Geçtiğimiz hafta Almanya’da, önemli bir darbe operasyonu gerçekleşti. “Reich Vatandaşları Hareketi” olarak bilinen yapılanmaya yönelik tutuklamalara, bine yakın güvenlik kuvveti katıldı.
Operasyon sonucu bazı muvazzaf ordu ve polis mensuplarıyla birlikte hareketin lideri olduğu iddia edilen Prens Heinrich Reuss da tutuklandı.
Konuyla ilgili epey espri yapıldı. AKP medyası ise olayı iki zıt tez etrafında ele aldı: “Almanya mahvoldu, darbelerin eşiğine geldi, bizi kıskanıyor” söylemleri ile “Almanya gündem çarpıtıyor, algı operasyonu yapıyorlar” şeklinde komplo teorileri.
AKP’nin söylemi şu açıdan önemli; AKP de aşırı sağcı bir parti. Faşist hareketler birbirine her zaman destek olmaz ama birbirinden söylem çalar. Örneğin Polonya faşisti de, Rus faşisti de, aynı komplo teorisini ideoloji haline getirir ama birbiriyle kanlı bıçaklıdır. Ancak demagojiler aynıdır.
AKP’nin birinci söylemi yani “Almanya mahvoldu ve bu yüzden darbeler gündemine sürüklendi” propagandası; aynı zamanda AKP’nin Türkiye’yi mahvettiğinin itirafı. Çünkü bilindiği gibi 20 yıldır Türkiye darbe ve sahte darbe gündemleriyle boğuşuyor. Böyle bir ülke gerçekten çukurun içindedir. AKP’nin Türkiye’yi yönetilmek için, içine sürüklediği çukur!
AKP’nin ve genel olarak Avrupa’daki Rusçu faşistlerin, “Almanya mahvoldu” söylemi, Rusya’nın doğalgaz politikasıyla Almanya’yı felç ettiği tezine dayanıyor. Almanya “küreselcilerden yana taraf” olmayı seçerek “belasını buldu” deniyor. Ancak tabii bilmedikleri bir durum var. Bu tür stratejik zıtlaşmaların, çatışmaların Kıta Avrupa’sında her zaman sağı güçlendirdiği doğrudur. Fakat Orta Avrupa’da ortaya çıkan yeni sağ güç merkezi, yeni bir Reich, önce Rusya ile hesaplaşır.
Eğer Rusya yüzünden yeni baştan bir Alman Ordusu kurulması zorunluluğu ortaya çıkarsa, bu ordunun stratejik düşmanının da Rusya olacağı kesindir. Sonuçta doğalgaz şantajı yapan Rusya, ABD değil.
Putin’li veya Putin’siz fark etmez. Almanya ile Rusya’nın “yaşam alanları” çatışır. Aslında Alman-Rus ittifakı için Avrasyacılık değil tam tersine küresel ticaret gerekir. Bu yüzden Almanya’daki en “Putinci” başbakan Merkel’di. Sapına kadar “küreselci” Merkel’i, Putin faşizmini yıllarca finanse etmekle suçlayanlar ise bugün iktidar olan Sosyal Demokratlar!
Ve “küreselcilerin” yıllarca ertelediği o tarihi ve uğursuz kararı alanlar da yine “küreselcilik” ile suçlanan Sosyal Demokratlar oldu! Ukrayna işgalinden sonra alınan karar çerçevesinde Alman Ordusu yeniden organize ediliyor.
Alman Ordusu hele tekrar bir ortaya çıksın. Kuran “faşist” de olsa, “sosyal demokrat” da; “Rusçu” da olsa “Atlantikçi” de; o canavar kendi bilinciyle birlikte var olur. Prusya Junker’inin Rusya ile iyi geçineceğini de hiç sanmam!
Kısacası Almanya, eski “liberal demokratik Almanya” olarak kalmayacak. Mahvolacak mı olmayacak mı bilemeyiz ama Almanya’nın değişeceği doğrudur.
İkinci söyleme geçelim. “Bunların hepsi uydurma. Almanya’da halkın artan tepkisini azaltmak isteyen Federal Hükümet, sahte bir darbe komplosuyla gündem saptırıyor.” Yani bu iddiaya göre Almanya’da faşist darbe girişimi falan yok, bunların hepsi kumpas.
AKP’nin bu tezi de çok mantıklı. Çünkü AKP tam olarak bunu yapıyor 20 yıldır. Ergenekon, Balyoz ve 15 Temmuz… Gündem bitmiyor. Hatta bir iddiada bulunayım. AKP iktidarda kalacaksa kesinlikle yeni bir kumpas süreci başlatmak zorundadır.
