Davutoğlu’nun gazetesi Karar‘ın yazarı Taha Akyol, 29 Ekim günü yeni kitabını çıkardı: Neden 29 Ekim?
Kitabı görünce ben de aynı soruyu sordum: Neden 29 Ekim? Ve cevabını da hemen yine kendim verdim: Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili safsataları, Cumhuriyet’in 100. yılını kutladığımız gün piyasaya sürmeyecekti de ne zaman sürecekti?
Bugünkü Karar gazetesinde, Taha Akyol’un Elif Çakır ile kitap üzerine yapılmış bir söyleşisi yayımlandı. Aslında sadece bu söyleşi bile kitabın ne amaçla yazıldığını ortaya koymaya yeter de artar bile.
Söyleşinin başlığı “Atatürk’ün muhalifleri de cumhuriyet taraftarıydı“. Atatürk’ün muhaliflerinden kasıt, elbette ki Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele’den müteşekkil “paşalar koalisyonu.”
Zaten kitap da bu isimleri temize çıkarmak için yazılmış. “Zaten bunlar da cumhuriyetçiydi ama Atatürk bunları tasfiye etti”, “devrim kendi evlatlarını yedi”, “Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın en zor günlerinde yanında bulunan isimlere ihanet etti” gibi sağcıların ve İslamcıların sıkça dile getirdiği tezleri yeni baştan işliyor.
Şimdi röportaja dönelim. Elif Çakır, ki kendisi Kabataş yalancılarının en tanınmışlarındandır, soruyor: Saltanat kaldırıldığında Gazi, o zaman resmen cumhuriyet ilan edebilir miydi?
Taha Akyol, Lozan’ın henüz imzalanmadığı bir ortamda rejim tartışmasının Türkiye’nin aleyhine olacağını, Meclis’te de Atatürk aleyhine (Akyol “Gazi” diyor) bir akım yaratabileceğini söylüyor.
Elif Çakır, nereden uydurduysa, Atatürk’ün (o da “Gazi” diyor) aklında cumhuriyet rejimi varken, saltanatın kaldırılmasından sonra bir süre cumhuriyet aleyhine sert konuşmalar yaptığını, cumhuriyeti “çürümüş ve zamanı geçmiş bir yönetim şekli” olarak nitelediğini söylüyor ve bunun nedenini soruyor.
Taha Akyol, Atatürk’ün cumhuriyet aleyhine konuştuğu mevzusuna hiç girmeden Birinci Meclis’te muhaliflerin çoğunluk olduğundan falan bahsediyor. Akyol’un kitabında “Gazi cumhuriyete karşı!” başlıklı bir bölüm var. Elif Çakır burayı açmak istiyor ancak Akyol, ısrarla kaçıyor. Belki de kitabında yazdığı halde gerçekte böyle bir şey olmadığı içindir.
Taha Akyol, biliyorsunuz daha önce de Lozan ve Atatürk üzerine kitaplar yazdı. O kitaplarda yaptığı alıntılara kendi cümlelerini eklediği bilinen bir şeydir. Atatürk’e de cumhuriyet karşıtı bir iki konuşma yaptırmış olabilir!
Hem söyleşinin başlığındaki gibi Atatürk’ün muhalifleri de cumhuriyet yanlısıysalar, Atatürk cumhuriyetin ilan edilmesini neden ertelesin ki?
Ama biz biliyoruz ki, o dönem muhalefetin başını çeken Rauf Orbay, cumhuriyetçi değil saltanatçıdır. Bunu bizzat Rauf Orbay, Atatürk’e söyler.
Atatürk, Nutuk‘ta 19 Temmuz 1922 günü Refet Paşa’nın Keçiören’deki köşkünde Rauf Bey, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa ile yaptığı görüşmeyi anlatır. Görüşmede Rauf Bey, “Meclis’in saltanatın ve hilafetin kaldırılacağı görüşünün benimsenmesinden endişe içinde olduğunu” söylemiştir.
Taha Akyol’un tezinin çöktüğü noktalardan biri burasıdır. Madem muhalifler de cumhuriyetçiydi, saltanatın ve hilafetin kaldırılacağından niye endişe duyuyorlardı?
Biz görüşmeye geri dönelim. Rauf Bey, Atatürk’ün ileride alacağı tavırdan dolayı Meclis’in şüphe içinde olduğunu ve bu nedenle Meclis’e ve efkarı umumiyeye güven verici bir açıklama yapılmasının gerekli olduğuna inandığını söylemişti.
Atatürk, Rauf Bey’e “peki sen ne düşünüyorsun?” diye sorduğunda da şu cevabı almıştı:
“Ben makamı saltanat ve hilafete hissen merbutum (bağlıyım). Çünkü benim babam padişahın nanü nimetiyle (ihsanıyla) yetişmiş, Osmanlı devletinin ricali sırasına girmiştir. Benim de kanımda o nimetin zerreleri vardır. Ben nankör değilim ve olamam. Padişaha muhafaza-i sadakat (sadakatimi korumak) borcumdur. Hilafete merbutiyet ise terbiyem icabıdır.”
