Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa Konseyi’nin Osman Kavala davasıyla ilgili ihlâl prosedürünün başlatılmasına dair ara kararı kabul etmesini eleştirerek, “Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız” demesi klasikleşmiş bir “yargı düşmanlığından” başka bir şey değil.
Kararın Avrupa’dan gelmesi, AKP kitlesi açısından elbette daha rahatsız edici bir durum. Bol bol propagandası yapılacak, “dış güçlerin AKP’yi kuşatması” üzerinden yürüyen bir politik söylemin mezesi olarak kullanılacak bir “fırsat”.
Ama tek neden bu değil. Erdoğan genel olarak “yargı” kavramına alerjisi olan bir figür. Kendi otoritesi dışında her türlü güce karşı olmaktan kaynaklanan bir ruh hali bu.
“Biz kendi mahkemelerimize saygı duyulmasını bekliyoruz” diyen Erdoğan’ın, “kendi Anayasa mahkemesinin” verdiği kararlardan dolayı “Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.” dediğini de hatırlıyoruz.
İktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli’nin canı sıkıldıkça, “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” çağrısı yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.
Kaldı ki, geçmişte “kendi mahkemelerimizin” verdiği kararlardan dolayı, Tayyip Erdoğan 3 kere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş, “milli hukuka” karşı “dış hukuku” bir dayanak olarak kullanmaya çalışmıştı.
Erdoğan’ın bu “batı hukukunu” reddeden söylemleri, anti-emperyalist olduğunu söyleyen AKP dışı bazı siyasetleri de tatmin edebilir.
Ancak, doğru ya da yanlış; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni de bir üst kurul olarak kabul etmiştir. AİHM’in tepede durduğu ve bağlayıcı olduğu bir hukuk sisteminde imzası vardır.
Durum böyleyken, nasıl ki iç hukukta “alt basamağın üst basamağa uyması” bir zorunluluksa, AİHM kararlarına uymak da Türkiye açısından bir zorunluluktur.
İsteyen elbette Erdoğan’ın gölgesinde AİHM düşmanlığı yapabilir, bu politik bir tercihtir ama bugün AKP’nin bayraktarlığını yaptığı bu siyasi söylem Türkiye’yi daha fazla bağımsızlığa doğru değil, daha fazla yalnızlığa götürüyor. Bu yolun sonunda anti-emperyalizm yok, şer ekseni var!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “5’li çeteye devlet garantili ödemeler yapılmayacak.” demesinin ardından Tayyip Erdoğan’ın Uluslararası Tahkim Heyeti’ni işaret ederek “Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar” dediğini de hatırlıyoruz.
Avrupa hukuku karşısında “Türkiye’yi savunduğunu” söyleyen Erdoğan, söz konusu özel şirketler olduğunda Avrupa hukukuyla ittifak yapıp Türkiye hazinesine karşı tavır alabiliyor. Para konuşur!