Ali Babacan, dünkü basın toplantısında partisinin “Temel Haklar Eylem Planı”nı açıkladı. DEVA Partisi’nin –tıpkı ekürisi Gelecek Partisi gibi– “AKP bakiyesi” sıfatını hak etmek için nasıl canla başla çalıştığının bir örneği olmuş desek yeridir.
“AKP’nin ilk on yılı”, “2014’ten sonra bozulan büyü”, “2011’den sonra değerlendirilemeyen potansiyel” gibi söylemlere bu AKP bakiyesi aktörlerin sık sarıldığı görülüyor. Bu, sadece yeni muhalif hüviyetlerini sorgu ve şüpheden muaf tutmak için takındıkları bir tavır değil.
DEVA liderinin dünkü açıklamalarında görüldü ki “AKP bakiyesi muhalefet,” en iyi ihtimalle halen AKP’nin ilk on yılında yaşıyor. Bir başka ifadeyle, bunların elinde AKP ölçülerinin dışında bir gömlek kesimi yok.
Babacan, öne çıkan vaatleri arasında Anayasa’nın 66. maddesindeki Türklük tanımını hedefe koymuş. Anayasa’ya göre “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.”
Aslında 10 yaşındaki çocuk bile AKP bakiyesi Babacan’ın tıpkı “ilk on sene AKP’si” gibi açıktan Türklüğü hedefe koyduğunu anladı. Babacan’ın millî kimliğimiz Türklüğü ortadan kaldırma teşebbüsüne verdiği isim, yine ilk on senenin bayatlığında: “Tam Demokrasi.”
Babacan, Türk kimliğini yok etme fantezisini tek başına Anayasa değişikliğiyle gerçekleştiremeyeceğini bilecek kadar deneyimli ve donanımlı bir Türk düşmanı. Bu yüzden tamamlayıcı önerilerinden biri, “anadilde eğitim”.
DEVA Partili AKP bakiyelerinin hayalinde ilkokuldan itibaren her çocuğa Türkçeden farklı olarak etnik dillerde eğitim dayatmak, etnik zihniyet ve kişilik dayatmak ve ulus aidiyetini bu şekilde parçalayarak Türk coğrafyasının iç dinamiğini dondurmak var.
Yani Babacan’ın vizyonu, bir millet olarak aynı kader duygusunu, birlikte yaşam anlayışını ve bir aradalığın sıcaklığını körpe dimağlardan esirgemeyi ve böylece onları birbirine karşı bilenmiş potansiyel düşmanlar haline getirmeyi içeriyor. Tabi ki bunun en sağlam yolu – bizzat “ortak dil” olduğunu itiraf ettiği– Türk dilini okul sıralarında dışlamaktan geçiyor.
Babacan’a bu kadarı da yetmiyor. Dediğim gibi, Babacan kaliteli bir Türk düşmanı. Modern Türk devletini ülkesi ve milleti ile parçalamak için çok kilit bir silaha daha ihtiyaç var: Leş gibi “on yıl” kokmanın ötesinde, gericiliğin tarihiyle müsemmâ, laiklik karşıtlığı. Tabi ki yine leş gibi takiyye eşliğinde. Onun da adı “özgürlükçü laiklik”.
Neymiş özgürlükçü laiklik? Evet. Ağızdan bakla çıkmış. “Dini toplulukların örgütlenme özgürlüğü” teminat altına alınacakmış.
Babacan’ın içinde hukuk geçmeyen konuşma yapmamakla övünmesine şaşırmamak gerek. Babacan; seçme, çıkma, eleştiri gibi en temel sosyal özgürlüklerin söz konusu bile olmadığı toplum kanseri cemaat ve tarikat yapılanmalarına hukuksal çerçeve kazandırmaktan bahsediyor.
Vatandaşı ailesine, sülalesine kadar köleleştirip zombiye çeviren, bebekken tecavüz etmeye başlayıp hayatlara ipotek koyan sapık örgütlere “din özgürlüğü” adı altında güvence sağlayacaklar.
Ama eski AKP’li Babacan’ın Cumhuriyet kinini bu da kesmiyor. Tarikatlara bir de “yükseköğretim dâhil, kendi din eğitimcilerini yetiştirebilme” imkânı öngörmüşler.
Tevhid-i Tedrisat’ın nasıl bir toplumsal yapıştırıcı ve maya kaynağı olduğunu bir Cumhuriyet düşmanı bilmeyecek de kim bilecek?
Yani işin bu aşamasında AKP sonrasına dair Babacangillerin kafasındaki genel tahayyül, daha net ortaya çıkıyor. Sistemin sağlıklı işleyip işlemediğinden bağımsız olarak ele almak gerekirse; imam-hatip liseleri, ilahiyat fakülteleri ve Diyanet arasındaki devinim ve buradan cami cemaatlerine yansıyan toplumsal ilişki bile Babacan’ın hedefinde.
Yani Babacan’ın kafası, Türk toplumunu dinsel sosyolojisine kadar bölmek, parçalamakla ve toplumu her biri birer kanser kitlesi olan cemaat/tarikat yapılanmalarına peşkeş etmenin planlarıyla kaynıyor.
Böylesi bir vizyon ancak, bazı topluluklara özel mahkeme hakkı bile tanıyan İngiliz liberalizmi ve emperyal hukuku açısından epey şirin görünebilir. Fakat Beştepe’de aslı varken bakiyesine, artığına, taklidine göz atan seçmeni ne kadar cezbedebilir? DEVA, Gelecek, SP gibi partilerden isimlerin seçimlerde CHP listesinden aday olacağı söylentilerinin kaynağını bilemeyiz ama acınası gerekçesi tam da bu gerçektir.
Tıpkı seçim kapasitesi gibi Cumhuriyet Türkiye’si için bölücülük ve yıkıcılıktan başka sonucu olmayan bu “Temel Haklar Eylem Planı” da DEVA’nın öz siyâsî kaynaklarına dayanarak cüret edeceği bir iş değil.
Şundan çok eminiz. Türklüğü yok etmek, Türk milletini parçalamak falan… Bunlar Babacan gibi sevimli figürleri, Beberûhi tipleri, el etek öpen çapsızları fersah fersah aşan, büyük emperyalistlere bile pahalıya mal olmuş tehlikeli hayaller.
Dolayısıyla Babacan’ın da Davutoğlu’nun da (ideolojik kulvar olarak Karamollaoğlu’nu da dahil etmek durumundayız) kuşkusuz en büyük politik cüret kaynağı, boylarından büyük tazim ve itibar buldukları, kendilerini ağırdan satabildikleri 6’lı masa.
6’lı masaya asgari taktik ve stratejilerin ötesinde, Millet İttifakı’nın rolünü törpülercesine derinlik ve inisiyatif bahşeden ise halka rağmen siyasette ısrar eden ve günün sonunda küçük taklit ve artıklara gebe kalacak olan anlayış. Bizden uyarması.