Çok değerli bir yurt aydınımızı, büyük bir Atatürkçü’yü daha, sonsuzluğa uğurladık… Çok üzgünüz elbette; onun gibi yurt ve ulus-severler, kolay kolay yetişmiyor, ne yazık ki…
Hele, 1980 sonrasının (Evren-Özal yönetimindeki) 12 Eylûl (Amerikancı) askerî diktasının ülkeye getirdiği ‘serbest ekonomi’ ve küreselleştirme, özelleştirme ve yabancılaştırma furyaları ile ve sonrasında da, 2002-2024 arasındaki (AKP’li R. Tayyip Erdoğan ‘Reis-Başkan’lığında yürütülen) dinci, ümmetçi, Arap’çı, gerici, anti-lâik ve şeriatçı ‘tek adam’ döneminde, Türk eğitim sistemine indirilen yıkıcı darbelerle, Kemalist aydın ve insan yetiştirme düzenimiz büyük ölçüde ortadan kaldırılmış durumdayken, HanriBenazus gibi aydınlarımızın yetişmesi, yeniden bir (‘millî’) eğitim devrimine gereklilik göstermektedir!
27.03.1930 tarihinde, İzmir’de, 1492 yılında, Elhamra-İspanya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na göç etmek zorunda bırakılan bir Sefarad Yahudisi ailenin köklerinden gelen Hanri Benazus’un babası İsak Benazus, I. Dünya Savaşı’nın ardından, savaşın galipleri İtilâf devletleri tarafından yönlendirilerek 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgâl eden Yunan kuvvetlerinin tablosunu, Türk tarafına bildiren, (‘Kuvâ-yiMilliyeci’) Basmane Garı kâtibi olan bir yurtseverdir… Osmanlı İmparatorluğu’nda, onun gibi, ayrı milliyetten ve dinden olmasına karşın, gerçek yurtseverlik duygusuyla yetiştirilmiş ve Türklerle kaynaşmış pek çok azınlık üyesinden birisidir…
Hanri Bey, (ömrü çok olsun, sevgili annemle yaşıt bir ‘Cumhuriyet nesli çocuğu’dur!) daha küçük bir çocuktur, o ünlü ve gerçekten çok duygusal öyküsüyle tanır, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü… Hani, Hanri, 1937 yılında, Nazilli Basma Fabrikası’nın açılışını yaptıktan sonra, Aydın’ın Ortaklar köyünde mola veren Atatürk’ün beyaz trenine biner, hattâ kompartımanına girer; oturur, Atatürk’ün sofrasındaki leblebileri aşırır ve kendisi yer! O artık, bundan böyle ‘Atatürk’ün leblebilerini aşıran çocuk!’ unvanıyla anılacaktır… Fakat o arada Hanri, Atatürk’ten, herhalde (ailesinden aldığı, ama) yaşamının bundan sonraki doğrultusunu daha da pekiştirecek olan yaşam dersini alır. Atatürk, ona ismini sorar; ‘Hanri’ der… Atatürk, ‘yaa, sen Hıristiyan mısın, yoksa Musevî misin?’ diye sormaz bile… O, Osmanlı-Yahudi azınlığı bir cemaat (millet) üyesidir (hattâ, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’nda da ‘azınlık’ olarak tanınmışlardır!); ama, eylem ve söylem olarak Atatürk’ün de gösterdiği üzere, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin, eşit ve özgür bir yurttaşı’dır, o kadar! Atatürk’ün dediği gibi, Türk ulusçuluğu, ırka ve kafatasına ya da dinine / mezhebine göre oluşmaz; asıl olan, kültür, tarih ve dil birliğidir… (“Ne mutlu, TÜRK’ÜM DİYENE!”dir; “ne mutlu, TÜRK OLANA!” değil!!)
