Bugün 1 Mart 2022. 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilişinin 19. yılı. Tezkere engellendi ve Türkiye için bu tarihi bir gün oldu. Tarihimize o gün onurlu bir sayfa olarak geçti. Ancak bunun hâlâ bedelini ödeyenler var.
19 Ağustos 2021’de 28 Şubat Davası olarak bilinen AKP-Fethullah ittifakı döneminde açılmış davanın kesinleşmesi ile birlikte Çetin Doğan, Çevik Bir ve 6 emekli general tutuklandı.
Çetin Doğan ve diğer generaller 194 gündür tutsak. Hükümlü veya tutuklu demiyoruz. Tutsak diyoruz. Çünkü birincisi bu dava AKP dönemindeki bütün politik davalar gibi hukuksuz yürütülmüştür. Ergenekon ve Balyoz Davalarıyla başlayan kumpas davaları serisinin bir parçasıdır.
İkincisi özellikle Çetin Doğan ve Çevik Bir’in hapiste bulunması yaşları ve sağlık durumları açısından var olan bütün insan hakları sözleşmelerine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi kanunlarına aykırıdır. Çetin Doğan şu anda 82 yaşında. Çevik Bir ise 83 yaşında. Her ikisinin de ciddi sağlık sorunları var. Buradaki amacın “hapis cezası” vermek değil, “hapiste öldürmek” olduğu açıktır. Bugün “zulüm” ile suçlanan 28 Şubat döneminde yapılan yargılamalarda Erbakan bir gün bile hapis yatmamıştı. Yaş durumu ve sağlık durumu gözetilmişti. Tayyip Erdoğan’ın dört ay süren Pınarhisar macerasının nasıl bir ortamda geçtiğini ise hepimiz biliyoruz.
AKP intikamcı ve kindar deniyor. “Neyin intikamını alıyorlar o zaman?” demeliyiz. Çünkü 28 Şubat’ta başlarına hiçbir şey gelmediği gibi Tayyip’in önü açıldı. Ayrıca çok önemli bir nokta daha var. Diyelim ki Çevik Bir’den 28 Şubat’ın öcü alınıyor. Çetin Doğan’dan neyin intikamı alınıyor? 28 Şubat’ta rolü önemsiz kategorisinde bile değil.
Çetin Doğan’dan alınan öcün ABD’nin öcü olduğu açıktır. Çetin Doğan’dan 1 Mart Tezkeresi’nin intikamı alınıyor.
Bu yaşta insanların adeta ölsünler diye hapse atılmaları ve başka koruma tedbirlerinin tüm kanuni hükümlere gere uygulanması mümkün ve hatta şart iken, bu gaddarlıkta ısrar edilmesi için gerçekten de ilkel ve vahşi bir kin duygusunun varlığı gerekir. Ancak bu kin için bakmamız gereken tarih 28 Şubat değil bir gün sonraki tarih yani 1 Mart’tır.
Şimdi 1 Mart 2003’ü hatırlayalım. AKP’yi iktidara Bush getirdi. Ecevit ABD’nin Irak saldırısına karşı çıkıyordu. Ordu kademesi de. Bahçeli sinyali aldı ve hemen DSP-MHP-ANAP koalisyonunu dağıttı. Yapılan seçimlerden sonra Tayyip milletvekili bile değilken bizzat Bush kendisini Beyaz Saray’da kabul etti. Irak’a saldırı için AKP’ye bir görev verildi. Ancak Türk halkı büyük bir direniş gösterdi.
Eğer 1 Mart 2003 Tezkeresi geçseydi sadece Irak değil, Irak ile birlikte Türkiye’nin güneydoğusu da en az 70 bin ABD askeri tarafından kalıcı olarak işgal edilecekti. AKP’nin asıl görevi de zaten buydu.
Bu süreçte hâlen 1. Ordu Komutanı olan Çetin Doğan çok belirleyici bir açıklama yapmış, Türk gençlerinin Osmanlı döneminde Yemen çöllerinde şehit olmasını eleştirmiş ve Irak’taki ABD işgal için Türk askerinin veya Türk topraklarının kullanılmasına karşı olduğunu belirtmişti.
Bu açıklama sadece tezkereye antiemperyalist ve milliyetçi bir açıdan karşı çıkan Kemalistler, milliyetçiler ve devrimciler açısından değil, genel olarak sadece savaş karşıtı mevzide kalan sol kesimler için de büyük bir moral ve motivasyon olmuştu. Ankara’da yüz bini aşkın kişi tezkereye karşı miting yapmıştı. Ve nihayetinde iktidarın ilk aylarında dikta rejimini daha tesis edememiş olan AKP, zaaf içinde kalmış ve 1 Mart Tezkeresi Meclis’te reddedilmişti.
Bundan dolayı Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül büyük bir öfke içinde kaldılar çünkü kendilerini iktidara getiren güce, Pentagon-Bush kliğine söz verdiklerini yerine getirememiş oldular. Tezkereden 4 ay sonra Paul Wolfowitz tezkere hezimetinden dolayı Türk Ordusu’nun generallerini ve Saddam’ı destekleyen Türk Solu’nu suçlamıştı.
Sonrasını çok iyi biliyoruz. AKP – Fethullah – PKK ve diğer Amerikancılardan oluşan politik koalisyon ABD planlarına direnen Türk Ordusuna saldırdı. Türk Solu olarak Ergenekon döneminde “Yılanların Öcü” başlıklı tarihi bir kapakla çıkmıştık. Bu kapakta Türk Ordusu’ndan tarihi intikam peşinde koşan güçler AKP-Fethullah-PKK olarak resmediliyor, yılanları tutan el olarak ise ABD gösteriliyordu.
Çetin Doğan yıllardır hapse giriyor, çıkıyor. Hakkındaki düzmece belgeler çürütülüyor, tahliye ediliyor. Sonra başka bir davadan tekrar tutuklanıyor. Bunların hepsi öç eylemidir. AKP Çetin Doğan’dan hem 1 Mart Tezkeresinin öcünü alıyor hem de ABD’ye tekrar yanaşmak için yaptığı bin bir jest ve uşaklığa yeni birini ekliyor. Kısacası “beni deliğe süpürme, hâlâ kullanışlıyım” deniyor.
Öç mafyanın adalet anlayışıdır. Hukuk adaleti arar. İntikamı değil. Bu yüzden Çetin Doğan’a özgürlük diyoruz. Sadece Çetin Doğan değil “kin”, “intikam” amacıyla hapiste tutulan tüm politik tutsaklara özgürlük diyoruz!