Soçi’den sonra Tayyip Erdoğan’ın ziyaret programında bugün için önemli bir değişiklik var. İstikamet Akkuyu. Peki neden?
Biraz uzun olacak ama Erdoğan’ın Soçi dönüşü konuya dair açıklaması şöyleydi:
“Bu hususları, Rus tarafıyla görüşmelerimizde bir kez daha ele aldık. ‘25 bin kişi şu anda çalışmıyor. Burası kapatıldı’ gibi ifadeler söyleniyor. Böyle bir şeyi ben de kabul etmedim, Rus tarafı da kabul etmiyor. Çalışıyorlar. Şimdi önümüzdeki hafta Mersin Taşucu’nda Abdülhamit Han sondaj gemimizi uğurlamaya gittiğimde aynı gün oradan Akkuyu’ya geçeceğim. Akkuyu’daki çalışmaları yerinde, bizzat heyetimle beraber izleyeceğim. Ondan sonra da Sayın Putin’e oradaki gelinen durumu aktaracağım, söyleyeceğim. Ona göre de yol haritamızı belirleyelim diyeceğim. Yani onlar da bir defa kesinlikle süreci durdurmak gibi bir şeyi kabul etmiyorlar.”
Akkuyu denilen yer, Türkiye adlı ülkenin sınırları içindeki Mersin adlı ilde Akdeniz’e uzanan bir çıkıntı. Üstelik Kuzey Kıbrıs ile dosdoğru deniz komşusu. Basbayağı bizim yani. Kayıtsız şartsız Türk toprağı… Tartışmasız.
Peki, bu ülkenin Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan Erdoğan ne mi yapacak? Akkuyu’ya gidecek, kapıyı çalacak, Ruslar kapıyı açıp içeri buyur ederse şantiyede ne olup bittiğine bakacak, sonra da orada gelinen durumu telefon açıp Putin’e bildirecek.
Tam olarak anlaşılamadıysa başka türlü anlatalım.
Yaşanan şey, inşaat sahibinin, yanında çalıştırdığı getir götürcüye, git bir bak bakalım ne oluyor şu şantiyede, demesinden farksız.
Şu anda günlük 8 kWh’i geçmiyorsa elektrik dağıtım şirketlerine abonelerin ödediği ücret, kWh başına 1.44 TL. AKP, Ruslara dedi ki, Akkuyu’da 15 yıl boyunca kilovatsaat (kWh) başına (KDV hariç) 12.35 ABD senti bedeliyle senden elektrik alacağım. (Kâr, dağıtım, vergi hariç 2.22 lira). Üstelik ilk iki reaktör ünitesinde %30, diğer iki ünitede %70 satın alma garantisi veriyorum.
Yap, işlet, 15 yıl sonra devret. Kime? Türk tarafına. Türk tarafı kim? Artık yok. Ve Putin’in bu saçma sapan hüllesi karşısında Türkiye Cumhuriyeti büsbütün sessiz. Uluslararası mahkemeye giden İC İÇTAŞ yapayalnız. Artık bu modelin adı yap-işlet-DEVAM ET.
Sonuç olarak Rusya, ilk defa kendi sınırları dışında nükleer enerji santrali sahibi oluyor. Tabi ki Erdoğan ve AKP sayesinde, ömrünü tamamlayıp sökülünceye kadar tamamen bedelsiz arazi üzerinde. 50 yıl, 60 yıl… Allah ne verdiyse.
Daha işin güvenliğini hiç konuşmadık. Bugün Tayyip Erdoğan’a Türkiye’deki şantiyesinde iş veren Putin, Avrupa’nın en büyük nükleer santrali Zaporijya’ya mayınlı tuzaklar kuracak kadar gözü dönmüş bir savaş suçlusu. Emin olun, Putin’in “git bak bakayım, bir sıkıntı görürsen bana haber ver” dediği siyasi basiretsizlik abidesi, hiç ikiletmeden askeri üs de verir. Artık Rusların elinde nasıl kozlar varsa…
Biliyorum, Türkiye’de çok şeye alıştık. Birçok akıl almaz hadise artık olağan gibi. Ne konuşan var, ne bir itiraz eden. Yine de bu kesinlikle yeni bir aşama. Ama Erdoğan’ın Türk Dünyası’na Aksakal atadığı Binali Yıldırım’ın, 2015’te Yunan işgali altındaki Koyun adasına pasaportla gittiğini hatırlayınca buna da şaşırmamak gerek.