İYİ Parti’nin yerel seçimlerde CHP ile ittifak yapmama kararı alması, önümüzdeki dönemde siyasette yaşanan saflaşmaları etkileyecek bir gelişme.
Karar toplantısında ittifakı savunan İYİ Partililerin de olduğu düşünülürse, böyle bir karar, İYİ Parti içinde de kırılmalara yol açabilir.
Tüm bu tartışmaların temelinde kaybedilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Erdoğan’ın yeniden kazanması sebebiyle muhalif kesimlerde yaşanan büyük hayal kırıklığı yatıyor.
İYİ Parti aslında kendi açısından zor ve riskli bir karar almıştır. Ancak bir siyasi odak olarak varlığını sürdürmesi, böyle bir kararın alınmasını zorunlu kılıyordu.
Eleştirilebilecek tek nokta İstanbul ve Ankara için açık bir kapı bırakılmaması olabilir.
Seçimlere bağımsız olarak girmek ve bu konuda net bir tavır koymak, Meral Akşener açısından elbette önemlidir ancak İmamoğlu ve Yavaş gibi Cumhurbaşkanlığı adaylığı için önerilen iki ismin karşısında aday göstermek farklı sıkıntılar yaratabilir.
Siyasette “geleceği gözeterek” yarından vazgeçmek de bir tercih ancak gelecekte var olabilmek de İYİ Parti’nin mevcut siyasi gücünün korunmasıyla mümkün olabilir.
Diğer taraftan İYİ Parti’ye yönelik eleştiriler, bu kararın nasıl bir “zorunluluk” olduğunu ortaya koyuyor. Muhalif kanallar ve sosyal medya, İYİ Parti’nin Erdoğan’a “çalıştığını” söyleyen yorumlarla dolup taşıyor.
Herkes gibi İYİ Parti yöneticileri de bu yorumlardan haberdar.
Böylesine bir güvensizlik ortamından bir işbirliğinin çıkmaması daha hayırlıdır.
CHP medyasının İYİ Parti’ye yönelik eleştirilerinin altında yatan şey ise aslında Türk milliyetçiliğine olan düşmanlık.
Özgür Özel’in Pervin Çakar gibi azılı bir Türk düşmanının elini öpmesini alkışlayanların, İYİ Parti çizgisine tahammül edememesi gayet doğal.
İstedikleri şey Kürt siyasetiyle açık bir ittifak yapılması. “CHP’nin yüzünü sol değerlere dönmesi” dedikleri şey aslında daha fazla Kürtçüleşme.
CHP’nin büyükşehirleri kazanmasını tehlikeye atacak asıl neden İYİ Parti’nin ayrı adaylar çıkarması değil, Kürtçülerle yapacağı olası bir işbirliği olacak.
Merdan Yanardağ gibi geçmişte PKK’nın yayın organlarında çalışmış bir kişinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Akşener’in Kılıçdaroğlu’na “kumpas kurduğunu” söylemesi ise seçmene “aptal” muamelesi yapmak anlamına geliyor.
Madem böyle bir kumpas var, İYİ Parti’nin seçimlere bağımsız girmesini alkışlamak gerekmiyor mu?
Yeri gelmişken söyleyelim; seçimlerdeki en büyük kumpası CHP medyası kurmuş, kazanacak adayları elemiş ve Kılıçdaroğlu’nu aday göstermiştir.
Seçim sonucunun gösterdiği olgu; “5’li çete”nin adayının aslında Kılıçdaroğlu olduğu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını canhıraş biçimde savunanların da söz konusu çeteye yardım ve yataklık yapmış olmasıdır.
CHP medyasındaki isimler şimdilerde İYİ Parti düşmanlığı yaparak kendi günahlarını örtmeye çalışıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olduğunda hakkındaki davayı gerekçe göstererek karşı çıkanlar bugün neden susuyor? Oysa söz konusu dava hala devam ediyor.
Seçimin kaybedilmesinin sorumluluğunu İYİ Parti’ye yükleyenlerin sevinmesi gerekiyor. Artık Akşener masada yok. Kumpas(!) bertaraf edildi. “Yüzünüzü sola dönerek” istediğiniz her yerde kazanabilirsiniz. Yolunuz açık. Öyleyse neden şikayet ediyorsunuz ki?