Tayyip Erdoğan’ın sorulan bir soruya yanıt olarak “Türkiye’nin doğalgaz sıkıntısı yaşamayacağını, Avrupa ve Rusya arasındaki doğalgaz krizi konusunda Putin’in haklı olduğunu, Avrupa’nın yaptırımlar konusunda ektiğini biçeceğini ve bu kışı ciddi sıkıntılarla geçireceğini” söylemesi, Türkiye’nin savaş sürecinde sürdürdüğünü iddia ettiği tarafsızlık politikasına uygun bir söylem değil.
Geçtiğimiz hafta F-16 tedariki söz konusu olduğunda Kırım’ın ilhakını hatırlayan Erdoğan, çok kısa süre sonra doğalgaz kriziyle birlikte “dostum Putin” politikasına büyük bir “esneklikle” dönebiliyor.
Türkiye açısından doğalgazsız kalmamak elbette önemli. Ancak tek sıkıntı doğalgazın temini noktasında değil. Doğalgaz ve elektrik fiyatları sanayi ve haneler için geçtiğimiz seneye göre 2,5 kattan fazla artmış durumda ve bunun tek sebebi yaşanan savaş değil. Tedarik noktasında bir sıkıntı yaşanmasa bile sanayici ve vatandaş faturaları ödeme konusunda büyük sıkıntı yaşıyor. Milyonlarca kişinin ödenmemiş faturalar yüzünden icraya verildiğini ama bunların affedildiğini “gururla” açıklayan bir iktidar var.
Yani Putin’in yanında durarak risk almak maliyetleri düşürmemiş. Aksine büyük zamlar yapılmış. Daha şimdiden doğalgaz ve elektriğe yapılan %20’lik zam yapılacak daha büyük zamların müjdecisi.
Tüm bunları bir “sıkıntı” olarak görmeyen Erdoğan, Avrupa’da üşüyen insanları göstererek “halinize şükredin” mesajı veriyor.
Ancak mesele biraz “akılla” analiz edildiğinde, kısa vadede İslamcıların Avrupa’nın perişan olduğunu görüp kendilerini tatmin etmeleri, uzun vadede daha büyük sıkıntıların kapısını açabilir.
Bugün Avrupa’yı doğalgaz üzerinden tehdit eden Rusya, yarın aynı tehdidi pekala Türkiye’ye de yapabilir ve böyle bir durumda Türkiye kendisine destek olabilecek hiçbir ülke bulamaz.
Kaldı ki Erdoğan’ın “kıvrak diplomasi yeteneğine” bağladığı “sıkıntısızlık hali” aslında Türkiye’nin Rusya’ya olan büyük enerji bağımlılığını saklıyor. Türkiye AKP eliyle enerjide Rusya’ya en bağımlı ülke haline gelmiş durumda. Kullanılan doğalgazın neredeyse yarısı (%45) Rusya’dan tedarik ediliyor. Üretilen toplam elektriğin yarısı da işte bu gelen doğalgazdan ve ayrıca yine Rusya’dan gelen ithal kömürle sağlanıyor.
Üzerine bir de Akkuyu’da Rusya’yla yapılan nükleer santral anlaşması düşünüldüğünde, Rusya zaten Türkiye’yi bir tedarik sömürgesi haline getirmiş durumda. Ortada gururlanacak bir tablo yok. Geçtiğimiz aylarda İran doğalgazı kesildiğinde yaşanılan sıkıntıları hatırlıyoruz. Doğalgaz kesintisinin sebebini hala bilmiyoruz.
AKP iktidarı, Rusya’nın eline Türk sanayisini bir haftada tamamen yok edecek anahtarı kendi eliyle vermiş durumda. Tamamen Rusya’nın tavrına bağlanmış, şantaja son derece açık bir güç “dengesizliği” var ortada.
Diğer taraftan batı açısından bu sıkıntılı dönemler geçtiğinde hatırlanacak olan şey Türkiye’nin “tarafsız” tavrı değil, doğalgaz krizinde Rusya’nın yanında yer alması olacak.
Kaldı ki daha şimdiden Türkiye’nin bu tavrı batıyı fazlasıyla rahatsız ediyor. Geçtiğimiz hafta ABD Türk işadamlarına bizzat mektup göndererek Rusya’ya yönelik yaptırımların aşılmaması konusunda nota vermişti.
İktidar bu açıklamaya suskun kalmayı tercih etti. Erdoğan da görmezden geldi. İktidar medyası ise TÜSİAD’a çağrıda bulunarak hükümetin vermediği tepkiyi işadamlarının vermesini istedi. Dün Bakan Nebati’nin yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz ki, mektup sadece TÜSİAD’a değil MÜSİAD ve TOBB’a da gitmiş.
Bakan Nebati açıklamasında yaptırmalara uyulacağını ve delinmesine de izin verilmeyeceğini söylüyor. Belli ki açıklamadan önce Erdoğan’la görüşmüş ve açıklamaları paylaşmışlar. Her zaman olduğu gibi Amerikancı açıklama kısık sesle ve nispeten önemsiz figür tarafından yapılmış. “Eyyy Batı” diyerek kükreme kısmı ise yine Erdoğan’a kalmış.
Belli ki Erdoğan’ın cambazlığa özel bir ilgisi var. Ancak diplomasiye bir türlü evrilemeyen bu cambazlık faaliyeti siyasi gücün değil güçsüzlüğün bir göstergesi.