Ekrem İmamoğlu hakkında verilen siyasi yasak kararının ardından iktidar medyasında “kararın aslında danışıklı dövüş olduğu, İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı yapmak için atılmış bir adım atıldığı, Akşener ve İmamoğlu ikilisinin Kılıçdaroğlu’na karşı bir hazırlığı yaptıkları; kucaklaşmalarının da bunun ispatı olduğu” gibi bir sürü komplo teorisi üretiliyor.
Kararı veren mahkeme başkanının bir sene önce değiştirildiğini bilmesek, görevden alınan mahkeme başkanının “cezaya eğilimli olmadığı” için sürüldüğüne dair haberleri okumasak ve atanan yeni hakimin AKP teşkilatlarıyla çarşaf çarşaf fotoğraflarını görmesek; bu palavralara inanabilir, kararı veren hakimin, İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmak için böyle bir senaryo kurguladığını düşünebilirdik. Hatta dün sabah Kılıçdaroğlu’nun katıldığı TV programında üst üste 5 defa söylediği gibi “Ankara hakimler var” diyerek “bağımsız yargıya” olan güvenimizi de tazeleyebilirdik.
Ancak Türkiye’de minimum düzeyde kafası çalışan hiçbir insan iktidar iradesinin dışında böyle bir karar alınabileceğini zaten düşünmez.
Karardan sonra Bahçeli’nin “kararı eleştirmesi”, iktidar medyasında kararı eleştiren yazılar yayınlanması ve AKP’lilerin çekimser konuşmalarının sebebi ise altında bir buzağı aranmayacak derecede basit. Dünyada hangi iktidar yargıya müdahale ettiğini açıkça söyler ki? Hangi iktidar açıkça bir siyasi yasağı savunur? Açık bir itiraf beklenmesi “ahmaklık” değil mi? Kararın iktidar tarafından da eleştirilmesinin sebebi komplo teorilerinin baş tacı edildiği bir ülkede bu teorilerle zehirlenen insan sayısını daha fazla arttırmak, tozu dumana katmak ve ortadaki basit gerçeği görünmez hale getirmek.
İlla bir tuhaflık arayacaksak iktidar medyasının “Kılıçdaroğlu’na darbe yapıldığı” söyleminde aramak daha doğru olmaz mı? Kılıçdaroğlu’na darbe yapılmasından mutlu olacak insanların, böylesine hayali bir darbeyi destekleyecek kesimlerin, bugün Kılıçdaroğlu’na sahip çıkması ilginç değil mi? Kılıçdaroğlu Ankara’nın göbeğinde linç edilirken O’nu provokatörlükle suçlayanlar, bugün yargının “CHP’yi dizayn etmeye çalıştığı” fikrini yumurtluyorlar.
Erdoğan süreci önemsemiyormuş taklidi yapmaya çalışsa da iktidarın küçük ortağı Bahçeli’nin dün yaptığı açıklamalarda yargının kararını “kumpas” olarak değerlendirmesi, bunun bir operasyon olduğunu söylemesi ve “asıl hedefin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu” dile getirmesi gerçekten de gözlerimizi yaşarttı (!)
40 yıllık yandaş yazar Mahmut Övür bugün yazdığı yazıda “Ekrem İmamoğlu’nun siyasi bir şova ihtiyacı olduğunu ve bu davanın 6’lı masanın ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı bir darbe girişimi olduğunu” yazması da ibretlik. Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler ise yazısında “Kılıçdaroğlu’nun üzgün olduğunu ancak İmamoğlu’nun kararı zıplayarak karşıladığını” yazıyor.
Örnekler çoğaltılabilir ancak gerek yok. Sosyal medyadaki en alt düzeydeki ak trolünden en üst AKP yöneticine kadar siyasi yasak kararının “iktidara rağmen alındığı” propagandası yapılacak.
Muhalif olduğunu söyleyenlerin iktidarın yarattığı hayali bir senaryo üzerinden değerlendirme yapması ve kendi konumunu da buna göre belirlemesi siyasi körlüğün ifadesi değil midir?
İlla garip bir durum arayacaksak tüm iktidar medyasının koro halinde “Kılıçdaroğlu’na darbe yapıldığını” söylemesi daha tuhaf bir durum değil mi? 10 gün önce Meral Akşener’i “milli saflara” davet eden Erdoğan da “büyük fotoğrafın” bir parçası olabilir mi?
Sosyal medyadaki ak trollerin böylesine bir hayali senaryonun dayanağı olarak Barış Yarkadaş ve Can Ataklı gibi bugüne kadar küfrettikleri insanlar olması, bu iki ismin bir gecede muteber hale gelmesi daha ilginç değil mi?
Velev ki Akşener ve İmamoğlu ikilisi paralel güç gibi devleti sarıp sarmalamış ve şov yapmak için böyle bir senaryoyu uygulamaya koymuş olsun… O zaman iktidara daha önce yaptığı gibi jet yargılamalarla İmamoğlu’nun üzerinde sallanan “siyasi yasak” kılıcını kaldırmak ve oyunu bozmak düşmez mi?
Komplo teorileri üzerinden asıl mağdurun Kılıçdaroğlu olduğunu söyleyenler, İmamoğlu’nun avukatlarının günler öncesinden “ceza çıkacağı yönünde bir hava olduğunu” söylemelerine rağmen böylesi tarihi bir günde CHP Genel Başkanının Almanya’ya gitmesini neden sorgulamaz? Akşener’in öne çıkmasının sebebi, Kılıçdaroğlu’nun kendi belirlediği takvim dahilinde Türkiye’de olmamasıdır.
Komplo arayacaksanız Türkiye’yi üç aydır saçma bir türban gündeminin içerisine sokan, kritik meclis gündeminde Kılıçdaroğlu’nu ABD’ye uçuran ve son olarak da O’nu gurbete yolculayan “akılda” arayın. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanları “5’li çetenin üyesi” olmakla suçlayan Merdan Yanardağ’ın Almanya heyetinde olması bir tesadüf mü? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarını da İmamoğlu mu belirliyor(!)