Şu anda tüm dünyanın odaklandığı bir savaş olasılığı var. Rusya Ukrayna sınırına yüz binlerce askerini yığdı. Gerekçesi ise Ukrayna’nın NATO’ya üye olma olasılığı. Dikkat edin. “Üye olması” değil üye olma olasılığı.
Şimdi burada iki soru sormamız gerekiyor. Ukrayna hukuken bağımsız ve egemen bir devlet mi? Yanıtımız evet. İkinci soru bağımsız bir devletin ulusal egemenlik ilkeleri çerçevesinde istediği askeri-siyasi ittifaklara katılmaya hakkı var mı? Eğer birinci soruya evet diyorsanız ikincisine de mecburen evet demek zorundasınız. Yanlış bulabilirsiniz, haksız bulabilirsiniz, saldırganca bulabilirsiniz ancak bunu bahane ederek savaş açamazsınız. İşgal hiç edemezsiniz.
Rusya’nın tavrı ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki tavrıyla birebir aynıdır. Bunun adına “Bush Doktrini” ya da “Önleyici Savaş” deniyor. Yani “Saddam benim için ileride tehdit olabilir” deyip, Irak’ı işgal etmek ve hatta devlet olarak yok etmek. Bugün Rusya’nın tavrının hiçbir farkı yok.
Burada tartışma “ABD haklı”, “Rusya haklı” meselesi değildir. Emperyalizme ve emperyalist işgale ilkesel olarak karşı çıkarsınız. Ülkeden ülkeye farklı tavır alamazsınız. Yok, bir ülke emperyalizm yapabilir öbürü haksızdır derseniz o zaman siz emperyalizmin işbirlikçisi olmuş oluyorsunuz. Antiemperyalizm açısından çok tartışılacak bir konu yok. Ancak Avrasyacılık açısından belki Rus mandacılığı aklanabilir. Acaba? O dahi şüpheli.
Avrasyacılık meselesini ele alalım. Şimdi öncelikle ilk sorumuza geri dönelim. Ukrayna hukuken bağımsız ve egemen bir devlet mi? Bazı fanatik Rus şovenleri ve Türkiye’deki işbirlikçileri bu soruya, “hayır” diyor. “Burası tarihsel olarak Rus toprağıdır” yanıtını veriyorlar.
Kimisi Stalin’i kimisi Lenin’i suçluyor. Fazla fazla toprak vermişler. Hukuken tabii ki haklı değiller. Sovyetler böyle kuruldu. Dağılınca da hukuken durum budur.
“Hukuk öyle olabilir ama tarihsel olarak bu haksız” diyenler ise Sovyetler Birliği’ni dahi reddeden, Rus Çarlığının yeniden inşa edilmesini savunan fanatiklerdir. Yani Avrasyacı bile değil Çarcı bir iddiadır “Ukrayna diye bir devlet zaten yok” iddiası.
Bu satırların yazarı Avrasyacılığı zaten reddediyor. Ancak özellikle altını çiziyorum. Avrasyacılık açısından dahi tam bir tutarsızlık hatta oksimoron durumu söz konusu.
Şimdi Rusçular diyor ki; “buralar zaten Rusya’nın, kazayla elden çıktılar.” Böyle bir deliliğin kabul edilmesi elbette ki mümkün değil. O zaman bütün sömürgeci imparatorluklar 1950 öncesi sınırlarını talep edebilirler. Ayrıca Rusya için Ukrayna’dan öte Azerbaycan’dan tutun Kazakistan’a kadar bütün bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve hatta Kars ve Ardahan için bile ileri sürebilir bir “hak” ortaya çıkar. Hatta Boğazları da kayıt altına almışlar. Çarlık yıkılmasaydı Ruslara bırakılacaktı. Jirinovski de bunu demiyor mu? Örneğin son krizde Rusya Bulgaristan’dan dahi askeri taleplerde bulundu. Sahi orası da Avrasya’dan sayılıyor mu? Zira Rusya’nın parçası bile olmadı hiçbir dönem.
Ve son olarak, Avrasyacılığın ilk ortaya çıkışındaki iddiaya tekrar dönelim. Avrasyacılığın ilk başlarda “antiemperyalist” bir sosu vardı. Küreselleşme saldırısına karşı ulus devletler Rusya ve Çin’in oluşturduğu yeni eksende Batı emperyalizmine karşı çıkacaktı. Çok kutupluluk sayesinde Batı kutbunun saldırganlığı dengelenecekti. Hatta şöyleydi. Avrupa dahi Atlantik saldırganlığından bıkmıştı. Fransa ve Almanya bile Asya’daki ulus devletler ile ittifak yapacaktı.
Sonra gittikçe bu “antiemperyalist” söylem ortadan kalktı. “Küreselciler baş düşman” dendi. ABD Başkanı Trump bile dost kuvvetlerin arasına girdi. Atlantik dedikleri baş düşman ABD bile “küreselleşmeyi” terk edebileceğine göre sabit kalan tek program olarak bir tek Rusya ve Çin’in toprak talepleri kaldı.
Tam olarak dananın kuyruğunun koptuğu yer burası. Rusya ve Çin Avrasya’nın “Kurtarıcı Öncüleri” ilan ediliyor ama bu iki “dev”in zıtlaştıkları, toprak talep ettikleri, müdahale ettikleri ve hatta savaş açtıkları ülkeler bir tek Avrasya ülkeleri. Yani bu ulus devletlerin egemenliklerini bizzat Rusya veya Çin ortadan kaldırınca Avrasyacılığın ne hükmü kalıyor ki! Amaç zaten ulus devletleri savunmak değil miydi? Küreselciler yutmasın Rusya yutsun, Çin yutsun!
