Niğde’nin Hacıbeyli köyünde ilkokul öğretmeni olarak görev yapmaktaydım.
Ekim 1978… Maaşımı almak ve alışveriş yapabilmek için köyden özel bir araçla şehir merkezine gittim. Gazeteci bir misafirimiz olduğu, uygun görürsem bizimle köye gelmek istediğini söylediler.
Ahsen’le öyle tanıştık. Yolculuk boyunca hiç konuşmadı. Köye geldiğimizde küçük bir teşekkürden sonra ayrıldı. Meğer onların köydeki evlerinde oturuyormuşum ve amca çocukları ile aynı bahçeyi paylaşıyormuşuz.
Benim evimin olduğu tarafa doğru yöneldi. Elimdeki paketleri alıp bana yardım edeceğini sanmıştım. Biraz bozuldum. Çocukların yardımıyla alışveriş çantalarını eve getirdim. “Bu eve geliyordunuz, niçin yardımcı olmadınız?” diye sitem ettim. “Burası köy yeri dedikodu olur hocahanım,” dedi.
Biz de dedikodu olmasın diye Kasım 1978’de nişanlandık, Temmuz 1979’da evlendik.
Çok az konuşurdu. Evde olduğu zamanlar sabah kitaplarıyla hınca hınç dolu olan çalışma odasına çekilir, saatlerce aralıksız çalışırdı. Daktilo sesi tıkır tıkır evin sessizliğini bozardı. Odasına sadece çay, kahve götürmek için girerdim.
Sırlarıyla geldi, sırlarıyla gitti. O müsaade ettiği ölçüde tanıyabildik Derviş’i. Sizler Ahsen, ben ve ailesi Derviş olarak tanıdık onu.
Ölümü çok erkendi. Böyle bir günün gelebileceğini biliyorduk ama kabullenmek çok acı verdi.
Vedaları sevmezdi, veda etmeden de gitti ama çocuklarına harika dostlar ve onur duyacakları bir baba bıraktı.
Işıklar içinde uyusun.
Sevinç Vergi (Ahsen Batur’un eski eşi)

