Dünkü yazımda Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Heybeliada Ruhban Okulu ziyaretini “iktidarın AB’ye yaklaşma çabası” olarak nitelemiş, böylesi bir yakınlaşmanın temelinde “ekonomik kaygılar” olduğunu dile getirmiştim.
Aynı gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin ziyaretinde “Türkiye’nin BRICS’e katılabileceğini ve BRICS’in AB’ye iyi bir alternatif olduğunu” söylemesi çelişkili gibi görünse de AKP’nin dış politika stratejisini tam olarak yansıtıyor.
BRICS; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın bir araya gelerek kurdukları bir “işbirliği platformu” olarak tanımlanabilir. Ancak AB’ye alternatif olması gibi bir durum söz konusu değil.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün belirli konularda ekonomik bütünleşmeyi amaçlayan kararları olsa da BRICS’in böyle bir yönelimi henüz yok.
Bununla birlikte BRICS de tıpkı Şanghay İşbirliği Örgütü gibi Çin ve Rusya’nın başını çektiği iki ülkenin ekonomik çıkarları üzerinde yükseliyor.
Kimilerinin iddia ettiği gibi BRICS, “Batı blokuna karşı bir bağımsızlık alternatifi” için değil, iki despotik ülkenin küresel hegemonya kurma çabasını meşrulaştırmak için çalışıyor.
Latin Amerika’daki Çin yatırımlarının artması ve Afrika’daki Rus faaliyetleri tam da bu amaca hizmet ediyor.
Ortada bir ekonomik işbirliği projesi yok, diktatörler enternasyonalinin genişleme çabası var.
Birleşmiş Milletlerin geliştirdiği İnsani Gelişmişlik Endeksi, ülkelerin milli gelirden bağımsız olarak her ülkede “uzun ve sağlıklı bir yaşam, eğitim ve insana yakışır yaşam standartları” puanlanarak oluşturuluyor.
BRICS ülkelerinin İnsani Gelişmişlik Endeksi’ndeki yerlerine bakalım…
2021 verilerine göre 191 ülke içinde Çin 79., Rusya 52., Brezilya 87., Hindistan 132., Güney Afrika ise 109. sırada yer alıyor.
BRICS’e 2024’te katılan Mısır 97., Etiyopya 175., İran 76. ve Birleşik Arap Emirlikleri ise 26. sırada…
Türkiye ise bu endekste 48. sırada. Türkiye’den daha zengin olan ülkeler bile bu kriterlere göre daha geride kalıyorlar.
Demek ki Cumhuriyet rejimleri ile despotik yönetimler arasındaki fark sadece “milli gelir” ile ölçülemiyor. “Gelişmişlik” başka bir seviye…
Türkiye konumunda bir ülkenin Çin ve Rusya despotizminin yaratmak istediği bir dünya hayaline ortak olması kabul edilemez.
İşin esası ihracatının çoğunu Batı blokuna yapan bir iktidar da böylesi bir adımı kolay kolay atamaz.
Ancak AKP diplomasisi de tam da böyle bir “cambazlığa” dayanıyor.