Dem Parti’nin eş genel başkanları Hatimoğlulları ve Bakırhan, dün CHP’yi ziyaret etti. Yerel seçim konusunda yaptıkları görüşme basına kapalıydı fakat hem her iki partiden yapılan açıklamalar hem de dışarı sızan bazı kulis bilgileri, işin rengini anlamak açısından fikir veriyor.
Özgür Özel, toplantı sonrası basın açıklamasında Dem Parti’nin seçim işbirliği ziyaretini “parlamentoda sandalye sayısı olarak üçüncü büyük parti” ifadesiyle meşrulaştırmaya çalıştı. Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olan partinin yasallığı ile meşruluğu arasındaki devasa uçurumu kapatma gayreti CHP’ye nelere mal olacak, bunu zamanı gelince göreceğiz. Fakat bu yakınlaşmanın kilit kavramını Tuncer Bakırhan ifade etmiş: “Kent uzlaşısı.”
Peki, nedir kent uzlaşısı?
Dem Parti’nin aralık sonunda ilan ettiği tutum belgesinde geçen ifade şöyle:“Türkiye’nin batısında ise kenti var eden, yaşatan sosyal ve siyasal dinamikleri geniş ölçekte kapsayan tüm kurum, kuruluş, işçi, emekçi, ekolojist, kadın, gençlik, halklar ve inanç örgütleri, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlar, tüm toplumsal taraflar ve siyasi aktörlerle görüşmek, müzakere etmek, birlikte yürümek, ortak mücadeleyi örecek Kent Uzlaşısı zeminini oluşturmayı öncelikli görev olarak görüyoruz.”
Burada zikredilen kavramlar, kast edilen anlamlarıyla birlikte zaten PKK güdümündeki Kürt siyasetinin genel çerçevesini oluşturuyor. Yani Dem Parti’nin “batıdaki” kentlerde uzlaşıdan kast ettiği şey, klasik “Diyarbakır bizim, Türkiye hepimizin” dayatmacılığının ta kendisi.
Ayrıca AKP’nin PKK ile yürüttüğü Açılım dönemine bir bakacak olursanız karşılaşacağınız şeyin özü, bugün “kent uzlaşısı” diye ambalajlanan, Hendek savaşlarıyla sonu gelen KCK tipi özyönetim yıkıcılığıdır.
Yani PKK’nın siyasi uzantısı, kendini Türk siyasetine dayatmakla kalmıyor, üstüne bir de diyalog kurma hatasına düşecek partiler için bir özerklik ve kantonculuk tuzağı kuruyor. Özgür Özel CHP’sinin bu tuzağa balıklama atlamak üzere olduğu görülüyor.
Bu “kent uzlaşısı”nın ne şekilde uygulanacağını ise Eşbaşkan Bakırhan, CHP’li Genel Başkan’ın yanında ayan beyan ilan etmiş:
“Arkadaşlarımız kent uzlaşısının, yerel yönetimlerde işbirliği sağlanacak kentlerin hangileri olduğu konusunda bir çalışma yürütecek.”
Çeşitli demeçlerde ve kulis bilgilerinde ortaya çıkan tabloya bakınca demokratik aromalı Kent Uzlaşısı’nın aslında kentlerde leş gibi PKK dayatması olduğu ortaya çıkıyor.
Tuncer Bakırhan, geçen haftasonu Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’i hedef almıştı:
“Oyumuzu alacaksın, oyumuzla saltanat kuracaksın. Ama Kürtler salon talep ettiği zaman vermeyeceksin? Antalya’da sizin huzurunuzda sesleniyorum; biz işbirliği de yaparız, güç birliği de yaparız, her masada da otururuz. Burada bir problem yok. Ama biz asla bir faşiste, ırkçıya, salon vermeyene oy vermeyiz. CHP’li arkadaşlar da burada. Genel Merkezleriyle de görüşeceğiz. Bunu da burada ilan ediyoruz. Bizi yok sayan, AKP ve MHP gibi yaklaşan insanlara ne oy ne de işbirliği yapacağımızı buradan ilan ediyorum.”
