Tayyip Erdoğan’ın Sezen Aksu’yu hedef alarak “O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” demesi her şeyden önce suçtur ve medeni hukukta yeri yoktur.
Bu devirde dil koparmak; basit yaralama fiili değildir, işkence kapsamına girer ve cezası çok daha ağırdır. Bunu ifade etmek “basit bir deyim” olarak görülemez, düşmanca bir hissiyatın ortaya saçılmasıdır. Düşünülmesi kötü; ifade edilmesi suç, bir Cumhurbaşkanı tarafından söylendiği için de tarihe geçecek bir açıklamadır.
Erdoğan’ın danışmanlarının bunu fark edip, basın mensuplarından bu ifadeleri yazmamalarını “rica etmeleri” de durumun farkında olduklarını gösteriyor.
“Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” diyen kafanın, Taliban hukukuna doğru evrildiğini; Taliban’ın siyaset dilinden nasıl beslendiğini de görebiliyoruz.
Erdoğan’ın “ocak başkanı” ağzıyla yaptığı konuşma sokağa, Çağlayan Adliyesi’nin önünde Süleyman Soylu’yu referans göstererek “Bakanımızın da dediği gibi, ‘beyinlerine sıkacağız, kafalarına. İnlerinde hepsini ezeceğiz.” diyen grupla birlikte yansıyor.
Bazı “muhalifler” tehdit edilen Sezen Aksu olduğu için, Aksu’nun “iki cihanda lekeli geçmişini” hatırlatıp, mutlu bile olabilir. Ancak “normal çalışan bir kafanın” şunu görmesi gerek, iktidar sadece Sezen Aksu’yu değil, bir bütün halinde tüm muhalefeti hedef alıyor ve hepsinin “dilini koparıyor”.
Aksu’yla farklı bir noktada duran Sedef Kabaş gibi bir ismin gece yarısı gözaltına alınıp tutuklanması, Erdoğan iktidarının ayırt etmeksizin kendisine karşı çıkan tüm kesimlere yönelik başlattığı bir saldırı politikasının sonucu.
AKP iktidarı “aynı sudan içtik, aynı yoldan geldik” dediği dönemde bile “ya bendensin, ya teröristin” diyerek, muhalefete yönelik bir nefret dilini kullanıyordu.
Ancak geldiğimiz nokta siyaseten bile olsa “ılımlı görünme ihtiyacının” son bulması anlamına geliyor. “Dillerini koparın” emri, buna yönelik bir işaret fişeği. Bu fişeği “gelecek güzel günlerin müjdecisi” olarak gören, “liberallere de vurayım” diyerek “fırsatçılık” yapmaya çalışanların da Çağlayan Adliyesi’nin önünde basın açıklaması yapan saldırgan topluluktan bir farkı yok.