Gerçekten de bu iki dev askeri güç sadece ve sadece komşularına saldırıyorlar. Analiz değil bu. Kısa bir liste.
Rusya’nın savaş açtığı veya Rus askerlerini işgal ettiği ülkeler: Gürcistan, Beyaz Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Suriye, Kazakistan.
Rusya’nın toprak talep ettiği ülkeler: Gürcistan, Ukrayna, Kazakistan.
Rusya’nın askeri olarak açıkça tehdit ettiği ülkeler: Polonya, Moldova, Romanya, Bulgaristan.
Şimdi Çin’e gelelim. Çin’in sınır çatışması yaşadığı ülkeler: Hindistan, Vietnam, Nepal, Butan, Myanmar, Laos, Moğolistan, Pakistan.
Bu ülkelerden Hindistan ve Vietnam ile yüz binlerce insanın öldüğü savaşlar yaşandı. Özellikle Hindistan ile çatışmalar devam ediyor.
Ayrıca Tayvan, Filipinler, Endonezya, Vietnam, Malezya, Japonya, Kuzey Kore, Güney Kore, Singapur, Brunei ile Çin arasında Çin bu ülkelerin denizlerdeki egemenlik haklarını kabul etmediği için büyük gerginlik var. Bu ülkelerin önemli bir kısmı Çin saldırganlığına karşı ABD Donanması ile ortak bir deniz savunma paktı kurma yoluna gitti.
Ve ilgincini en sona bıraktı. Rusya ve Çin’in de kendi aralarında büyük sınır anlaşmazlıkları olduğu gibi geçmişte binlerce kişinin ölümüne yol açan iki savaş da çıktı. Şu anda Rusya, Çin’i Sibirya ve Kazakistan’da saldırgan ve yayılmacı politika yürütmekle suçluyor.
Kim haklı kim haksız sormuyoruz. Hepsini bir yana bırakıyoruz. Tek bir sorumuz var. Şu yukarıda saydığımız ülkeler Avrasya ülkesi değil mi?
Yani bu nasıl bir Avrasyacılık? Bağımsız, egemen devletlere, zorla döverek “kendi çıkarları” mı hatırlatılacak! İyi de Çin başka bir şey istiyor, Rusya başka! Hangi birinin talebi yerine getirilsin. Batı emperyalizmi bir eşgüdüme sahip en azından.
Avrasya’daki ulus devletlerin bağımsız ve egemen olma hakkı yok mu? Rusya ve Çin sürekli etraflarındaki egemen uluslara saldırıp, nasıl “Avrasya birlik olsun” diyebilir ki?!
“Onların idarecileri Amerikancı bu yüzden bu gerginlikler yaşanıyor” diye yanıt verenler var. Hadi bu bahaneleri doğru kabul etsek bile Rusya veya Çin, “bu ülkelerdeki Amerikancı iktidarlar gitsin” demiyor ki. Doğrudan toprak talep ediyorlar. Hatta bu iki ülke birbirinden bile toprak talep ediyor.
Avrasyacılığın reel politik olarak varlık şansı hiç olmadı. Bir propagandaydı. Ancak düşünsel iç mantığı çerçevesinde dahi artık kendi kendini imha ettiğini söyleyebiliriz. Öyle ki; dünyada gerçekten samimi bir adet Avrasyacı kaldıysa ilk yapması gereken Rusya ve Çin saldırganlığına karşı çıkmak olmalıdır. Çünkü bu saldırganlık doğrudan Avrasya’daki diğer ülkeleri hedef alıyor. Bahsedilen “Kadim Avrasya Coğrafyasında” en ufak bir tarihsel, stratejik birlik ihtimali varsa onu doğrudan yok ediyor. Hem de en alasından “Amerikancılığı” kışkırtarak.
Ukrayna belki de en önemli örnek. Rus yanlısı epey bir nüfus vardı. Ve iktidar bazen onlara geçiyordu. Yani Rusya “Ukrayna’yı Atlantikçilerin etkisinden” siyasi etkiyle pek ala “kurtarabilirdi.” Ama bilerek ve isteyerek böldü ve işgal etti. Demek ki mesele Ukrayna’nın “Atlantikçilerin” elinde olması değilmiş. Avrasyacı olmasını da istenmiyor ki! Parça parça yok ediliyor.
Düşünsenize, bağımlılıktan bile bahsetmiyoruz. Sizi Rusya veya Çin doğrudan askeri olarak yutacaksa, bağımsız bir birim olarak yok olacaksanız, ulusal varlığınız imha edilecekse, “Avrasyacı” veya başka bir şeyci olmuş olmuyorsunuz ki! Yok oluyorsunuz. Örneğin Rusya Ukrayna’yı işgal etse, Ukrayna “Avrasya Birliği”ne dâhil olma şansını dahi yitiriyor. Çünkü artık Rusya oluyor!
Bir bağımsız devlet, “idarecileri Amerikancıymış, Atlantikçiymiş” veya “haydut devletmiş” veya “başında Saddam var” veya “içinde İslami teröristler var” diye veyahut başka bir nedenle yok edilebilecekse bunun adı sömürgeciliktir. Başka bir şey değil.
Avrasya, ne Amerika ne Avrupa ne Rusya ne Çin sömürgeciliğini asla kabul eder!
Asya boyun eğmez. Batılı emperyalistler bunu biraz olsun anladı. Anlaşılan Rusya ve Çin’e halklar zor yoldan hatırlatmak zorunda kalacak yine.