Brezilya’da yapılan başkanlık seçiminde İşçi Partisi lideri Lula da Silva %48 oy alarak birinci oldu. Lula’nın rakibi Liberal Parti’nin lideri Jair Bolsonaro’nun yüzde 43,3 oy almasıyla beraber seçimler ikinci tura kaldı.
Eski Başkan Lula, 2019’da hakkında açılan bir yolsuzluk soruşturmasının neticesinde hapse girmiş, soruşturmayı açan yargıç Sergio Moro da Bolsonaro’nun seçilmesinin ardından Adalet Bakanı olarak atanmıştı.
Bolsonaro iktidarı Brezilya açısından çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Lula döneminde yapılan sosyal harcamalar azaltıldı, gelir dağılımı daha da bozuldu ve işsizlik ciddi biçimde arttı. Pandemi dönemi, Bolsonaro’nun ruh dünyasını ülkeye dayattığı bir dönem oldu. Aşı yaptıranların AIDS olacağını söyleyen Bolsonaro, kendisi aşı olmayı reddetti. Ölüm oranlarının çok yüksek olmasıyla rakibi Lula tarafından “yüz binlerce insanın ölümünün sorumlusu” olmakla nitelendi.
Böylesine başarısız geçen bir dönemin ardından eski başkan Lula’nın da siyasete geri dönmesi ve adaylığını açıklamasıyla Bolsonaro’nun büyük bozguna uğrayacağı ve seçimi ilk turda kaybedeceği söyleniyordu. Yapılan anketlerin birçoğunda Lula’nın %55-60 civarında oy alacağı tahminleri yapılıyordu.
Bolsonaro ise yapılacak seçimlerde Lula’nın kazanmasının “seçimlerin hileli olabileceğini” göstereceğini söyledi, “silahlı kuvvetlerin kendi yanında olduğunu ve ordunun kendisinin emirlerini uygulamaya hazır olduğunu” dile getirerek “darbe” imasında bulundu.
Brezilya seçimlerinin ikinci tura kalması anketlerin yanıldığını bir kere daha ortaya çıkarıyor. Türkiye’de yaklaşan seçimler öncesinde iktidar bloğunun çok güç kaybettiğini ve CHP’nin AKP’yle başa baş olduğunu söyleyen iyimser anketleri sıklıkla görüyoruz. Brezilya’da olduğu gibi Türkiye’de de bu tür anketler, iktidarın hızlı bir erime içine girmesi gibi yanılsamalara sebep olabiliyor.
“Hızlı erime” beklentisinin bir yanılgı olduğunu testi kırılmadan söylemek gerekiyor, seçimlerden sonra bunun ifade edilmesinin bir anlamı yok. Dünyanın her yerinde iktidar olmak , “iktidar olmaktan” kaynaklanan ve muhalefetin yoksun olduğu farklı avantajlar yaratıyor. Kaldı ki, Türkiye’deki iktidar böylesine olanakları kullanma konusunda çok daha fazla marifetli(!) Son açıklanan paketler ve konut hamlesi AKP’nin iktidar olma avantajını seçim süreci boyunca fazlasıyla kullanacağını gösteriyor.
Gelen sonuçlar Bolsonaro’yu bugün daha da umutlu kılıyor. İkinci tur seçim 30 Ekim’de yapılacak. 30 Ekim’e kadar Bolsonaro, ordunun dahil edileceği, geçtiğimiz seçimlerdeki vaatler arasında olan “kızılların ve sendikacıların tutuklanacağı”, muhalefetin engelleneceği bir kaos sürecine ülkeyi sokacak mı göreceğiz. Ancak geçmişte Lula’yı siyaset dışı bırakan kumpas davası düşünüldüğünde, bu tür seçeneklerin masada tutulması büyük bir olasılık. “O kadar da yapamazlar!” diyerek otoriter bir iktidarın hareket alanını küçümseyenler, iktidara hukukun olmadığı daha geniş bir alan yaratmış oluyor.
Türkiye 2015’te bu deneyimi acı biçimde yaşamıştı. Aradan 7 sene geçtiği için hafızalar biraz bulanıklaşıyor ve geçmiş hatırlanmayabiliyor. Ama “o kadar da olmaz” denilen birçok şey 7 Haziran sonrası süreçte yaşandı ve neredeyse düşecek bir iktidara can suyu oldu.
Brezilya’da benzer bir süreç yaşanacak mı göreceğiz. Ancak çok daha önemlisi bizlerin bu seçimleri inceleyip ders çıkarmamız. Arada binlerce kilometre olabilir ama unutmayalım dünyadaki tüm baskıcı kafalar aynı çalışıyor.