Joe Biden’ın, Trump başta olmak üzere önceki çoğu ABD Başkan’ından daha devlet deneyimli, daha kurumsal bir profile sahip olduğu yadsınamaz bir gerçek. Tabi bu kurumsallık içinde Biden’in “Türk dostu” sıfatına pek yakın olmadığını biliyoruz.
Biden, 1973’deki senatörlüğünden beri devam eden kesintisiz siyasi yaşamında Ermeni ve Yunan lobileriyle ayrılmaz biçimde içli dışlı. Bunun ilk örneğini 24 Nisan 2021’de, 1915 olaylarını ilk defa “soykırım” olarak tanıyarak, yani Türk milletine “soykırımcı” yaftası yapıştırarak vermişti.
Fakat Biden bunda da son derece kurumsal davranmıştı. Tayyip Erdoğan’ın hasretle beklediği görüşmeyi bu açıklamasından bir gün önce, 23 Nisan’da bahşetmiş ve ertesi gün ne yapacağını bu ilk görüşmede Erdoğan’a bildirerek telefonu kapatmıştı. Erdoğan’ın, karşısındaki bu Türk düşmanının kendisine düşman olmadığını fark edip rahatladığını tahmin edebiliyoruz.
Nitekim bu rahatlama, bundan iki ay sonra, Haziran ayında Brüksel’de yapılan NATO toplantısında da kendini gösterdi. Bu ilk yüz yüze buluşmasında Biden’la özel görüşme imkânı bulan Erdoğan’ın, Afganistan’dan kaçanları Türkiye’ye kabul etmek konusunda Biden ile anlaştığı biliniyordu. Kavakçıların Amerikan vatandaşı torunu “hanım kız”ın tercümanlığı devlet kayıtlarına elbette girmemişti.
O toplantıda cümle cümle ne konuşulduğunu bilmenin imkânı yok. Fakat ABD’nin Taliban lehine Afganistan’dan çekilme takvimi Ağustos ayında sonuçlanırken, ipini koparmış yüz binlerce Afgan kaçkın, adeta talimat almış gibi, bir yılı aşkın bir süredir İran üzerinden Türkiye’ye doluştu. Bunların, Taliban’a karşı Amerikan askerleriyle işbirliği içindeki Afganlar olduğu zamanla ortaya çıktı.
AKP lideri, Biden’la hatları net çizilmiş bir anlaşma yapmıştı. Afganlar akın akın Türkiye’ye doluşacaktı. Karşılığında F-35 artık olmazdı ama belki F-16 konusunda bir güzellik yapılabilirdi. Türkiye’de Türk ulus-devlet düzeninin dinamitlenmesi, hem ABD’nin, hem de Erdoğan’ın işine geliyor. ABD’nin arzusu, kendisine mecbur ve muhtaç bir Türkiye iken AKP’nin hayali ise, milli karakterini kaybetmiş, yönetmesi kolay bir etnik/mezhepsel kabileler toplumu.
İşte dün bu anlaşmanın belgesi niteliğinde önemli bir bilgi ifşa oldu. İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Tolga Akalın, 2021 Ağustos’unda (Brüksel’deki NATO toplantısı sonrası) ABD Dışişleri yetkililerinin kendi aralarında yaptığı bir telekonferansın dökümünü yayınladı. Bu toplantı dökümü gizli bilgi değil. ABD’de tıpkı FED gibi çoğu federal kurum, gizli olmayan tüm üst düzey toplantılarının dökümünü kamuoyuyla paylaşıyor.
İyi Partili Akalın’ın fark edip paylaştığı dokümanlarda Dışişleri yetkilileri, kaçan Afganları Türk hükümetinin himaye edeceği konusunda garanti aldıkları bilgisini diğerleriyle paylaşıyor. ABD’li yetkililer, Afganistan’dan tam olarak çekilmeden önce Afganların Türkiye’ye ulaşmaya başladığı, gelecek olanların da isterlerse BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne, isterlerse Türk hükümetine başvurdukları takdirde geçici koruma hakkından yararlanacaklarını teyit ediyorlar.
Sayısı 10 milyonu aşkın olarak tahmin edilen Suriyeli, Afgan, Paki (şimdilik) göçmenlerin başat sorumlusu her halükarda Tayyip Erdoğan ve Saray rejimidir. Bunda kimsenin şüphesi yok. Ancak AKP’nin halktan tüm kritik bilgileri esirgediği şartlar altında, Mehmet Tolga Akalın’ın gündeme getirdiği ayrıntı son derece önemli.
Tayyip Erdoğan ve Saray rejimi, Türkiye’ye yönelmiş hesapsız kaçak ve mülteci akınının, Türkiye’ye kurulan demografik tuzağın ve bu kaçakların karıştığı cinayetler başta olmak üzere tüm suçların bir numaralı sorumlusudur.