Peki, ama Almanya’da bir kumpas davasına mı ihtiyaç vardı? Buna katılmak mümkün değil. Çünkü Almanya içindeki çelişkiler ve çatışmalar gerçek. Eğer bir kumpas varsa, gerçek bir çatışmanın sonucudur. Yoksa olmayan bir çatışmanın değil.
Şunu da mutlaka not edelim. CIA’yi kuran Alman istihbaratçılarıdır. Gehlen ve Nazi Ordusundan ABD’ye geçen diğer istihbarat subayları, bütün Soğuk Savaş stratejisinin mimarlarıdır.
Alman istihbaratı için provokasyon bir sanattır. Meşhur Reichstag Yangını herkesin bildiği örnektir. Biz Türkler de provokasyon nedir çok iyi biliyor. Çünkü komünizmle mücadele stratejisini bizzat eski Naziler ve ajanları yürüttü Türkiye’de. Gehlen kendi anılarında CIA’nin Doğu Avrupa ve Türkiye yapılanmasını örgütlerken, NAZİ istihbarat teşkilatının eski omurgasından ve elemanlarından yararlandığını itiraf ediyor.
Almanya’da Türklere yönelik kundaklama eylemleri, ünlü dönerci cinayetleri ve diğer şiddet eylemlerinin hepsinin üstü örtüldü. Bu aşırı sağ terör eylemlerinin hepsinin içinde Anayasayı Koruma Örgütü’nün ajanlarının muhbir adı altında bulunduğu ortaya çıktı. Kızıl Ordu Fraksiyonu, hareketin gelişimi, bastırılması, Anderas Baader ve Ulrike Meinhof’un cezaevinde infazı da tarihe geçmiştir.
Fakat şunu gözden kaçırmayalım. Gehlen’in oluşturduğu ve CIA’nin uyguladığı Kontrgerilla kuramına göre, isyan asla başında bastırılmaz. Tersine olgunlaşmasına izin verilir. Elemanlarla donatılır. Hatta beslenir. Böylelikle isyana temel olacak toplumsal tabakanın gerçek doğal liderlerinin ortaya çıkması mümkün olur. Önemli olan onların ortadan kaldırılması veya etkisizleştirilmesidir. Bu yüzden “isyan” bir olgudur. “Kışkırtma” sadece bir taktik.
Almanya’daki “Reich Vatandaş Hareketi”ne yönelik darbe operasyonunda tutuklanan asker ve polislerin bir kısmının, görevli olarak hareketin içinde bulunduğuna kesin gözüyle bakabiliriz. Ortada bir kışkırtma olsa bile, mutlaka ki böyle bir hareket var, Almanya aşırı sağın anavatanıdır.
Almanya’da 2 yıl önce yapılan darbe operasyonu daha çok ordu ve polis mensuplarına yönelikti. Şimdi ise sivil isimler öne çıkıyor. Rusya bağlantısı haberlerinin kamuoyunu etkilemek için sızdırıldığı belli ancak Rusya bağlantısı mutlaka vardır. Çünkü Orta Avrupa’daki tüm faşist ve sağ hareketler Rusya ile zaten bağlantılı. Rusya’da sempozyumlar, kurultaylar düzenliyorlar. Yani gizli bağlantı değil, ideolojik bağlantı zaten var. Ancak Rus istihbaratının kontrol ettiğini sandığı grupların büyük kısmının, aslında Alman istihbaratının kuklası olduğu, Ukrayna savaşıyla ortaya çıktı.
Avrupa’nın “silahlı erkekleri” Ukrayna saflarında gönüllü olarak savaşırken, Rusya’ya bir tek Kadirov kaldı. Avrupa’nın “eli silah tutan Aryan erkeklerinin” gönüllü olarak Ukrayna’yı seçmesi, eli silah tutamayanların ise Münih, Frankfurt sokaklarında “doğal gaz zamlarını protesto” mitinglerinde Rusya yanlısı sloganlar atması, çelişki değildir. Aşırı sağ budur! Aşırı sağın gücü de buradan gelir. Enternasyonalist ve tutarlı olmasından değil, olmamasından gelir.
Rusya için bu savaştaki en büyük hayal kırıklığı, Dugin’in pazarladığı “aşırı sağ enternasyonali” hayalinin hezimete uğramasıdır. Alman istihbaratı golünü attı. Kim bilir belki de Dugin’in kızı, Putin’in öfkesinin kurbanı olmuştur.
