Bir süre önce, milliyetçi genç gazetecilere karşı yapılan operasyon, Türkiye’nin gündemini oluşturmuştu.
Aykırı internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak ile Muhbir internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Süha Çardaklı’nın da aralarında olduğu 27 kişi, ilk operasyon etabında gözaltına alınmış, bunlardan sekizi tutuklanmıştı. Ardından cezaevinde saçları, genel uygulamanın aksine, üç numaraya vurulmuş ve yandaş basın tarafından bu isimler ciddi bir politik lince tâbi tutulmuştu.
Milliyetçi gazeteciler, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” ile “yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak”tan soruşturuluyorlardı. Oysa onların yaptığı Türk insanının neredeyse tamamının ciddi bir sorun olarak gördüğü bir konu hakkında haber yapmaktı. Suriyeliler başta olmak üzere Türkiye’yi istila eden göçmen akınının yarattığı ve gelecekte muhtemelen yaratacağı tehlikeli durumlara dikkat çekmişlerdi. Ancak bu çok normal tepki, iktidar yargısı ve basını tarafından bu isimlerin aşırı, bölücü, ırkçı ve terörist ilan edilmesine yetti.
Geçen hafta, operasyonun ikinci dalgası gerçekleşti ve yine aynı milliyetçi genç gazeteciler çevresi hedefteydi. Yine genç gazeteciler gözaltına alındı ve yine aynı ırkçılık, ayrımcılık, teröristlik karalamaları aldı yürüdü.
Ancak bu seferki operasyonda çok ilginç bir gelişme daha ortaya çıkmıştı. Gözaltına alınan gazeteci Serkan Kafkas hakkında Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olan raporda aynen şu cümle geçiyordu:
“Gönderilerinde milliyetçi paylaşımlarda bulunduğu tespit edilmiştir.”
Şimdi sadece milliyetçilerin değil her vicdanlı Türk’ün bunu sorması lazım: Milliyetçilik Türkiye’de ne zaman polis tarafından takip edilmesi gereken, adalet kurumları tarafından soruşturma ve yargılama konusu yapılan bir suç olmuştur?
Milliyetçilik Türkiye’nin kurucu ilkelerinden biridir. Atatürk’ün 6 okundan biridir. Anayasamızda geçen bir niteliktir. Kaldı ki, bugünkü iktidar bile kendisini milliyetçi görünümle ve söylemle halka sunmakta, hatta MHP gibi ortakları doğrudan milliyetçi olduklarını iddia etmektedir.
Demek ki AKP’nin ve ortaklarının tuhaf “milliyetçilik” anlayışının dışına çıkıp gerçek milliyetçilik yapan, Türkiye’nin Suriyeli ve diğer göçmenlerin istilasına maruz bırakılmasını eleştiren milliyetçiler, terörist ve suçlu ilan edilecektir.
Milliyetçilik, terör de değildir suç da değildir. Milletini, ülkesini sevmek, onun çıkarları için konuşmak ve yazmak, haber yapmak, tehlikelere, tehditlere karşı uyarıda bulunmak en temel görevdir. Bunu suç ilan etmek aslında en büyük suçtur ve bu suç da bugünkü iktidarın, AKP’nin ve onunla birlikte hareket eden tuhaf “milliyetçilerin” boynunadır.
Milliyetçi paylaşımlarda bulunmak, milliyetçi yazılar yazmak, milliyetçi sözler söylemek suçsa buyurun; o suçu biz de işliyoruz!