Önce Ermenilerden özür dilendi… Türk milliyetçiliğine ne derece düşman olduklarını “en kalbi duygularla” ispatlamalıydılar.
Ardından Tayyip Erdoğan, bizzat “Dersim’de sayısı bilinmeyen binlerce insanın, kadın ve çocuğun katledildiğini, 13 bini aşkın kişinin öldürüldüğünü” söyledi ve özür diledi.
İktidar İmralı ve Kandil’e selam çakıyor, “çözüm süreci”nde ne kadar samimi olduklarını ispatlama yarışına giriyordu.
Türklüğe düşman siyasal İslamcıların “Türkler adına” özür dileme hevesi bir türlü bitmedi.
Şimdi de bir grup AKP’li yazar, sosyal medya üzerinden “Araplardan özür dileme kampanyası” başlattı.
Albayrak Grubu’nun çıkardığı ve geçmişte bolca Fethullah Gülen güzellemesi yapan “Gerçek Hayat” dergisinin yazarları ortak bir videoyla Arap dünyasına seslendi ve sosyal medyada yayınlanan “Arap karşıtı” paylaşımlara tepki gösterdi.
Video, Kabataş yalancısı Esra Elönü’nün “Müslümanlara” selamıyla başlıyor. “Son günlerde Türk olduğunu iddia eden bazı şahısların ırkçılık tohumları attığını, azınlık bir grubun yaptığı bu ırkçı saldırıların Türk milletini temsil etmediğini” söyleyen yazarların içinde Yasin Aktay gibi geçmişte “Türk ırkı yoktur, Türk dediğin bir sentezir” diyecek kadar Türk düşmanı bir isim de var.
Çözüm sürecinde PKK’yı memnun etmek için “Türk diye bir şey yoktur” diyenler, bugün “Türk taklidi yaparak” Türk milleti adına Araplardan özür diliyor. Rezilliğin bu kadarı!
“Irkçılık” diyerek kastettikleri şey ise aslında “Türk milliyetçiliği”. Geçmişte dile getirdikleri “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” ifadesini bugün açıkça söyleyemedikleri için “ırkçılık” gibi hayali kavram yaratıp, bunun üzerinden Türk milletine saldırıyorlar.
Oysa ırkçılığın tek bir mağduru var: Türk milleti…
Dünyada en çok mülteci barındıran ülke olarak “mülteci düşmanı” olmakla suçlanmak ancak Türklerin başına gelebilecek bir olay.
“Mülteci sorununu” dile getirildiği için tutuklanan gazetecilere emniyet sorgusunda sorulan soruya bakın: “Yabancıların veya geçici sığınmada bulunan ülkemizin değişik noktalarında zaman zaman vatandaşlarla bireysel ve toplu şiddete varan olumsuz hadiselerle ilgili genel ifadenizi veriniz.”
Tesadüfen çekilmiş videoları sosyal medya üzerinden geniş kitlelere ulaştırmak nasıl bir suç teşkil edebilir?
Herkesin elinde cep telefonuyla gezerek video avına çıktığı bir dünyada, mülteci olaylarının da kaydedilmesi ve bunların paylaşılması son derece doğal değil mi?
Sosyal medya paylaşımları olmasa Türk vatandaşları ve mülteciler arasındaki çatışma son mu bulacak?
Bir taraftan bu mülteci sorununu dile getirenleri tutuklamak, diğer taraftan her gün “bilmem kaç tane kaçak mültecinin sınır dışı edildiği” haberini servis etmek “algı yapmak” olmuyor mu?
İstenilen şey videoların (yani gerçeklerin) paylaşımına engel olmak ise, bir söylentinin fısıltı gazetesiyle yayılmasının çok daha tehlikeli sonuçları olur.
Milyonlarca mültecinin olduğu bir ülkede böylesi bir gerilim gazetecileri tutuklayarak değil ancak mültecilerin geri dönmesiyle engellenebilir.
“Hepimiz bir milletiz” diyerek Türkleri uyutmaya çalışanlar, ülkelerine mülteci kabul etmeyen Arap dostları için videolar çekip ricacı olurlarsa çok daha faydalı bir iş yapmış olurlar.