İran rejimi, son 24 saatte Irak, Suriye ve Pakistan topraklarına füzeler gönderdi. Rejimin açıklamalarına göre saldırılar, İran’ın egemenliğine kast eden teröristlere yönelikti.
- İran’ın Türkiye’deki baş borazancılarından Aydınlık gazetesi, dünkü baş sayfayı İran methiyesine ayırmış. Fakat bu sıradan bir methiye değil. Aydınlıkçı sapkınlık, Türkiye ile İran’ın eş zamanlı operasyon yaptığını iddia ederek Türk ordusunu İran molla ordusu ile bir tutuyor.
En az 2 çocuğun öldüğü, 3 sivilin yaralandığı Pakistan saldırısında İran’a göre Beluç ayrılıkçıların terör kampı vurulmuştu. Pakistan’ın buna cevabı, İran Belucistanı’nı vurmak oldu. İran’a göreyse Pakistan’ın saldırısında 4 çocuk ve 3 kadın öldü. Gerçi son iki yıldır İranlı kadın ve çocukları öldürmeye yoğunlaşmış Mollalar için sorun olmamalı!
Sosyal medyada İran-Pakistan gerginliği diye anılan şey, belki çok çok Rusya ile Çin’in bu iki ülke üzerinden restleşmesi olabilir. Her halükârda Belucistan’ın bağımsızlığına İran da Pakistan da bu iki ülkenin hamileri Rusya ve Çin de karşı. Ve İslamcı İran ile İslamcı Pakistan füzelerinin Müslüman çocuk ve kadınlardan başka kimseyi vurmadığı kesin.
Irak’taki hedef, doğrudan Erbil şehriydi. İran (karşı)Devrim Muhafızları, bu şehrin üstüne 11 tane füze gönderdi. Füzelerin dört tanesi, Kuzey Irak petrolünün İsrail’e satılmasına önayak olmasıyla ve Barzanilere yakınlığıyla bilinen bir Kürt işadamının evine isabet etti. (Bu bilgi doğruysa aracılık eden Reis ve çevresine de bir mesaj gittiği açık.)
Bir şehri –hem de balistik füzelerle– hedef almak başlı başına bir terör eylemi. Ama İran için bu yöntem meşru. Onların güdümündeki Hamas’ın yıllardır Kassam füzelerini şehirlere rasgele atmasından biliyoruz.
Bununla birlikte İran ve muhiplerine göre Peşrev Dizayi, Mossad’a çalışıyordu evi gizli Mossad üssüydü. O evde Dizayi ile birlikte 11 aylık bebeği ve bir başka işadamı misafiri öldü. Eşi ve iki çocuğu da ağır yaralandı.
İran’ın Suriye tarafındaki İdlib’e attığı füzeler ise eskiden bir El Nusra komutanının karargâh olarak kullandığı, sonra kısa bir süre Türkistan İslam Partisi’nin kullandığı bilinen terk edilmiş bir binaya isabet etti. Belli ki sivil asker ayırt etmeyen Mollaların, bayat istihbaratı tazesinden ayırma yeteneği de yok. Aydınlıkçıların “Uygurlar da öldü” diye etekleri boşuna zil çalmış.
Bunun dışında Türk ordusunun her sınır ötesi operasyonunu yaftalamaya kalkan çevrelerin İran’ın katliamcılığı konusunda sesi soluğu çıkmıyor. Kimyasal silah iftirası mı atmadılar, köyler bombalanıyor mu demediler, turistlere atılan bombadan mı sorumlu tutmadılar… Hiçbir kanıtı, şahidi, belgesi olmayan türlü suçlamalarla Türk ordusuna saldırırlar.
Baksanıza, İran’ın dokunulmazlığı var herhalde.
Aydınlıkçılar, katil Devrim Muhafızları ordusunu Türk ordusuna denk göstererek sosyalistlere pas veriyor, sosyalistler de zamanı gelince pası alıp kullanıyor. TTB Başkanının halen yargılanmakta olduğu kimyasal silah yalanı da eski bir Perinçek yalanı değil miydi?
Dinci sapık molla, yıllar yılı tüm coğrafyayı karıştıracak, tüm mazlumların acısından askeri mevziler devşirecek, her yerde terör hücreleri kuracak, sağa sola füzeler atıp çoluk çocuk katledecek… Kimsenin çıtı çıkmayacak.
Ama Türk ordusu PKK’ya dokunduğu anda askerin yoksul ailesine kadar her şeyi tartışma konusu edilecek!
Tezgâha bak!
Ha bir de… İran’ın hareketlerinden, Erbil’deki hedefin ABD üssüne yakınlığından ABD karşıtı mânâ çıkartmaya çalışanlar, hemen her ay blokesi kaldırılan Amerikan dolarlarını neyle açıklayacak?
Yandaş basının İran’ı ele veren tavrı ise tamamen ikiyüzlü ve sahte. Özellikle Mahsa Emini protestolarından itibaren rejimin kadınlara uyguladığı terörü görmeyen Yeni Şafak, Akit gibi gazeteler, İran’ın ABD’ye dokunmamasını ve mezhepçiliğini hatırlar oldu! Yarın öbür gün İran irtibatlı gruplar Atatürk’e küfredip şeriat bildirisi dağıtınca yine unuturlar.