Hâlâ haberi olmayanlar için bildirelim. Somali AKP’sinin lideri, Somali Cumhurbaşkanı’nın katil oğlu yurtdışından geldi. Gelir gelmez katıldığı ara duruşmada hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı.
Dünkü duruşmada ise Somali Cumhurbaşkanının katil oğlu, taksirle adam öldürmekten suçlu bulundu ama ödül gibi bir cezayla resmen taltif edildi: 2 yıl 6 ay. Ve bu da para cezasına çevrildi: 27 bin 300 lira. Güncel kurla 900 dolar ediyor.
Ha, bir de ehliyetine 6 aylığına el konulmuş. Ödül olduğu belli olmasın diye herhalde.
AKP rejiminin genel olarak insana ve insan hayatına değer vermediğini, verecek olsa da bunu ancak parayla ölçen vahşi kabilelerin zihniyetini paylaştığını biliyoruz. Somalili şımarık zibidinin öldürdüğü Türk Yunus Emre Göçer’e AKP’nin adalet sisteminin biçtiği değer de işte bu kadar.
Ölen Türk değilse, AKP kan parası için daha büyük rakamlarla masaya oturabiliyor. Mesela Suudi konsolosluğunda parçalara ayrılıp asitle yok edilen Cemal Kaşıkçı’nın adaletini birkaç milyar dolarlık ticaret anlaşması karşılığında satmışlardı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un konuya dair yorumu ise, satış işleminin ayrıntılarına ışık tutar nitelikte:
“Taksirle işlenen suç, mahkemenin takdiri… Şikâyetçinin vazgeçmiş olması da böyle bir sonuç doğurdu.”
Dün bir bugün iki! Kaza 30 Kasım’da gerçekleşti. Bir buçuk ayda bu nasıl böyle jet hızıyla adalet?
5 yıldan sonra kiracısına rayiç bedel davası açan ev sahipleri bile aylarca adliyede sürünüyor. Yok, bankadan ödeme kaydı istenecek, yok keşif yapılacak, yok kiracının ifadesi alınacak da…
Böylesi bir ölümlü kazada 45 gün içinde şip şak “adalet” dağıtılması biraz garip değil mi? Para cezasına çevrilen 2,5 yıllık ceza, maktulün babasının şikâyeti sayesinde verilmiş.
Bakan Tunç’un bahsettiği şikâyetçi, maktulün eşi Öznur Göçer bu arada. Sahi… Niye kimse sormuyor, bu gencecik kadıncağız nasıl böyle kocasının kanından hemen vazgeçebilmiş, diye?
Hatırlayın. Somali Cumhurbaşkanı, Türkiye’de bulunan Somali Savunma Bakanı aracılığıyla Öznur Göçer’le telefonda görüştürülmüştü. Görüşme, Öznur Göçer’in avukatının bürosunda gerçekleşmişti.
Davadan feragat bildiren Göçer’in avukatı Iyaz Çimen, aynı zamanda Kuryeler Federasyonu’nun Hukuk Danışmanı. Maktulün dul eşi üzerinde bir siyasi baskı oluşturuldu mu? Kan parasıyla mı aklı çelindi? Hiç bir açıklama yok.
Ama belli ki Adalet Bakanı’nın da bir merakı yok. Aslında adaletin normal işlediği bir ülkede telefon görüşmesine aracılık eden müşteki avukatı bile sorgulanır, o katilin gerçek niyeti ve suçun niteliği iyicene irdelenir, dünyanın kaç bucak olduğu maddi ve manevi o katile ve Cumhurbaşkanı babasına gösterilir!
Bu nasıl bir düzendir ki iki polis gelip maktulün eşine kocasının intihar ettiğini söylüyor, olay ortaya çıkınca da Türk devletinden önce kadıncağıza Somali devleti ulaşıyor!
Peki ya katilin avukatı? İşte o epey meşhur. Şeyda Yıldırım. Birçok müvekkili var ama herhalde bunlar içinde en önemlisi, Rıza Zarrab. Yıldırım’ın, New York’ta tutuklu müvekkili Zarrab adına gardiyanlara rüşvet verdiği, olay duyulunca apar topar Türkiye’ye dönüş yaptığı da iddia edilmişti. (https://t24.com.tr/haber/reza-zarrabdan-rusvet-aldigi-iddia-edilen-gardiyan-tutuklandi,598860)
Anladınız mı şimdi Somali’deki İhvancı çakalın neden “Türk adalet sistemine güveniyorum” dediğini?
Ve her şey bir yana…
Şu Somalili katilin güncel halini, mahkemeye getirilişini, mahkemeden çıkışını biz niye göremiyoruz? Mossad alarma geçer de tedbirini alır diye endişe etmeden boy boy muhbir fotoğrafıyla süslenen basında fotokopi bozuğu vesikalıktan başka bu katile ait bir fotoğrafa neden ulaşılamaz? Önden mi arkadan mı kelepçelendi? Yoksa AKP’li hakem yumrukçusu Faruk Koca gibi kelepçe bile takılmadı mı? Nedir bu kadar gizlenen?