İkinci günün sabahındayız erkenden Antakya’ya doğru çıkıyoruz.
Antakya…
Mustafa Kemal’in emaneti…
Sevdiğim güzel şehirlerden biridir ama ilk kez böyle tedirgin gidiyorum Antakya’ya…
Günlerdir kötü haberler alıyoruz Antakya’dan. İşte şimdi gidip göreceğiz…
İskenderun‘dan hareket ettikten hemen sonra trafik yoğunlaşıyor. Ama işin ilginç kısmı asıl karşı şeritte çok yoğun bir trafiğin olması. İnsanlar adeta kaçıyor Antakya’dan.
***
Daha girişte korkunç manzara bizi karşılıyor. Şehrin yarısı yıkılmış durumda. Kalan yarısının çoğu da ağır hasarlı. Belki giriş böyledir deyip ilerliyoruz. Ama manzara değişmiyor hatta kötüleşiyor.
Yan yatan birbirine yaslanan koca apartmanlar, önlerinde yaktıkları ateşle ısınan insanlar.
Burada apartmanlar değil sokaklar yıkılmış durumda. Sokakların pek çoğuna girilemiyor.
***
Yıkım ne kadar ağırsa, şehirdeki dayanışma da o kadar güçlü. Ülkenin dört bir yanından yardım akmış buraya.
Belki Antakyalının yarasına merhem olmayacak ama en azından Antakyalı yalnız olmadığını hissediyor. Böyle bir afette ekmek kadar, su kadar önemli.
Hele ki devletin yok saydığı, kaderine terk ettiği bir zamanda…
“Devlet yoksa da millet var” dercesine toplumun farklı kesimlerini görüyorsunuz burada.
Hepsini değil ama…
***
Bir de yurtdışından gelen dostlar var burada.
Kara gün dostları…
Hiç bir çıkar gözetmeden, bir kişi daha enkazdan canlı çıksın diye uğraşan didinen “el oğulları”…
***
Antakya’daki bir doktor arkadaşımla konuşuyorum. Ailesini güvenli bir yere alıp görevinin başına dönüyor. Buradaki herkes gibi onun da enkaz altında sevdikleri var. Bir yandan hasta bakıyor bir yandan da, artık umutlar azalsa da, enkazdaki akrabalarından güzel haberler bekliyor.
“Hepsinin hesabı sorulacak. Ama önce bir şunu atlatalım” diyor.
***
Antakya artık yok. Antakya’nın yaralarını sarmak değil yeniden inşa etmek gerekiyor. Tarih boyunca çok büyük badireler atlatan, her seferinde ayağa kalkmasını bilen bu şehir, yine ayağa kalkabilecek mi? Belki de Antakya eskisi gibi olmayacak ama artık bu ülkede hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Hep birlikte göreceğiz.
HAZAR ARISOY