İyiyi, doğruyu ve güzeli arayabilirsiniz. Çok ulvî bir arayıştır ve adına felsefe denir. Buldum diye yazıp insanlıkla paylaşırsanız ne âlâ.
Ama bir şeyleri değiştirmek için yapmanız gereken, siyasettir. Siyasette iyiyi, doğruyu ve güzeli aramazsınız. Bulduğunuz iyileri, doğruları ve güzelleri gerçekleştirmeye çalışırsınız.
O yüzden siyasette arayacağınız şey iktidardır. Siyaset, iktidara dairdir; iktidara ulaşmakla ve iktidarı kullanmakla ilgilidir.
CHP, bu basit gerçekle hareket etmeyi reddeden olağanüstü sorunlu bir örnek. Baykal döneminden beri özenle iktidar olmaktan kaçınıyor, kendini ve halkı kandırmayı seçiyor. Dahası, bunu yaparken kendisi olmaktan da kaçıyor. Atatürk’ün altı okundan koşar adım kaçıyor. AKP’nin, DEM’in hatta MHP’nin siyasetine kapılıyor. (Zaman zaman Alevicilikle itham edilen Kılıçdaroğlu’nun 40 tane Alevi düşmanı aşırı sağcıyı Meclis’e sokmasını daha neyle açıklarsınız?)
Son iki günde yaşananlar, perşembenin habercisi gibi. En son yapılan İstanbul İl Kongresi mahkeme kararıyla iptal edildi. Kılıçdaroğlu kliğinin baş aktörlerinden Gürsel Tekin, İl Başkanı Özgür Çelik’in yerine kayyım atandı.
Bunun devamında neyin geleceğini biliyoruz. Bizi şaşırtacak bir gelişme olmazsa CHP’nin 38. Olağan Kurultayı da iptal edilecek ve Kılıçdaroğlu, CHP’ye kayyım atanacak.
Özgür Özel ve beraberindekiler düşük zekalı kantin siyasetinin bedelini böyle ödeyecek gibi görünüyor.
Başta belirttiğim gibi, siyasette iyiyi, doğruyu ve güzeli aramak yoktur. O yüzden bu yazıyı okuyacak olanlar, haksızlık ettiğimizi sanabilir, hırsızın hiç mi suçu yok diyebilir, bizi yüreğinde mahkum edebilir ve vicdanımızı sorgulayabilir.
Oysa asıl vicdansızlık, faşist AKP-MHP-PKK ittifakının illegal komisyonlarında muhalif halk iradesini meze etmektir. Duydunuz mu? İstanbul’daki kayyım kararına rağmen Özgür Özel, komisyondan çekilmeyeceklerini söyledi. Bu, siyasi intihardan başka bir şey değil ve bize düşen, her zamanki gibi sessiz kalmamak, olanı biteni anlatmak.
Özgür Özel’in son acınası çırpınışı, MHP’ye övgüler dizmek, Müsavat Dervişoğlu ve Buğra Kavuncu’nun afallamış bakışları eşliğinde Bahçeli’ye tazim kılmak oldu. Karşılığında kendisi ve partisi adına bir başka hakaretle karşılaştı.
Fakat kayyımı kabul etmemek de bir başka tuzak. Ve CHP, bu tuzağa da kolayca düşüyor gibi… İl Başkanlığı binasını terk etmemekten falan bahsediyorlar. Kayyım, son yıllarda adı kötüye çıkmış olsa da devletin egemenlik emaresidir. Seçilmiş kamu görevlisi katil olabilir, uyuşturucu kaçakçısı olabilir, her türlü suça bulaşabilir… Terörist de olabilir!
Devleti yıkmaya çalışan bir iktidarın sizi devleti yıkmakla suçlaması için eline vereceğiniz en büyük koz, belki de mahkeme kararıyla atanmış kayyımı tanımamak olacaktır.
Ama CHP, bunun beterine imza atmıştır. Esenyurt Belediyesi’ne aday yaptıkları Ahmet Özer’in ve genel olarak “kent uzlaşısı”nın nasıl bir saatli bomba olduğunu yerel seçimlerden önce yazıp CHP’yi uyarmıştık. Bile bile lades. Kendileri bilir.
Tabi ki CHP’nin başına getirilecek kayyımların çare olacağını söylemek imkansız. Ama bu uğurda çalışanlar, işlerini hakkıyla yapıyor. Onlar siyaset yapıyor. Kirli, temiz, neyse…
Peki CHP ne yapıyor? Kırmızı kart mı gösteriyor?
Sorun, CHP’nin önce kimliksizleşmesi, sonra da topyekûn Kürt-İslamcılaşıp kendi kendini yok edecek noktaya gelmesi. Mevcut CHP yönetimi ile dışarıda kalıp kayyımlıkla geri dönmeye çalışan klik arasında ideolojik hiçbir fark yok ki… Paylaşamadıkları tek şey belediye rantı.
Bakın, Türk Solu 16 yıl önce uyarmış. Daha Baykal’ın ayağı kaydırılmamışken, 13 Nisan 2009’da kapaktan uyarmışız: “CHP’de Kürtçü darbe hazırlığı”.
Kapakta üç kişi: Kemal Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin, Murat Karayalçın.
Kapak yazısını yazan Serap Yeşiltuna’dan şu alıntıyı verelim:
Baykal, Tayyip’in Güneydoğu çıkarmasının hemen ardından, boynunda puşisiyle “etnik kimlik şerefimizdir” siyasetine başlamıştı ve bugün “Kürt sorunu” merkezine çekilmiş durumda.
Kimler eliyle yapılıyor peki bu diye soracak olursak galiba burada bu kez Baykal mağdur. Ya da kendi kazdığı kuyuya kendi düşüyor diyebiliriz. Çünkü Kürtçülük açılımının mimarı Baykal’ın bizzat kendisi tarafından parlatılan isimlerden biri olan İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.
Çarşaf açılımının da mimarı olan Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt ve Kürtçülüğüyle “solculuğu” iç içe geçmiş isimlerden.
Seçim döneminde de Kılıçdaroğlu’nun yanında en çok sivrilen kişi. Aslında Kılıçdaroğlu’nun arkasındaki gizli el de denebilir. Ve en çok görünen, en çok konuşan isim. Hatta seçim gecesi Baykal evinde oturmuş TV’den seçim sonuçlarını izliyorken, basına açıklamalarını yapan isim. Yani bu seçimleri konuşurken CHP’yi değil de, CHP İstanbul İl Örgütü’nü ve Gürsel Tekin’i konuşmak gerekiyor.
Gürsel Tekin ve Kılıçdaroğlu’nu överek Baykal’ı indirme propagandası iki koldan yürütülüyor. Bir yanda Doğan Medya, diğer yanda da Zaman gazetesi aracılığı ile Fethullahçılar tarafından.
“Baykal gitsin ve Kılıçdaroğlu ile Gürsel Tekin gelsin. Bakın o zaman CHP oylarını nasıl artıracak.”
“İyi de bundan size ne” demek geliyor insanın içinden çünkü “ne Atatürkçüsünüz ne de CHP’li.”
Ancak ABD bir kez düğmeye bastı ve tüm piyonlarına farklı koldan aynı propagandayı yaptırıyor.
Azılı CHP düşmanları açılımların CHP’sini destekliyor!
Gördüğünüz gibi; CHP’ye kayyım bir günde gelmedi.
Kürt-islam faşizminin neferi Gürsel Tekin, zaten orada hazır bulunuyordu.

