6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen deprem felaketinin üzerinden 17 gün geçti. AFAD’dan yapılan açıklamaya göre, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 42 bin 310.
17 gündür deprem bölgesinde enkaz başlarında, sokakta, aç, açıkta kalan vatandaşlar “devlet nerede” diye soruyorlar. Felaketin 17. gününde en çok talep edilen şey ise çadır.
Özellikle önceki gece Hatay’da meydana gelen depremde çadır ihtiyacı kendini daha çok hissettirdi. Çadır olmadığı için hasarlı binalara girmek zorunda kalan vatandaşlar, depreme hasarlı binalarda yakalandılar ve yine can kayıpları oldu.
Çadır ihtiyacı, beraberinde Kızılay’ın da yeniden tartışmaların merkezine oturmasına sebep oldu. Hatay’daki deprem sonrasında Kızılay Başkanı Kerem Kınık, “Deprem bölgesinde vatandaşımızı hizmet etmek için bulunan Kızılay personeli ve gönüllülerimizin sahada konaklaması için kurulan çadırlar Defne ve Samandağı’na vatandaşlarımızın kullanımı için sevk edilmiştir” twiti attı.
Kerem Kınık, aklı sıra depremzedeler için nasıl fedakarca hizmet ettiklerini ifade etmek istemişti. Ancak attığı twit, Kızılay’ın içinin nasıl boşaltıldığının, Türkiye’nin en köklü kurumlarından birinin nasıl işlevsiz hale getirildiğinin itirafı niteliğindeydi. Nitekim bir süre sonra yaptığı “hata”yı fark edip twiti sildi.
Öyle ya, dünyanın parası toplandı, bağış adı altında. O paralarla vatandaşın ihtiyacını neden karşılamıyorsunuz da Kızılay personelinin ve gönüllülerin çadırlarını depremzedelere veriyorsunuz?
İki gündür çadır ve Kızılay konusunda tartışmalar yoğunlaşırken, Erdoğan dün Osmaniye’de yaptığı konuşmada Kızılay’ı eleştirenlere “ahlaksız, namussuz, adi” diye hakaretler sıraladı.
Erdoğan’ın hakaretleri sadece muhalif siyasetçilere, değil, ailesini, yakınlarını, evini kaybetmiş, kış şartlarında sokakta kalmış, tek güvencesi olan devletini yanında görememiş depremzedelere ve Türkiye’nin ahlaklı, vicdanlı insanlarınadır.
Erdoğan Türk milletine hakaretler sıraladığı konuşmasında bölgeye 300 bin çadır sevk edildiğini söylüyor. Peki bu 300 bin çadır nerede? Gören, duyan, bilen var mı? Kulağa fazlaymış gibi gelen 300 bin çadır yeterli mi? 11 ilde 15 milyona yakın insanın etkilendiği bir felakette 300 bin çadır ne kadar yeterli, yorum sizin.
…
Kızılay meselesine dönecek olursak; Kızılay, kendi internet sitesinde kuruluş tarihi olarak 1868 yılını gösteriyor. Yani 155 yıllık köklü bir geçmişi var. Peki, tüm dünya tarafından yardım kuruluşu olarak kabul gören bir kurum olan Kızılay, kendi vatandaşlarına bile çadır dağıtamayacak noktaya nasıl geldi?
Diyorlar ki, Kızılay çadır stoklarını Van depreminde tüketti. İyi de Van depremi 12 yıl önceydi. Kızılay stoklarını yenilemek için ne bekliyordu? Kızılay’ın Ankara’daki çadır üretim merkezinde günde 250 çadır üretiliyor (Kaynak: Kızılay’ın internet sitesi). 12 yılda, kabaca 1 milyon çadır üretilmiş olması gerekir. 300 bin nerede, 1 milyon nerede.
Tabi Ankara dışında Kızılay’ın 2010 yılında Erzincan’da kurulan çadır üretim merkezi var. Yine Kızılay’ın internet sitesinde 1000 m2 kapalı alana kurulduğu söylenen tesiste, Cumhuriyet gazetesinin haberine göre sadece 12 kişi çalışıyormuş. Bir de 2020 yılında inşasına başlanan Malatya çadır üretim tesisi var. Bu tesisin şu anki tek faaliyeti, depremzedelere barınma yeri olmak. 3 yılda bir çadır üretim tesisi kuramayan AKP, 1 yılda tüm deprem bölgesini baştan inşa edecekmiş öyle mi?
20 yıldır tüm devlet kurumlarına işten anlamayan, liyakatsiz, bilgisiz, alakasız insanları dolduran AKP, Kızılay’ı da kendi yandaşlarıyla doldurarak içini boşalttı. “Eski Türkiye”de bir afet anında insanların gönüllü olarak koşup yardım ettiği, bağış yaptığı Kızılay, bugün insanların kan verirken bile tereddüt ettiği bir kuruma dönüştüyse, bunun sorumlusu kim?
Vatandaşın bağışladığı kurbanlardan yapılan konserveleri eşinin, dostunun, akrabasının evlerine, AKP’li vekillerin otellerine istifleyenler kimler?
Kim Kızılay’a yapılan bağışları çocuk tacizcisi Ensar Vakfı’na yurt yapılması için aktardı?
Kızılay’ın işi New York’a yurt yapmak mı, yoksa afetzedeye çadır kurmak mı?
Gıda Mühendisleri Odası, deprem bölgesinde dağıtılan gıdalar üzerine dün bir rapor yayınladı. Raporda Kızılay’ın tarihi geçmiş konserveler dağıttığı ortaya çıktı.
Kim ahlaksız? Kim namussuz? Kim adi?
Depremzedelere tarihi geçmiş konserve dağıtan, 12 yılda çadır stokunu yenileyemeyen Kızılay yöneticileri mi?
Kızılay’ı eleştirenlere “ahlaksız, namussuz, adi” hakaretlerini savuran mı?
Yoksa sadece başını sokacak bir çadır isteyen depremzede mi?
Türk milleti, göçebe bir milletti. Türk milleti, çadırla özdeşleşmiştir. Binlerce yıldır çadır kuran Türk milletini, çadır üretemez, çadır kuramaz duruma kimler getirdi?
Erdoğan’ın sıkça kullandığı bir cümle var: “Biz çadır devleti değiliz.” Erdoğan bu cümleyi Türkiye’nin ne kadar büyük, güçlü bir ülke olduğunu anlatmak için kullanıyor. Ama iş pratiğe gelince acı gerçek tokat gibi çarpıyor; AKP Türkiye’si, afetzedesine çadır bile kuramayacak bir devlet haline gelmiştir.
Sözün özü, ahlaksız da, namussuz da, adi de Kızılay’ı çadır bile kuramayacak hale getiren AKP iktidarıdır.