Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı rakamlara göre Aralık ayında enflasyon aylık yüzde 1,18, yıllık yüzde 64,27 olarak açıklandı. Kasım ayında senelik enflasyonun yüzde 84,39 olarak açıklandığı düşünüldüğünde, böylesine bir düşüsün AKP tarafından “büyük bir başarı öyküsü” olarak sunulacağı ortada. Böylelikle iktidarın bir süredir sürekli tekrarladığı “yeni yılda enflasyonun hızla düşeceği” propagandası kendi delillerini yaratmış oldu.
TÜİK’in açıkladığı rakamların güvenilirliği, İstanbul Ticaret Odası’nın senelik enflasyon için açıkladığı yüzde 92,97 rakamı düşünüldüğünde iyice ortaya çıkıyor. İki rakam arasındaki %45’lik sapma, TÜİK’in yayınladığı rakamları ve elbette bu rakamlar üzerinden belirlenen maaş artışlarını daha da tartışılır hale getiriyor.
Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde 2023 enflasyon hedefini yüzde yirmiler olarak koyması ve “herkesin buna göre hazırlanması gerektiğini” söylemesi ve yeni açıklanan rakamlarla enflasyonun hızla düşmesi, toplumda seçimlerden önce iktidarın enflasyonu yeniden düşürebileceğine olan beklentiyi arttırıyor olabilir.
İstatistik bilimi, kötü niyetli insanların elinde tehlikeli bir silaha dönüşüp, kötü bir gidişatın başarı öyküsü gibi anlatılmasına da aracılık edebiliyor. Son açıklanan enflasyon rakamlarındaki azalmanın gerçek sebebi, enflasyonun “düşüyor” olması değil, “enflasyon hızının azalıyor” olması.
Yani markete gidildiğinde, vergi ödendiğinde, trafik cezası geldiğinde ve elbette faturalar ödendiğinde, vatandaşın karşılaşacağı tek gerçek, fiyat artışlarının devam ediyor olması olacak.
Diğer taraftan enflasyon elbette düşmeye devam edecek. Bunun sebebi ise AKP’nin başarısı değil, enflasyon hesaplamasındaki “baz etkisi”. Geçtiğimiz sene bu dönemlerde kurdaki büyük sıçramaların yarattığı enflasyon oranı çok yüksekti; aradan 1 sene geçtiği için bu dönemin mirası olan enflasyon şimdi etkisini yitirdi. Yani başarı öyküsünün altında aslında büyük bir başarısızlık yatıyor.
Tüm bu sürecin aslında yeni bir başarı öyküsü anlatmak için bile kurgulanmış olabileceğini düşünmek için fazlaca sebep var. Enflasyonun sabit biçimde yüzde yirmilerde dolaşmasının iktidar açısından çok cazip bir yönünün olmadığı, güçlü bir propaganda unsuruna dönüşmediği ortada. Oysa tıpkı kurdaki gibi tepe noktasından sonra “düşürülen” enflasyon meydanlarda anlatılacak yeni hikayeler demek.
Genel başkanından, milletvekiline; belediyecisinden sosyal medya trolüne kadar hep bir ağızdan çıkacak “Tüm dünyada enflasyonun yükselişte olduğu ama Erdoğan sayesinde enflasyonun Türkiye’de düştüğü” palavrasının alıcısı elbette çok olur. Diğer taraftan “Bakın, dediğimiz doğru çıktı! Faizleri indirdik, enflasyon da indi.” propagandasını da bol bol işiteceğiz.
Ne de olsa ülke artık gerçeklerin işe yaramadığı bir “algı cumhuriyetine” dönüşmüş durumda. Zam aldığında hükümetin rakamlarına inanmayan devlet memurunun bile umutlanmasına vesile olan bir algı bu.
Gerçekte olan ise G-20 ekonomileri arasında Arjantin’le birlikte enflasyonda birinciliğe oynayan ve rakiplerine açık fark atmış bir Türkiye.
Bakan Nebati ışıldayan gözlerle “Dünya şampiyonluğu sebep, enflasyon sonuç” esprisi yapıp, enflasyonun aslında o kadar da kötü bir şey olmadığını bile söyleyebilir.
Bize kalan ise enflasyonun “düştüğü” ama fiyatların azalmadığı; gramaj oyunlarıyla sürekli daha az tükettiğimiz bir ülkede yaşamak oluyor.