İstihbarat ile ideoloji arasındaki fark budur. Kritik günde asıl bağ ortaya çıkar. Basit bir örnek ile açıklayayım. Bugün Türkiye’deki en Rusçu grup olarak bilinen Aydınlıkçıların ultra-Amerikancı rolü kayıtlıdır. 80 öncesinden bahsetmiyoruz. Tarihi bir rol oynadılar. TSK’nin yok edilmesinde en kritik provokasyonların içindeydiler. ABD için en büyük hizmeti yerine getirdiler. Nihayet TSK tasfiye olduktan sonra, Tayyip’in yanında yerlerini aldılar.
Devrimciler “provokasyonu tespit eder” diye hatalı bir yargı var. Hayır, provokasyonu halk da görür. Biz provokasyona yol açan temel çatışmayı görmeliyiz. Nihayetinde istihbarat yönetmiyor dünyayı. İstihbarat da atom bombası gibi bir silah ve araç. Silahı kullananlara bakmalıyız. “Provokasyon” diye başlayana bir bakmışsın, devrim veya karşıdevrim olmuş. Bu yüzden “Reich Vatandaş Hareketi”, bir komplo veya kumpas olarak küçümsenemez. Çünkü Alman aşırı sağı er ya da geç Alman istihbaratı ve devleti ile kucaklaşacaktır. Gericilik ve faşizm, ana vatanına rücu ederse, görün o zaman siz neler oluyor? Orta Avrupa’nın karanlık ormanlarında korkunç bir canavar uyanmayı bekliyor.
Yazıyı çok uzatmamak için burada bölüyorum. Prens Heinrich Reuss’un ve “Reich Vatandaşları Hareketi”nin görüşlerine bir dahaki yazıda gireceğim. Bu görüşler dalgası geçilecek görüşler değil. Birinci Reich, yani Hanedan iddiası var. Hitler’i ve Üçüncü Reich’ı referans almamaları, önemli bir detay.
Bizdeki tipi hatırlayın. Osmanlı torunuyum diye ortaya çıkan vasıfsız ve kız kardeşi ilk olarak Galatasaray Adası’nı istemişlerdi. Tayyip’in “tek sultan” olduğunu unutmuş ve hayal kırıklığına uğramışlardı! Instagram’da tuğralı hediyelik malzeme ve Abdülhamit, Ertuğrul dizileri temalı kahve bardağı pazarlamakla yetinmek zorunda kaldılar.
Eski hanedanların mülk iddiası, çok önemli bir iddiadır. Genelde dalgası geçilen bu konu, çatışma nüvelerini içeren ciddi bir ihtilafa işaret eder. Gerçekten de monarşilerle demokrasiler arasında, özel mülkiyet hukuku açısından, bir kopukluk vardır ve her karşıdevrim girişiminde, bu bir meşruluk kaynağı olarak öne çıkar. Mülk ile mülkiyet arasındaki bağ kopmadan monarşi tasfiye edilemez. Mülkiyet iddiası olan her eski monarşi, başı ezilmemiş ve meşruluk iddiasını bir şekilde koruyan bir monarşi demektir.
Bugün kendisiyle dalga geçilen Prens Heinrich Reuss, benzer bir noktadan yola çıkıp, 40 yıldır Alman Federal Devleti’ne sayısız davalar açan ve Reuss Hanedanı’nın mülklerinin bir kısmını da geri kazanan biri. Nihayet davasını hukuki zeminden siyasi zemine taşımış. Bizdeki Abdülhamit torunu Aktroll gibi vasat biri de değil. Bugünkü Alman devleti “meşru değildir” diyor.
Önemsiz şeyler değil bunlar. Hatta kendi sülalesi, yani eski Thuringia Prensliği’ni yöneten Reuss Hanedanlığı, Prens’in bu politik girişimlerden dolayı ağustos ayında açıklama yapmak zorunda kalarak, Prens’in 14 yıl önce aile birliğinden kendi isteğiyle ayrıldığını duyurmuş. 14 yıl önce ayrılmış ama 4 ay önce açıklanmış! Dört ay sonra da operasyon!
“Bunlar Putin’in oyunu” veya “bunlar Putin’e karşı oyun” diye geçiştirmek imkânsız. 10 yıl önce Washington’un aşırı sağcılar tarafından basılacağı ve ancak Pentagon’un müdahalesi sayesinde ABD seçimlerinin sonuçlarının uygulanabileceği söylenseydi kim inanırdı? Şimdi durun ve 10 yıl sonrasının Almanya’sını düşünün. Hayal gücünüzü zorlamanıza gerek yok. Alman tarihine bakın yeter.