Geçtiğimiz ay politika faizini %13’e düşürme kararı alan Merkez Bankası, bu ay yeni bir indirime giderek politika faizini %12 yapma kararı aldı.
Böylelikle bir süredir ara verilen faiz indirimleri, iki aydır yapılan indirimlerin ardından yeni bir seri yakalamış oldu. Enflasyonu indiremeyen Tayyip Erdoğan, faizi tek haneye düşürmekte ısrarlı ve bunu sonuna kadar kovalayacak.
Bu ısrarda herhangi bir “rasyonel” gerekçe aramak çok “rasyonel” değil. Kabile düzenlerinde böyle olur. Kabile reisi bir şey ister, yerine getirilir. Tabii ki bu “tek haneli faiz” sevdası sonuçları açısından yıkıcı olsa da iktidar açısından bazı gerekçeleri var.
Bunlardan ilki elbette Erdoğan’ın sürekli “Ben ekonomistim!” diyerek yaptığı vurguyu bir daha hiç unutmayacak şekilde insanların kafasına kazıyabilmek. Herkesin karşı çıktığı, ekonomi monşerlerinin sürekli itiraz ettiği faiz-enflasyon tartışmasında, özgün fikirleriyle dünyanın sayılı ekonomistlerinden biri olduğunu ispatlama çabası veriyor Tayyip Erdoğan. İktisat tarihine geçme hevesi de denilebilir.
Bu yüzden en küçük fırsatta bile faizi düşürerek tek haneli faiz hedefine yaklaşmaya çalışıyor. Bu tabii ki banka faizi değil, onlar artmaya devam ediyor. Olsun, kim bilecek? Milletin zaten bankadan kredi almaya mecali kalmamış durumda. Mecali olanlara da banka kredi vermiyor. Önemli olan meydanlarda söylenecek sözler ve algı yönetimi.
Türkiye, Erdoğan’ın “ekonomist olduğunu” ispatlamak için kullandığı bir laboratuar işlevi görüyor. Türk ekonomisi ise kobay haline gelmiş durumda.
Elbette laboratuarda yangın çıkma ihtimaline karşı yangı tüpü de bulunduruluyor. Eğer yangın çıkarsa bu sefer de “yangını biz söndürdük.” diyecekler.
Tıpkı doların 18 TL’lere çıkarılıp 14 TL’ye indirilmesini bir zafermiş gibi gösterdikleri gibi. Ama dolar bugün 20 Aralık Kur Korumalı Mevduat operasyonunun da üzerinde. Fark etmez, kimse hatırlatmıyor zaten.
İktidar enflasyon konusunda tam da böyle bir rahatlık içerisinde davranıyor. Fiyatlardaki artış devam etse bile geçtiğimiz yılın enflasyon oranı çok yüksek olduğu için baz etkisiyle enflasyon düşüşe geçebilir. Fiyatlar artar ama enflasyon düşer. Merkez Bankası’nın “istihdam sağlayıcı ve büyümeyi amaçlayan” politikaları tescillenmiş olur. Ardından da bu bir zafermiş gibi takdim edilir. Böylece hem faiz hem de enflasyon düşmüş olur. Milli ekonomistimiz de her zaman olduğu gibi haklı çıkar.
Diğer taraftan tam da Rusya kısmi seferberlik ilan etmişken ve savaşın daha da uzayacağı apaçık ortadayken Merkez Bankası’nın açıklamasında “küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını” öngörmesi, ekonomi yönetiminin gündemden ne kadar uzak olduğunu da gösteriyor.
Önceki dönemlerde kırılan ihracat rekorlarının güncelliğini yitirdiği, dünyanın küresel bir durgunluğa doğru gittiği düşünüldüğünde istenilen ihracat rakamlarına ulaşılamaması yüksek ihtimal. Umut kış turizminde ve dışarıdan gelecek parada.
Tüm bunlar gerçekleşse bile, enflasyondaki hızlı artış yavaşlasa dahi Türkiye artık geri dönüşü olmayan bir yola girdi. İktidar kendisine çok güvense bile ekonominin de kendi doğasından kaynaklanan bir gücü var. Ekonominin kurallarına tehdit sökmüyor. Ama çatışmanın maliyeti artarak büyüyor ve bunu hep birlikte ödeyeceğiz.