Alman antropolog Adrian Zenz’in öncülük ettiği bir araştırma ekibi, Doğu Türkistan’ın Kaşgar iline bağlı Kuna ilçesinde yerleşik bir toplama kampının veri tabanını hackleyip bilgi çekmeyi başardı. Aylar öncesinde elde edilen veriler, teyit aşamasından sonra geçtiğimiz Salı günü dünyaya duyuruldu.
Sızan verileri “XinjiangPoliceFiles” sayfasından indirip incelemek mümkün. Yalnızca Kuna (Çince transkripsiyonu ile “Shufu”) ilçesindeki toplama kampına ait bu bilgilerde toplama kampında tutulan 2900’e yakın Doğu Türkistanlıya ait vesikalık resimler, gözaltı notları, isim ve yaş bilgileri ile birlikte bulunuyor.
Bu vesikalık fotoğraflara bakmak duygusal olarak insanı zorlayan bir deneyim. Kampta kadın erkek her yaştan masum insanlar var. Belirsizlik, korku ve endişe yüzlerine yansımış.
2018 tarihine ait bu kayıtlarda 73 yaşındaki Meryemnisa İsmail’in veya 15 yaşındaki Rahile Ömer’in gözlerindeki endişeyi ve acıyı hissedebiliyorsunuz. Gözaltı notlarına göre Rahile’nin alınma sebebi, ÇKP’nin IJOP veritabanı algoritmasının geçiş noktasında polislere bildirim mesajı vermesi. Çinlilerin 2017’de aktifleştirdikleri bu yapay zekâ güvenlik algoritması, kelimenin tam manasıyla Uygurların “tipine” bakıyor ve kaderini belirliyor.
17 yaşındaki Kasımcan Memetli’nin kabahati, ailesinden 6 kişinin kamplarda tutuluyor olması. Polis, ailesi için “fikirleri inişli çıkışlı, hisleri sabit değil ve huysuz/rahatsız insanlar” diye not etmiş. İnsanlık dışı bu fişleme bu ve benzeri ibareler birçok tutsağın gözaltı notlarına yazılıyor.
Bazı tutsaklarda herhangi bir şey yazmaya gerek bile duyulmamış. 73 yaşındaki Anihan Hamit gibi…
“Kanunun tatbikini engellemek için aşırılığa başvurmak” gibi muğlak bir suçla yaftalanan 63 yaşındaki Hacı Kurban’ın gözaltı notlarında ise, 1992’de fazladan bir çocuğa sahip olmak kabahati işlenmiş. Fakat Hacı Kurban’ın kampta tutulma süresi, diğer birçokları gibi belirsiz.
Hatırlatmaya gerek yok ama aşırılığın Çin’deki pratik karşılığı Müslüman ve Türk olmak. Polis merkezlerinde Uygurlardan ele geçirilmiş dua kitapları, seccadeler, tespihler, evin duvarına asılmış bir cami resmi bile suç unsuru olarak kaydedilmiş. Sızan dosyalarda bunlar da var.
17 yaşındaki Abdullah İsacan, kampta tutulma süresi belirsiz bir başka Uygur kardeşimiz. Çok sayıda arkadaşı ile birlikte 4 köyde Han Çinlilerine ait evleri soymakla suçlanıyor. Polis’in Han Çinlisi vurgusu fişleme için yetmemiş. Daha “önemli” bir not düşülmüş. Abdullah’ın ailesinden 10 kişi hâlihazırda kamplarda tutuluyor. Ebeveynler, dede, nine, 3 amca/dayı, 3 teyze/hala.
Bu fişleme notları, Uygurları hem kamplarda, hem de dışarıda rahat bırakmamaya ve Doğu Türkistan’da devlet terörünü ve soykırım motivasyonunu canlı tutmaya yarıyor. Nitekim Zenz ve ekibinin ele geçirdiği, bazı ilçelerdeki polis merkezlerinin uygulama ve eğitim belgeleri de bu zihniyete ışık tutuyor.
Toplamda 23 bini aşan tutsak kaydı ve polis yönergeleri ile birlikte “Sincan Polis Dosyaları” sızıntısı, şimdiye kadar Doğu Türkistan’da olan bitene dair dünya kamuoyunun gözleri önüne serilen en önemli bilgi seti. Daha önemlisi, bu belgeler şimdiye kadar yalanlanan iddiaları birincil kaynağından doğruluyor.