Kendi ağzından dökülen sözlerle Rauf Bey gerçeği budur! Şimdi kimse Rauf Bey’den cumhuriyetçi çıkarmaya kalkmasın!
Atatürk ile Rauf Bey arasındaki görüşmenin yapıldığı tarih de ilginçtir. 5 Ağustos 1922’de Atatürk’e verilen Başkomutanlık görevinin süresi dolacaktır. Yani Kurtuluş Savaşımızın belki de en kritik oylamasına günler vardır.
Tam da böylesi kritik bir oylama öncesinde Rauf Bey’in Atatürk’le görüşmek istemesi, Atatürk’ü Meclis’le tehdit etmesi manidardır. Şayet Atatürk “efkarı umumiyeye güven verici bir açıklama” yapmazsa, Başkomutanlık Yasası Meclis’ten geçmeyecek ve Büyük Taarruz öncesi ordu başsız kalacaktır.
Görüyor musunuz Kararcıların cumhuriyetçi muhaliflerini? Cumhuriyet ilan edilmesin diye orduyu başsız kalıp düşmana yenilmesine bile razılar. Yeter ki sultanlarına, halifelerine bir şey olmasın! Tam da böyle olduğu için 26 Ağustos 1922’de Atatürk’ün yanında, Kocatepe’de yoklardı. Hepsi görevlerinden ayrılmışlardı.
Atatürk, düşmanı yurttan atmanın en önemli ve ilk vazife olduğunu bildiği için ertesi gün kürsüye çıkar ve savaş kazanıldığı takdirde eski konumuna çekileceğini ve “sine-i millette bir ferd-i millet olacağını” söyler.
Atatürk’ün savaş sonrası her şeyden elini eteğini çekeceğini açıklaması büyük bir coşkuyla alkışlanır ve Başkomutanlık yasası geçer. Paşalar koalisyonu, istediğini almıştır. Tüm amaçları zaten savaş sonrasında memleket kurtulduktan sonra tekrar eski düzene dönmektir. Aciz bir padişahın etrafında memleketi kurtaran paşalar olarak asıl saltanatı bunlar sürmek istemektedirler.
Tam da bu yüzden en büyük korkuları Atatürk’ün gençliğinden beri düşündüğü Cumhuriyet’i kurmasıdır. Hele bir de Cumhurreisi’nin Atatürk olması, bunlar için tam anlamıyla kabustur. Çünkü cumhuriyet demek, eşit yurttaş demekti. Bunların paşalıklarının da, kahramanlıklarının da bir kıymetiharbiyesi kalmayacaktı.
Tam da bu yüzden, ülkede bir aydır cumhuriyet tartışıldığı halde, bütün gazeteler cumhuriyet haberleri yaptıkları halde, sırf Cumhuriyet’in kuruluşunda katkıları bulunmasın diye, Atatürk’ü Cumhurreisi olarak alkışlamamak için o gün Meclis’e gelmemişlerdi. Sonra da çıkıp utanmadan “haberimiz yoktu” yalanını söylediler.
Hani “Cumhuriyet bir gecede ilan edildi” diyorlar ya, külliyen yalan! Meclis’te bir Anayasa Komisyonu kurulmuştu ve bu komisyon cumhuriyetin ilanıyla birlikte gerçekleşecek Anayasa değişikliği üzerinde çalışıyordu.
Peki, bu komisyonun çalışmaya başladığı yer neresiydi? 30 Ekim 1923 günü muhalif İstanbul basınına “haberimiz yoktu” demecini veren Rauf Bey’in evi!
Cumhuriyet’in ilanından top atışlarıyla haberleri olmuştu. Çünkü Ankara’da değillerdi, İstanbul’da cumhuriyetin ilanına engel olmak için komplo kurmakla meşgullerdi.
Atatürk, cumhuriyeti ilan edebilmek için bile isteye hükümet krizi çıkarmamıştı. Aksine krizi istifa eden Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa çıkarmıştı. Atatürk de bu gelişmeyi lehine kullanarak cumhuriyeti ilan etmişti.
Taha Akyol’un çarpıtmasına göre cumhuriyet kuran Atatürk antidemokrat ama saltanatçı ve halifeye bağlı Rauf Bey her nasılsa demokrattır.
Cumhuriyetin 100. yılında kuvvetler ayrılığının bir kenara atılmasının suçunu bile Atatürk’e yüklüyorlar. Çünkü onların gözünde Kemalizm ile Erdoğan’ın uygulamaları arasında hiçbir fark yoktur.
* Meraklısı Cumhuriyet’in kuruluşu ve Atatürk’ün en yakın arkadaşlarına karşı verdiği cumhuriyet mücadelesinin tarihini, başyazarımız Gökçe Fırat’ın cumhuriyetimizin 100. yılı dolayısıyla yazdığı Bir Halk Çocukları İhtilali: Cumhuriyet kitabından okuyabilirler.