Deprem bölgesine yaptığımız ziyaretin ikinci gününde İslahiye ve Nurdağı’ndayız.
Gaziantep’in bu iki ilçesi de depremlerden en fazla etkilenen bölgeler arasında.
Merkeze girmeden karşılaştığımız büyük toz kütlesi nasıl bir manzarayla karşılaşacağımızın habercisi adeta.
Özellikle Nurdağı artık yok… Belediye binası bile depreme direnememiş, yerle bir olan büyük bir enkaza dönüşmüş.
“Çarşı” denilebilecek bir yer kalmamış, ilçenin birçok sokağına girmek bile mümkün değil.
Yeni yapılan binaların da eski binalar kadar yıkıldığını görüyoruz. Fark şurada; çöken eski binalar genellikle 2 katlı betonarme yapılardan oluşurken, yeni binalar çok katlı ve daireli olduğu için çok daha fazla sayıda insana mezar oldu.
AKP’nin elindeki bütün belediyeler tel tel dökülmesine rağmen Nurdağı Belediye Başkanının kurban olarak seçilmesinin sebebi yıkımın gizlenemeyecek devasa boyutta olması.
Diğer taraftan yıkılmayan “yeni apartmanlar” da AKP’li müteahhitlerin iş ahlakını açıkça ortaya koyuyor.
Yüksek fiyattan satılan bu lüks binaların neredeyse tamamımda büyük çatlakların oluşması, bazılarının dış cephelerinin aşağı düşmesi, bazılarının köşelerden aşağı kayması, bu binaların artık kullanılamayacağı anlamına geliyor.
İslahiye’ye bundan 10 sene önce gitmiş ve Türkiye’nin belki de en büyük “köyü” ile karşılaşmıştım.
İlçe olarak geçen ama mimarisi 60-70 sene öncesine dayanan bu eski yerleşim yerinde değişen tek şeyin yapılan “yeni yapılar” ve ilçedeki yoğun Suriyeli nüfusu olduğunu gördüm.
Herkesin “kafasına göre takıldığı”, hiçbir estetik bütünlük göstermeyen çarpık bir kentleşmenin en çarpıcı örneklerinden biri İslahiye…
Çok eski betonarme yapıların bir kısmı, yeni yapılarla birlikte depreme direnememiş ve yıkılmış.
Geride ise şehir de denilemeyecek, köy de denilemeyecek uyumsuz bir yerleşim yeri kalmış.