Ne Özgür Özel’den ne de CHP’li herhangi bir yetkiliden CHP’li başkana yapılan bu hakarete bir cevap gelmedi.
Gelmediği gibi CHP’nin en son aday belirleme toplantısında Muhittin Böcek ile ilgili karar tehir edildi. Söylenenlere göre bazı parti meclisi üyeleri “Kürtlerin oyunu kaybederiz” diyerek toplantı öncesi ihsas-ı reyde bulunmuş.
Peki, 2019’da Antalya’da aday göstermeyen HDP’nin İl Genel Meclisi’ndeki oyu neydi? Yüzde 1,4!
Parti Sözcüsü Deniz Yücel, ilçelerle birlikte ele alınacağı için Antalya Büyükşehir adayının henüz duyurulmadığını söylese de AKP’ye 3,5 puan fark atan Muhittin Böcek’in, 1,4 puan için partisi tarafından düşürüldüğü durum ortada.
Dem’liler işlerine gelince bize “AKP ve MHP gibi yaklaşmayın” diyor ama “Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü söz konusu ise” gerisi teferruattır deyip her fırsatta AKP’ye ve MHP’ye yaklaşmasını da ne güzel biliyorlar, değil mi?
Bugün de Sırrı Sakık’ın Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı’nı hedef tahtasına koyan açıklamaları gündemde. Sakık, Zeytindalı harekât bölgesinde Çerçioğlu’nun adının yazıldığı bir top mermisinin fotoğrafını paylaşarak “hesap sorma” çağrısında bulundu. Bu da şimdilik “kent uzlaşısında” ikinci perde.
Oysa Çerçioğlu’nun adaylığı kesinleşmiş durumda. Bunun tek bir anlamı var. Dem Parti, Aydın’ı AKP’ye teslim etmek için elinden geleni ardında koymayacak. Çünkü Aydın halkının suçu, Türk milliyetçisi bir Büyükşehir belediye başkanını seçmiş olması! Kim faşist, kim halk düşmanı?
Yetmeyecek, kendilerini vazgeçilmez demokratik kuvvet ilan ederken CHP’den ayrı aday çıkaran İyi Parti’yi de afaroz ettirecekler! CHP içindeki Dem Partili Sezgin Tanrıkulu’nun akıllara zarar sosyal medya yorumuna buyurun: İyi Parti’nin kendi adaylarıyla seçimlere girmesi AKP’ye hizmet edecekmiş.
Peki, o halde neden CHP, güneydoğuda aday çıkartamasın? Neden mesela bir Bitlis’te, bir Siirt’te, Diyarbakır’da sözgelimi bir Türkiye uzlaşısı yok? Üstelik Türkiye partisi olmaktan bahsediyordunuz. CHP, en eski Türkiye partisi değil mi? Hem ortada AKP’nin “kayyum sopası” tehdidi var. Dem’li belediyelere de kayyum atanmayacağı ne malum? Yoksa AKP’den söz mü aldınız?
Bugün ise DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, kendi adaylarıyla seçime girecekleri yedi il ve büyükşehir belediyesini açıkladı: Ankara, Antalya, Bolu, Kayseri, Kocaeli, Konya ve Samsun. Nasıl ama?
Yani Kürt siyaseti, kendisi için önemli gördüğü her yerde CHP’den tam desteği en doğal hak olarak talep edecek ve CHP’den aday çıkartmamasını isteyecek. Hatta salon kiralamak gibi eften püften bir meseleden bile rezalet çıkarıp hiç şansları olmayan illerde bile oraya buraya çemkirecekler, hiç utanmadan CHP’den kelle bile isteyecekler. İşlerine gelmeyen her CHP’li adayın da ya önünü tıkayacak ya da AKP’den beter bir karalama kampanyası başlatıp kaybetmesi için çalışacaklar.
Ve bu leş gibi dayatmanın adı da “kent uzlaşısı” olacak!
