Son günlerde utanç verici bir haber gündemi meşgul ediyor. İddiaya göre AKP, devletlerarası bir organizasyon olan BRICS’e katılmak için başvuruda bulunmuş. Ancak gizlice!
Gizlice bir uluslararası kuruluşa nasıl başvurulabilir? Bağımsız ve egemen bir devletin bu tür bir başvurusu olamaz. Uluslararası örgütlere katılım ve bu örgütlerde temsiliyet devlet egemenliğinin en önemli işaretlerinden ve unsurlarından biridir. Ortada gizli başvuru varsa, bu bir egemenlik değil, devletsizlik ve manda idaresi alametidir.
Türkiye’nin uluslararası kuruluşlara üyeliği için Anayasal koşulları bellidir. Bu konuda hâlâ TBMM yetkilidir. Bağımsız ve egemen devletlerde de böyle olur zaten. Ancak gizli bir başvurusu iddiası var ki; Rusya bu iddiayı doğruladı. Önce Putin, 30’dan fazla ülkenin katılım için beklediğini açıkladı. Sonra da Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuri Uşakov durumu tamamen açıklığa kavuşturdu: “Türkiye tam üyelik için başvurdu. Bu başvuruyu değerlendireceğiz.”
Gökçe Fırat haklı olarak “Neden Rusya duyuruyor? Rusya vesayetine mi girdik?” diye soruyor. AKP’nin işgal ettiği resmi makamlardan ise hâlâ bir açıklama yok. Ne Dışişleri Bakanlığı ne de Cumhurbaşkanlığı bilmem ne ofisinden… Türkiye nereye başvurmuş Rusya’dan öğreniyoruz.
Burada uzun uzun BRICS değerlendirmesine girmeyeceğiz. Sadece şunu not edeceğiz. Bu teşkilat uzun yıllar Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’dan ibaretti. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası ekonomik ve siyasi ambargolarla kuşatılması üzerine bir genişleme süreci başlatıldı. Teşkilata İran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri de üye oldu.
Kimileri burayı NATO’ya alternatif bir askeri-siyasi blok gibi göstermek istiyor. Oysa üye ülkeler Çin ve Hindistan arasında hâlâ sınır çatışmaları devam ediyor. Hem de epey asker ölüyor bu çatışmalarda. Geleneksel olarak birbirine düşman bu iki bölgesel güçten Çin, Pakistan’ın da Hindistan’a karşı en büyük destekçisi sayılabilir. Hindistan ise ABD ve Güneydoğu Asya ülkelerinin Çin’in Pasifik yayılmacılığına karşı kurduğu paktın en büyük destekçilerinden.
İran ile BAE arasında sınır ve egemenlik kavgası devam ediyor. Ayrıca mezhepsel gerilim en üst aşamada. Suudi Arabistan ile askeri pakt halinde olan BAE, ülkesini ABD ve Fransız üslerine de açmış durumda. İran ise Yemen’de desteklediği Hutsileri kullanarak sıklıkla BAE’ye füze saldırısı düzenletiyor. BAE de sürekli İran’ı kınıyor.
Brezilya başka bir âlem… Bir önceki devlet başkanı Bolsonaro, ultra-Amerikancı ve Batı yanlısıydı. Adım adım diktatörlüğe gidiyorken, Lula da Silva kendisini seçimle devirdi. Adeta Brezilya demokrasisini kurtardı. Ama Silva da Rusya ve Çin’e daha yakın duruyor. Yani Brezilya’yı herhangi bir kampın ülkesi ilan etmek imkânsız.
Yeni mandacılığın Atlantik-Avrasya paradigmasını belki de en çok çürüten örnek BRICS. Kim Atlantikçi kim Avrasyacı, kim diktatör kim demokrat, basit formüller bulmak isteyenler için denkleme bir de BRICS’i kattığımızda; sonuç kesin karmaşa!
Hadi işin ekonomik yanına odaklanalım. Diyorlar ki; BRICS zaten ülkelerin içişlerine karışmıyor. Ekonomiye odaklanıyor. O zaman durum Türkiye için daha da kötü. Çünkü Türkiye BRICS üyesi ülkelerle girdiği her türden ekonomik ve ticari ilişkiden mutlak kaybeden durumunda.
