Deprem felaketinin yaşandığı bölgede ikinci günün ilk durağı Samandağ.
Samandağ’ın girişinde açık bir market görüyoruz. Hatay gibi tamamen yıkılmış bir kentin ardından açık bir market görmek heyecanlandırıyor. Hemen giriyoruz markete. Market sahibi benim yaşlarımda biri. Market oldukça kalabalık. Gelen insanlar, kahvaltılık ürünlerden sebze meyveye kadar aklınıza gelebilecek her şeyi alıyor.
Marketten taze çekilmiş kahve kokuları geliyor. Market sahibi bize de birer kahve ikram ediyor. Bir taraftan müşterilerle ilgilenirken bir taraftan da bizimle sohbet ediyor. Samandağ’da çok sayıda yakınını kaybetmiş. “Ama hayat devam ediyor. Bir şekilde ayakta kalmamız lazım” diyor.
Sonra markete gelenlerin aldıklarına bakıyorum. Yumurta, peynir, vs. İnsanlar kahvaltı yapacak. O insanların da kayıpları var elbet ama işte “bir şekilde ayakta kalmak lazım.” İnsanların aldığı şeylere bakınca, demek ki insanlar evlerinde kahvaltı edecek, diye düşünüyorum.
Samandağ’ın bazı bölgelerinde binalar hasarlı olmakla birlikte çoğunlukla ayakta. Bazı zincir marketler, bazı bankaların şubeleri açık. İnsanlar Ziraat Bankası’nın önünde kuyruğa girmiş, işlem yaptırıyor.
Sonra çarşı tarafına geçiyoruz, asıl yıkımın olduğu bölüme. Belediye binasının olduğu caddede belediye binasının alt kısmı, bir iki bina hariç, komple enkaz. Enkaza dönen sadece binalar değil. Sokaklar bile enkaz altında kalmış.
Belediye binasının karşısında bir bina var. Kapının yanındaki güvenlik kulübesinden resmi bir bina olduğunu tahmin ediyorum. Bina tamamıyla yıkılmış. Bir tek binanın önündeki Atatürk büstü sapasağlam ayakta. Ülke yıkılsa, Atatürk büstüne bile bir şey olmaz.
Abdullah Cömert Parkı. Girişinde Gezi şehidimiz Abdullah Cömert’in mozaik taşlarla yapılmış bir portresi. Abdullah Cömert’in adının verildiği alan, çadırlara sığınmış depremzedelere ev sahipliği yapıyor. Biraz ileride, yine Atatürk heykelinin olduğu meydanda çeşitli kurum ve partilerin kurduğu çadırlarda depremzedeler…
Samandağ’ın bu bölümünde de dükkânların bir kısmı yavaş yavaş açılmaya başlanmış. Bazı insanlar hasar gören dükkânlarda mallarını boşaltıyor.
“Pat!” diye bir ses. Dönüp bakıyorum yukarıdan atılmış bir yastık. Yerde çocuk eşofmanları. Kafamı kaldırıyorum, bir kadın ve 8-10 yaşlarında kızı, hasarlı bir binanın üçüncü katındaki balkonlarından çadırda kullanabilecekleri eşyaları ayırıp aşağıya atıyor.
Samandağ’dan tekrar Antakya’ya geri dönüyoruz. Kurtuluş Caddesi, Eski Hatay olarak da bilinen, tarihi Antakya yapılarının olduğu yer. Cadde üzerindeki binaların büyük bölümü yıkılmış. Ayaktakiler de içine girilemeyecek durumda. Kurtuluş Caddesi’nin ara sokakları ise artık bir enkazdan ibaret.
Antakya’nın çıkışında bir site: 600 Konutlar. 3 bine yakın insanın yaşadığı 57 bloktan sadece biri, o da yan yatmış ve büyük oranda yıkılmış bir şekilde duruyor. Geri kalan 56 blok, tuzla buz olmuş.
***
Sonraki durağımız Gaziantep’in İslahiye ilçesi. İlçenin girişinde çadır kent tabelaları karşılıyor bizi. Hatay’da devletin kurduğu doğru dürüst bir çadır kent göremediğimiz için şaşırıyorum. İlçede hummalı bir çalışma var. Enkazın önemli bir bölümü kaldırılmış. Kalan enkazı kaldırmak için de gayretli bir çalışma sürdürülüyor. Ama yine de yıkımın boyutlarının ne kadar büyük olduğu anlaşılıyor.
Çarşıda dükkânlar, lokantalar açık, insanlar sokakta. Düzenli çadır kentler kurulmuş. Hatay’a uğramayan devlet, buralarla bayağı ilgilenmiş. E, ne de olsa AKP tabanının yoğun olduğu yerler.
İlçenin merkezindeki meydanda Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin çadırları var. Müracaat çadırları, yemek ve çay çadırları. Hatta çocuklar için oyun çadırları bile var. AKP Türkiye’sinde coğrafya gerçekten kadermiş diyorum.
Anlaşılan AKP buraların bir an önce normalleşmesini istiyor.
İslahiye’den sonraki durağımız Nurdağı. Nurdağı da yıkımın korkunç boyutlara ulaştığı yerlerden biri. İlçe büyük oranda yıkılmış. Örneğin üç bloklu bir sitenin iki bloku hasarlı olmasına rağmen ayaktayken üçüncü bloku tamamen yıkılmış.
Burada da ilçenin belli yerlerine düzenli çadır kentler kurulmuş ve tabelalarla çadır kentlere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz.
Nurdağı Belediyesi enkaz halinde. Kamu kurumlarının da çoğu yıkılmış. Yıkımın boyutları göz önüne alındığında Erdoğan’ın Nurdağı belediye başkanını neden feda ettiği anlaşılıyor.
***
İslahiye ve Nurdağı’nın ardından Gaziantep’e geliyoruz. Gaziantep’te çok büyük çaplı bir yıkım olmadığını biliyorduk. Fakat tarihi Antep Kalesi bile depremden nasibini almış.
Gaziantep’te karşılaştığımız manzara şuydu:
Dükkânlar açık, insanlar sokakta, şehirde neredeyse hiç deprem havası yok gibi. Bir tek 150 kişinin öldüğü bir enkazdan bahsettiler. Bahsedilen enkaza gittiğimizde bir kaç blokluk sitede yıkılan tek blokun enkazının kaldırılmış olduğunu gördük. Enkazın başında da polisler vardı.
Kamil Ocak Yüzme Havuzu’nun yanında kurulan çadırlarda ağırlıklı olarak Suriyeliler kalıyor.
***
Deprem felaketinin ardından yaşananlar, AKP iktidarının bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaket olduğunu bizlere çok acı bir şekilde gösterdi. İki gündür deprem bölgesinde yaptığım gözlemlerden çıkardığım şu ki; AKP, felaketzedeleri bile benden olan/olmayan olarak ayıran, halk düşmanı bir yapıdır.
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/WhatsApp-Gorsel-2023-03-03-saat-23.53.09-e1677922940835.jpg)
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/WhatsApp-Gorsel-2023-03-03-saat-23.55.02.jpg)
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/WhatsApp-Gorsel-2023-03-03-saat-23.55.59.jpg)
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/WhatsApp-Gorsel-2023-03-03-saat-23.57.17.jpg)
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/WhatsApp-Gorsel-2023-03-03-saat-23.58.54.jpg)
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/WhatsApp-Gorsel-2023-03-04-saat-00.03.00.jpg)