6-7 Eylül olaylarının 67. yıldönümünde yine yıllardan beri artık klasikleşmiş Kemalistleri suçlama ve Türk’ü katliamcı ilan etme günlerini yaşıyoruz. Kimi çevreler bilmeden, kimileri ise gayet bilinçli olarak Türk’ü, yeni moda tabirle, “pogromcu” ilan etmek için iki gündür birbirleriyle yarışıyorlar.
Türk düşmanı liberal çevreler, başını HDP’nin çektiği Kürtçüler, bir takım “sosyalist” zevat, her 6-7 Eylül yıldönümünde koro halinde “katliamcı Türkler” türküsünü söylemeye başlarlar. Elbette bu koroda Siyasal İslamcılar da eksik kalmaz.
Türk düşmanı, Atatürk düşmanı uğursuz ekibin kendini en çok göstermeyi sevdiği, bir araya gelmekten en çok mutluluk duyduğu günlerdendir 6-7 Eylül. En çok bu günlerde Türklere ağız dolusu “katliamcı” diyebilirler, Kemalistleri işlemedikleri bir suçtan dolayı yargılayabilirler ve en önemlisi de etnikçilik yapabilirler.
Peki, 6-7 Eylül 1955 günlerinde neler olmuştu?
Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığına dair yalan bir haberin İstanbul Ekspres gazetesinde ikinci baskıyla verilmesinden sonra toplanan kalabalık, Atatürk posterleriyle ve “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır” sloganlarıyla protestoya başlamış, olaylar daha sonra azınlıklara ait dükkanların ve evlerin yağmalanmasına, insanların öldürülmesine kadar varmıştır.
Elbette 6-7 Eylül, birkaç cümleyle özetlenebilecek bir olay değildir. O zamanki Menderes iktidarının düzenlediği çok kapsamlı bir operasyondur ve amacı da zor durumda olan Menderes iktidarının ilan edilecek bir sıkıyönetimle paçayı kurtarması ve suçun da sola yıkılmasıdır.
Menderes, 12 Eylül 1955 günü toplanan DP Meclis Grubu’nda 6-7 Eylül olayları için “Katiyetle ifade ediyorum ki, şekilleriyle hazırlanmış olan büyük bir komünist darbesinin karşısında bulunmaktayız.” Ve sonrasında da solcu aydınlara yönelik bir tutuklama furyası başlamıştır. Aralarında Kemal Tahir ve kardeşi Ratip Tahir, Aziz Nesin, Hasan İzzettin Dinamo, Nihat Sargın, İlhan Berktay, Müeyyet Boratav, Can Boratav, Asım Bezirci’nin de bulunduğu pek çok tanınmış solcu aydın tutuklanmıştı.
Tutuklananlardan biri de Başyazarımız Gökçe Fırat’ın dedesidir. Gökçe Fırat, tutuklu olarak yargılanırken verdiği savunmada 6-7 Eylül olaylarını şöyle anlatır:
“6-7 Eylül olayları başlayınca Emniyet 400 kişilik bir ‘potansiyel suçlular’ listesi hazırlar. Bunlar komünistlerdir. Bu listede dedem de vardır. Çünkü 40’lı yıllarda komünist olduğu gerekçesiyle 4,5 yıl hapis yatmıştır. Sonuçta içinde Aziz Nesin’in de bulunduğu bu 400 kişi tutuklanır, 6 ay hapis yatarlar.
Peki, bu olayın sorumlusu solcular mıydı?
Elbette hayır! Daha sonra bu olayları dönemin istihbarat teşkilatının organize ettiği ortaya çıktı. Çünkü Menderes iktidarı zordaydı. Bundan sonra da bir yıl sürecek bir sıkıyönetim başladı.”
Gökçe Fırat, Silivri Savunması, İleri Yayınları, 2017
6-7 Eylül olayları, Menderes’in istihbarat teşkilatı ile birlikte kendisini ve iktidarını kurtarmak için tertip ettiği bir provokasyondu ve bu provokasyonun kurbanı sadece azınlıklar değildi. O dönem tutuklanan solcular da bu provokasyonun kurbanıydı.
Türkiye bu provokasyona bugün bile kurban vermeye devam ediyor.
Nasıl mı?
Belli çevrelerin iki gündür yaptıkları yayınlara bakın, Türk milletinin, hem de topluca, bu provokasyona 67 yıldır tekrar ve tekrar “katliamcı” denilerek kurban edildiğini görürsünüz.
6-7 Eylül olaylarının sebebi de faili de bellidir: Menderes!
Menderes’in Yassıada’da yargılandığı suçlardan biri de 6-7 Eylül olaylarıdır ve Menderes bütün suçları gibi bu suçunun da cezasını çekmiştir.
Şimdi isteyen 6-7 Eylül olaylarını anabilir, isteyen ölen azınlıkların arkasından ağıtlar yakabilir. Ama koskoca bir milleti, Türk milletini kimse katliamcılıkla suçlayamaz.
Aynı şekilde Atatürk’ün olaylara alet edilmesi de Kemalistleri suçlu yapmaz.
6-7 Eylül 1955’ten pogrom çıkarmaya çalışan “sosyalistlerimize” gelince, pogrom görmek istiyorsanız, çok sevdiğiniz Rusya’ya bakacaksınız!