Ayrıca mesele Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin ticari ve ekonomik yayılmacılığından medet ummaksa, bu ülkeler çok kurnaz. Çin en büyük ekonomik ve ticari sömürgesi Pakistan’ı BRICS’ten uzak tutuyor. Rusya da kendi hinterlandı gibi gördüğü eski Sovyet ülkelerinin hiçbirini BRICS’in kıyısına köşesine yaklaştırmıyor.
Ve nihayet “Türkiye bu işten iktisadi olarak ne kazanacak?” sorusuna gelelim. Valla ne kazanacağını bilemeyiz ama Türkiye’nin bugün ne kaybettiğine bakabiliriz.
Rusya, Çin ve Hindistan, BRICS’in üç devi bunlar. Diğer ülkeler ile ticaretimiz bunlarla kıyaslanınca çok önemli değil. 2023 yılı TÜİK ve Ticaret Bakanlığı verileri kaynağımız. (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dis-Ticaret-Istatistikleri-Aralik-2023-49630)
2023 yılında Türkiye’nin, Rusya’dan ithalatı 45,6 milyar ABD Doları. İhracatımız ise sadece 10,9 milyar ABD Doları. Yani Rusya ile ticaretimizde net 34,7 milyar ABD Dolar açığımız var.
Geçen yıl Türkiye’nin, Çin’den ithalatı 45 milyar ABD Dolarıydı. İhracatımız ise sadece 3,3 milyar ABD Dolarında kaldı. Yani Çin ile ticaretimizde toplam yıllık açığımız 41,7 milyar ABD Doları.
Şimdi de sıklıkla gözden kaçan Hindistan ile ticaretimize bakalım. Geçen sene Türkiye’nin Hindistan’dan ithalatı 7,9 milyar ABD Dolarıydı. İhracatımız ise sadece 1,6 milyar ABD Dolarında kaldı. Yani Hindistan’a olan dış ticaret açığımız da 6,3 milyar ABD Doları.
Sadece bu üç BRICS ülkesi olan ticaretimizden kaybımız toplam 86 milyar ABD Doları. Yani Türkiye’nin 2023 yılındaki 106 milyar ABD doları olan dış ticaret açığının tam olarak %81’ini sadece Rusya, Çin ve Hindistan ile olan ticaretimizdeki kayıp oluşturuyor.
O kadar çok eleştirdiğimiz AB ile duruma bakalım bir de. AB ile 2023 yılında 104 milyar ABD Doları ihracat, 106 milyar ABD Doları ithalat yapmışız. Yani sadece 2 milyar ABD Doları açığımız var.
Bir dakika! Maksat Türkiye’yi sömürtmemek, tek kutba mahkûm etmemek, “yumurtaları tek sepete koymamak”, iktisadi olarak dengeli ilişkiler kurmak değil miydi? İyi de daha BRICS’e üye olmadan 86 milyar dolar açık vermişiz. Bu AB’ye verdiğimiz açığın tam 43 katı! Bir de BRICS’e üye olsak kim bilir başımıza neler gelecek?
Kaldı ki bir yerden iyilik gelecekse bile, AKP oraya giderse ancak pislik ve kötülük getirir. Mesele hangi kutup, hangi strateji meselesi değil. Mesele bunlardan kurtulma meselesi.
Peki, Türkiye BRICS ile ticaretten bu kadar zarar ediyorken, son yıllardaki BRICS gürültülerinin, hezeyanlarının nedeni ne? Oradan silah falan da almayacağız belli ki. S-400’leri daha kutusundan çıkaramadılar.
Ben küçük bir tahmin yapacağım. Türkiye BRICS’e yılda 86 milyar dolar kaybediyor olabilir. Ama birileri Rusya, Çin, İran bankaları ve meşhur alengirli finansal taklalarıyla belli ki çok ama çok büyük paralar kazanıyor. Yurtdışında “kara gün akçeleri” istifleniyor.
Askeri-siyasi-iktisadi bağımsızlık mı dediniz? Hadi oradan. Ağzımızı bozdurmayın.