İsrail lideri Netanyahu ABD Kongresine onur konuğu olarak davetliydi. Televizyonda görüntülerini canlı gördüm. Ekranda bir tane yalancı ve soykırımcı katil vardı. Ve yüzlerce rezil varlık. Aralıksız alkışlıyorlar. Bir oturup alkışlıyorlar. Bir kalkıp alkışlıyorlar. Bir hoplayıp alkışlıyorlar, bir zıplayıp alkışlıyorlar. Hayatım boyunca gördüğüm en tiksinç anlardan biriydi.
Bunlar Kongre’deki iki meclisin, Senato’nun ve Temsilciler Meclisi’nin üyeleriydi. Bu iki meclis toplam 535 kişiden oluşuyor. Bir kaynağa göre 96’sı Netanyahu’yu boykot etmiş. Başka bir kaynak 130 diyor. Geri kalanı şuursuzca, hayâsızca, kontrolsüzce alkışladı Netanyahu’yu.
Parantezi açalım. Boykotçu üyelerden sadece 1 tanesi Cumhuriyetçi, geri kalanlar Demokrat. Filistin kökenli Demokrat üye Rashida Tlaib ise bizzat toplantıya katılarak “Soykırım Suçlusu” pankartı açtı. Yahudi kökenli Sara Jacop da boykotçulardandı. Gerekçesini ise “tam olarak Yahudi olarak yetiştirildiğim için ve değerlerim yüzünden Başbakan Netanyahu’nun söylevini dinlemeyeceğim” diye açıkladı. Siyonist lobi tarafından Bernie Sanders gibi aşırı solcularla anti-semitik blok kurmak ve ırkçı olmakla suçlanan boykotçu Cumhuriyetçi üye Thomas Massie ise “bana istediğiniz ismi takabilirsiniz, savaş çığlıklarınıza katılmayacağım” diye paylaşımda bulundu. Parantezi kapatalım.
Geri kalan 400 kusur kişi, Netanhayu’nun konuşmasını 39 kez alkışlarla kesmiş. Bu alkış hezeyanlarının 16’sı ayakta olmuş. Netanyahu’nun 40 dakika 30 saniyelik konuşmasının, 10 dakika 55 saniyesi alkışlarla geçmiş.
Ben birkaç dakikasına baktım. Stalin’in Merkez Komite konuşmalarına veya Hitler’in kitle toplantılarına benziyordu. Netanyahu’nun arkasında oturur vaziyette Senato ve Temsilciler Meclisi sözcüleri vardı. Onlar ayağa kalkıp alkışladığında tüm salon ayağa kalkarak alkışlıyordu. Oturarak alkışladığında da salon buna göre hareket ediyordu.
Netanhayu atıp tutuyor, dışarıdaki ABD’li savaş karşıtlarını, yani kongredekilerin kendi vatandaşlarını, KFC’yi alkışlayan tavuklar olarak aşağılıyor. Arkadaki iki sözcü oturarak alkışlıyor. Salon da öyle alkışlıyor. Sonra Netanyahu coşuyor ABD ve İsrail’i “İbrahim Cephesinin kahraman öncüleri” ilan ediyor, arkada oturan iki sözcü bu sefer ayağa kalkıp alkışlıyor. Onların pozisyonuna göre salondakiler de bu sefer hemen ayağa kalkıp daha uzun alkışlıyor.
Tıpkı faşist ve sosyal-faşist parti kongreleri gibi… Netanyahu’nun arkasındaki iki sözcü alkışı kesmeden, salonda da alkışı kesmeye kimse cesaret edemiyor. Yıllarca Hollywood’da Sovyetlerle, Kuzey Kore’yle, Libya’yla falan dalga geçen hür dünya manyakları, bu sefer kendileri trans halinde Netanyahu ile ayin yapıyorlardı.
Bu kongre üyeleri, aynı zamanda her yıl 24 Nisan’da Türkiye hakkında iğrenç ve yalan dolu kararlar alan tipler. Utanmadan bize insanlık öğretmeye çalışan soykırım fanatikleri…
Bu iğrençliği tamamlayan başka bir zavallılık, yine mide bulandırıcı bir fotoğraf ile tarihe geçti. Filistinli örgütler, “İslam”cısı, “sol”cusu far etmeksizin ulusal (!) birlik kurmuş. Çin soykırımcısı Xi Cinping onları dizinin dibinde toplamış.
Dünya daha ne kadar alçalacak. Uygur Türklerine karşı etnik temizlik ve soykırıma gıkını çıkarmayan sözde Müslümanlar Çin’i alkışlıyor. Filistin’in birliğini Çin sağlayacakmış.
Soykırıma karşı çıkmak için soykırımcı Çin’e sığınan, Filistin halkını sayısız kez utanmazca satmış sözde ulusal kurtuluş örgütleri bir yanda. Demokrasi ve “İbrahimi medeniyeti” savunmak için yine soykırım naraları ve kutlamaları yapan Batı diğer yanda.
Türkiye’ye bakıyorum kimisi İsrail fanatiği Trump’a hayran, kimisi Biden’dan demokrasi dileniyor, kimisi Putin’in paralı askeri gibi…
Siyasette “ne o, ne bu”, “ya o ya bu” tercihleri hep olabilir. Ancak bu anlar istisnadır. Bu düsturları tek siyaset felsefeleri haline getirenler sadece ahlaki ve ideolojik pusulasızlıklarına sözde gerekçe bulan mandacılar ve işbirlikçilerdir.
Öyle tarihsel anlar var ki; özellikle o an “hem bu katile karşıyım, hem de onun düşmanı olan öbür katile” demeyen, diyemeyen ancak ve ancak ABD Kongresindeki alkışçı yaratıklar kadar değer sahibi olabilir.
Atatürk’ün “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” sözü pusulamızdır. Hem ABD’li hem Çinli soykırımcılara karşıyım. “Taraf olmayan bertaraf olur” tekerlemeleriyle insanlığımdan da Türklüğümden de çıkamam. “Karakterimi” zekâ oyunları için harcayamam.