Önce Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan Erdoğan ve Esad arasında bir telefon görüşmesi yapılabileceğine dair bir haber… Ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye Dışişleri Bakanı’yla görüştüğünü açıklaması ve hemen ertesinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın “Suriye ile ilişkilerin direkt hale gelebileceği” demeci. İktidarın Suriye politikasında büyük bir dönüşümün işaretleri olan bu açıklamalar tabii ki Erdoğan’dan habersiz yapılamaz.
Hatta Erdoğan “dik duruyormuş” gibi görünmek için kurmaylarının aksine açıklamalar yapıp onları boşa bile çıkarabilir. Elbette bu bir taktik. Kapalı kapılar arkasında farklı hesapların yapıldığı kapsamlı bir dönüşün hazırlığı yapılıyor ve AKP’lilerin açıklamaları da kamuoyunu bu büyük “dönüşe” hazırlamak.
Bazı yandaş gazetecilerin de zemin hazırlamak için “Suriye ile görüşme şart” demeye başlaması, bunun kapsamlı bir devlet projesi olduğunu gösteriyor.
Tüm bu belirsizlik içinde Doğu Perinçek’in Ethem Sancak’la birlikte Suriye’ye giderek Esad’la görüşeceklerini açıklaması, Rusya ve Suriye bağlantılı siyasi hareketlerin de devletin bu girişimine ortak edileceği anlamına geliyor.
Perinçek’in yapılacak görüşmeden “Putin’in haberdar olduğunu” söylemesi, “Putin’in arzusuyla görüşmeye gidileceği” şeklinde okunabilir. Belki de geçtiğimiz hafta Soçi’de yapılan görüşmede Putin Erdoğan’dan doğrudan görüşmesini istemiş, Erdoğan da böyle bir teması riskli bulduğu için “mayın eşeği” olarak kullanılabilecek başka bir kişiye havale etmiş olabilir.
Böylece Perinçek’in ziyareti hem gayri resmi devlet ziyaretine dönüşmüş olacak, diğer taraftan da Perinçek paratoner görevi görüp Erdoğan’a böyle bir dönüşten dolayı yapılabilecek saldırıları da kendi üzerine çekecek. Tam da Perinçek’e yakışacak bir fedakârlık!
Peki Perinçek’in devlet görevlisi sıfatıyla yaptığı bu ziyaret Esad’la yepyeni bir sayfanın önünü açabilir mi?
Erdoğan gelecek seçimlerdeki durumunu düşündüğünde heybesinden büyük bir turp çıkarmak zorunda. Her geçen gün işler onun açısından daha da zorlaşıyor.
Geçmişte ne söylediğinin de hiçbir önemi yok. Çözüm masasına oturduğu HDP ile şimdi kavga ettiği gibi, bugün kavga ettiği Esad’la yarın tekrar birlikte tatil yapabilir.
Aslında Erdoğan’ın “büyük dönüşüm” için çok önemli bir sebebi var: Neredeyse tüm anketlerde en büyük sorun olarak görülen “mülteci meselesini” altılı masanın üzerine yıkmak. Masada Suriye politikasını inşa etmekle gurur duyan Ahmet Davutoğlu’nun da olması, AKP’nin önünde böylesine bir seçenek yaratıyor.
Bugüne kadar mülteci dostluğu üzerinden güçlenmeye çalışan Erdoğan bir gecede bu politikanın tüm günahlarını muhalefetin üzerine yıkarak bambaşka bir zemine çekilebilir. İktidar farklı biçimde göçmenlerin yarattığı ağırlıktan kurtulabilir. Mültecilere yönelik toplumsal tepkinin kullanılacağı yeni bir “6-7 Eylül”ün kimlerin işine yarayacağını daha önce yazmıştık.
Siyasi açıdan Kürt hareketi ve PKK ile yaşanılan sürecin aynısı pekâlâ mültecilerle de yaşanabilir. Meydanlarda Erdoğan’dan mültecilerin Türkiye açısından büyük bir sorun teşkil ettiğini, bunun bir güvenlik meselesi haline geldiğini, CeHaPe’nin mültecilerle omuz omuza olduğunu duysak şaşırır mıyız?
Kimsenin şaşıracağını sanmıyorum. Bu arada hatırlatalım, Doğu Perinçek en son Mart 2015’te Şam’a giderek Esad’la görüşmüştü. Çok kısa süre sonra Haziran seçimlerinde AKP büyük bir darbe almış, sonrasında bombalar patlamaya başlamış ve toplumsal bir kaos yaşanmıştı.
Perinçek bugün Putin’in emri ve Erdoğan’ın tensipleriyle Şam’a giderken bunun bir barış süreci olmadığını, AKP’nin Suriye meselesindeki günahlarını aklama süreci olduğunu görmek gerekiyor.