İran’da, Mehsa Emini’nin gözaltına alındıktan sonra öldürülmesine tepki olarak başlayan ve yaklaşık üç aydır devam eden hükümet karşıtı protesto eylemleri, molla rejiminin tüm sert tedbirlerine ve halka ateş açmasına rağmen dalga dalga büyüdü ve ülkenin her yerini sardı.
İran karşı devriminden sonra meydana gelen bu büyük direniş dalgası, toplumun her kesiminde ve İran’ın neredeyse her şehrinde karşılık buldu. Üniversitelerde, liselerde, fabrikalarda ve sokaklarda halk aktif biçimde direnmeye devam ediyor.
Faşist molla rejimi olayların önüne geçebilmek amacıyla çok yoğun bir baskı ve şiddet politikası uyguluyor. Uluslararası basına yansıyan rakamlara göre bugüne kadar 18 bin eylemci tutuklandı, 500 kadar eylemci de rejim güçleri tarafından katledildi.
Geçtiğimiz ay, İran Meclisi’ndeki 227 milletvekilinin “gösterilerde ateşli veya ateşsiz silahlarla insanların canına kasteden ve ölümlerine neden olan kişiler hakkında idam cezasının uygulanmasını öneren” bir bildiri yayımlaması, mollaların duydukları büyük korkunun bir göstergesi.
Sokak çatışmalarında halkı infaz etmekle yetinmeyen molla rejimi, eylemcileri halka açık biçimde idam ederek, bilinen en eski tiranlık uygulamalarından birini de uygulamaya başladı.
İlk idam geçtiğimiz hafta Muhsin Şikari’nin idam edilmesiyle gerçekleşmişti. Dün de eylemlere katılan Macid Rıza Rahnavard isimli İran vatandaşının cezası halka açık olarak infaz edildi.
Haklarında infaz kararı verilen ve idamı bekleyen onlarca eylemci var. Ancak her şeye rağmen direniş durulmuyor ve eylemler devam ediyor. İran dönüşü olmayan bir yola girmiş durumda ve sonuç ne olursa olsun İran artık eskisi gibi olmayacak.
Kolluk güçlerinin halka doğrudan ateş etmesine ve yüzlerce insanın ölmesine rağmen, eylemlerin aralıksız biçimde devam etmesi, molla rejimine duyulan büyük öfkeyi ispatlıyor.
İnfaz edilen idam kararları, tepki düzeyinde başlayan ve hızla öfkeye dönüşen toplumsal eylemleri daha da radikal bir noktaya doğru götürecek. “Sonuç almak”, molla iktidarının yıkılmasına indirgenemez; daha şimdiden İran bürokrasisi içinde bile destek gören büyük bir direnişin varlığı mollalar ve halk arasındaki güç dengesinin ciddi biçimde değiştiğini gösteriyor.
Kendi adımıza yapabileceğimiz ufak katkı, bu direnişi selamlamak ve eylemin sonuç alamayacağını söyleyen yerel “eylem kırıcılarını” deşifre etmek. İranlı direnişçi, polis barikatının önünde durup hayatını ortaya koyarken, “acaba başarılı olur mu?” sorusunu soran insan tipini Gezi eylemlerinden iyi tanıyoruz. Bunlar iflah olmayan korkaklardır.
Diğer taraftan İran rejimini anti-Amerikancı olarak gösterip, eylemlerin arkasında “ABD parmağı” arayan ultra “anti emperyalist” ekip, faşist molla rejiminin askeri haline gelmiş durumda. Halka yönelik kurulan bu idam mangalarının gönüllü cellatlığını yapan bu şebeke, ABD karşıtı olmak adına kendi halkını katleden gerici bir düzeni savunmaktan utanmıyor.
Bugün aynı zamanda 12 Eylül faşist rejimi tarafından yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in de ölüm yıl dönümü. Eren’i katledenler bugün nasıl bir nefretle anılıyorsa, İranlı gençleri katledenler de öyle anılacak. Ancak mollalar Kenan Evren kadar şanslı olacaklar mı bunu çok kısa bir süre sonra görebileceğiz.