İlk ve orta eğitimini İzmir’de bitirir, Hanri… İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olur… O zaman için lise mezuniyeti, şimdinin üniversite diplomasından daha değerlidir. Üniversite öğrenimine başlamaz; iş yaşamına atılır. 17 yaşında, daha sonra yaşamının unutulmaz yapıtı olan (yaklaşık 20.000 pozluk) “Atatürk Fotoğrafları Koleksiyonu”nu (Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden) toplamaya başlar ve bunu, 2021 yılında, arada pek çok ‘Atatürk Albümleri’ yayını yaptıktan sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlar… Bir tek bu koleksiyon hizmeti bile, Hanri Benazus’un, ne denli tutkulu bir Atatürkçü olduğunu göstermeye yeter…
Hanri Benazus, 1960’lı yıllarda, sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren Osman Keresteci, Hulusi Şakım ve Selahattin Keresteci gibi arkadaşlarıyla birlikte, Çeşme’de bir ziyarette, hobi olarak tavukçuluk yapmaya karar verir… 5-6 bin civcivle işe başlarlar. Erbeyli’deki Devlet Üretme Çiftliği’ndeki uzman Avni Başdoğan’dan, tavukçuluk konusunda teknik destek alırlar. Benazus, ortaklıktan ayrılıp, daha sonra kurduğu ‘Yu(murta)-Pi(liç) Piliç’ adlı kendi firmasıyla, Türkiye’de ilk çağdaş ve sınâî tavukçuluk üretimini başlatır; fabrikasıyla, daha pek çok şirkete örnek olur…
Benazus, 1985-1987 arasında, Altay Spor Kulübü başkanlığını yürüttü. 1988 yılında kendisini emekliye ayırdı; ve tüm uğraşını, fotoğraf koleksiyonunu toplamaya ve (sayısı 90’ın üzerinde) kitap yazmaya yönlendirdi…
HanriBenazus, “Bir Milletin Yeniden Doğuşu: Türk Kadınının Uyanışı” (İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Nisan 2005) başlıklı kitabında, Türk kadınının, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasındaki (‘Asrî Kadınlar Cemiyeti’ oluşumu ve Fatih ve Sultanahmet Mitingleri dâhil) öncü etkinliklerini yazmıştır…
“İleri Yayınları”ndan da pek çok yayın yapan Hanri Benazus, “Sabrın ve İnancın Zaferi: Atatürk Orman Çiftliği” (İstanbul: İleri Yayınları, Kasım 2021) başlıklı (benim çok sevdiğim) kitabında ise, AKP döneminde resmen gasp edilen ve sonradan kaçak olarak inşa edilen ‘Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ ile birlikte, içine girilmesi, hattâ yanına yaklaşılması yurttaşa ve Ankaralıya yasak bir bölge durumuna getirilmiş bulunan “Atatürk Orman Çiftliği”’nin (AOÇ) öyküsünü dile getirmiştir…
Bu kitaptan bir alıntıyla, Benazus’u analım:
“Atatürk çiftlikleri neden kurmuştur, o çiftliklerde ne gibi faaliyetler yapılmıştır? Bu çiftliklerin tarımsal ve sınai üretim, deneme, eğitim, işletme alanları olduğunu kaçımız biliriz? (..) Atatürk ekonomik kalkınmaya nüfusun %80’ini oluşturan tarım ve kırsal kesimden başladı. (..) Atatürk’ün Ankara civarında bir çiftlik kurma isteği üzerine bir ekip kuruldu. Bu ekip Ankara ilinin civarını adım adım dolaştı. Bu yeri de gördü, hiç beğenmedi (..). Hatta bir yabancı uzman, ‘Bu verimsiz yerde ziraat yapılırsa ya sabır tükenir ya para’ dedi. Atatürk ise orayı seçti. Atatürk’ün ilk satın aldığı ve işlettiği Çiftlik Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’dir. (..) Atatürk Orman Çiftliği’nin inşaat çalışmalarına 5 Mayıs 1925 günü başlandı. Kanallar açılarak bataklık kurutuldu. Su sorununun çözümlenmesinden sonra binaların yapımına geçildi. (..) Tarım üretimindeki faaliyetlere paralel hayvancılığa başlandı. (..) Tavukçuluk, arıcılık geliştirildi. Ankara’nın ihtiyacı olan (..) süt fabrikası kuruldu. (..) Atatürk Orman Çiftliği’nde üretilen (..) ürünler, Ankara’nın ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde halka ucuz olarak satışa sunuldu. (..) Çiftlikte çeşitli fabrikalar da kuruldu. Malt, bira, soda, gazoz, şarap üretildi. Meyveciliğe başlandı. Öyle ki, çiftlik kuruluşundan 8 yıl sonra 4 milyon meyve fidanı, 250 bin kök asmadan oluşan bir fidanlığa sahip olmuştu. Çiftlikte çeşitli atölyeler kuruldu. (..) Diğer yandan da yüzme havuzları, hayvanat bahçeleri, lokantalar ve parklar yapılmaya başlandı. Amaç Ankara’da hem ağacın hem de insanın yaşayacağını kanıtlamaktı.” (Benazus, a.g.y., ss. 57-60.)
Hanri Benazus, ayrıca (memleketim) Akşehir’e de, (yapımına 1983’te başlanmış, 1984’te açılmış olan) ‘60. Yıl Mehmet Türkmen İlköğretim Okulu’ binasını yaptırmış, bağışlamış hayırsever bir yurttaşımızdı…
Tedavi gördüğü hastahanede, 15 Ocak 2024 günü yitirdiğimiz Hanri Benazus’a, İzmir-Altındağ Musevi Mezarlığı’nda, 2 kızının, yakınlarının, İzmirlilerin ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de katıldığı bir tören düzenlenmiştir.
Sevgili Hanri Benazus’a, Tanrı’dan gani rahmet dilerim…
Sevgi, saygı ve minnetle…