Erdoğan’ın açıkladığı yeni kabine, tartışmaları da beraberinde getirdi. En çok tartışılan nokta ise yeni kabinenin, bir nebze bile olsa, ılımlı bir hava estirip estiremeyeceği ya da başka bir deyişle normalleşme sağlayıp sağlayamayacağı.
Açıklanan yeni kabine ile birlikte genel bir iyimserlik havası estiriliyor. Öyle ki, bu havaya muhalif olarak bilinen bazı çevreler bile kendilerini kaptırmış durumdalar. Elbette ki en çok gündeme getirilen isim, hiç kuşkusuz yeniden Ekonomi Bakanı yapılan Mehmet Şimşek.
Mehmet Şimşek’in devir teslim töreninde “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır” demesi, bu kesimleri heyecanlandırdı. Öyle ki, Nebati’nin gözlerinin içine baka baka sarf ettiği bu sözlerden sonra Nebati’nin ışıldayan gözlerinin ferinin nasıl söndüğü üzerine bolca güzelleme yapıldı.
Mehmet Şimşek’in gelmesine en çok sevinenler ise Davutoğlu’na yakın Karar gazetesi tayfası. Gazetenin yazarlarından Mehmet Ali Verçin, dün “Doğrusu benim için Millet İttifakı’nın adayı Ali Babacan’ın ekonominin başına gelmesiyle Sayın Şimşek’in gelmesi arasında çok ciddi bir fark yoktur” yazdı. Temel fikir 10 yıl öncesinin AKP’sine dönüş olunca Şimşek ile Babacan arasında bir fark olmuyor elbet. İşte bu kafa Kılıçdaroğlu’na akıl veriyor, Babacan’ı muhalefetin ekonomi sorumlusu yapıyordu.
Herkeste Mehmet Şimşek’in Yeni Ekonomik Modeli terk ederek yeniden ortodoks politikalara döneceğine dair iyimser bir beklenti hakim. Peki Mehmet Şimşek bu dönüşümü sağlayabilir mi?
Bir kere şunu baştan söylemek gerekir ki, Erdoğan istemezse ekonomide böylesi bir dönüşüm gerçekleşemez. Erdoğan’ın seçim sürecindeki konuşmalarında ekonomik programın aynı şekilde devam edeceğine yönelik söylemlerini işitmiştik. Hal böyleyken Mehmet Şimşek’in böylesine kökten bir dönüşümü gerçekleştirmesi çok mümkün görünmüyor. Ekonomi alanında ya kısa süre içerisinde yeni bir değişim yaşayacağız ve Mehmet Şimşek “dolandırıcılığa” geri dönecek ya da Şimşek, Erdoğan’a uyacak.
Ekonominin yanı sıra İçişleri Bakanı’nın değişmesi de bu iyimser normalleşme havasına katkı sunan bir gelişme olarak ortaya kondu. Süleyman Soylu, Erdoğan’dan sonra AKP’nin en çok tepki çeken ismiydi. Soylu’nun tasfiyesi bu nedenle bir rahatlama sağlamış olabilir. Şimdilerde herkes yeni İçişleri Bakanı olan Ali Yerlikaya’nın “hukuk” ve “insan hakları” diyen bir kişi olarak o koltukta oturduğunu yazıp söylüyor. Buna muhalif gazeteciler de dahil. Aşağıdaki sözler, Mustafa Balbay’ın bugünkü yazısından:
“Ali Yerlikaya’nın nasıl bir içişleri bakanlığı yapacağını şu aşamada kestirmek zor değil ama en azından, ‘hukuk ve insan hakları’ diyen bir kişi o koltuğa oturdu.” Yeni Balbay da aslında biliyor Yerlikaya’nın nasıl bakanlık yapacağını ama işte bir umut diyor.
AKP ile geçen 21 yılın sonunda hâlâ AKP’den, Erdoğan’dan ya da Erdoğan’ın atadığı bakanlardan iyi bir şeyler ummak, umutlu olmak değil kendini kandırmaktır. Bunu yazıp çizmek de tüm toplumu kandırmak, daha da kötüsü aptal yerine koymaktır.
Bir ibretlik yazıyı da dün Sözcü’de Deniz Zeyrek yazdı. Zeyrek, yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “farklı duruşu ve donanımı ile” Erdoğan’ı Batı ile ilişkileri yeniden canlandırma konusunda ikna edebileceğini yazmış. Fidan, yeni Adalet ve İçişleri Bakanlarının desteğini de alarak ülkenin ve Şimşek’in ihtiyacı olan değişime öncülük edebilirmiş.
Anlaşılan Deniz Zeyrek seçimlerden sonra yeni kurtarıcıyı bulmuş: Kılıçdaroğlu öldü, yaşasın Hakan Fidan!
Yeni kabineden umutlu olanlardan biri de İsmail Saymaz. Saymaz, dün “Erdoğan OHAL kabinesini dağıttı” başlıklı bir yazı yazdı. Başlıktan da anlaşılacağı üzere “Erdoğan olağanüstü koşullarda süren yönetimi kaldırıp rasyonaliteye dönüyor”muş. Saymaz’ın Beştepe’ye yakın bir kaynağı böyle söylemiş.
Saymaz, yeni kabineyi değerlendirirken Kürtçülük yapmaktan da geri durmuyor. Yeni kabinede yer alan isimlerin etnik kökenlerine değinen Saymaz, Erdoğan’ın Kürtleri kazanmaya dönük adımlar atacağını ima ediyor.
Yeni kabinenin açıklanmasından sonra özellikle “muhalif basın” tarafından estirilmeye çalışılan iyimserlik havası kısaca böyle özetlenebilir.
Erdoğan 21 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. 21 yılın sonunda artık hepimiz iyice tecrübe sahibi olduk. Ne zaman birileri “Erdoğan yumuşayacak, ılımlılaşacak” dese, Erdoğan hep daha sert bir şekilde çıktı karşımıza.
Seçimlerden beri Erdoğan muhalefete sataşmıyormuş, göreve başlama töreninde herkesi kucaklamaktan bahsetmiş, zaten Erdoğan seçimleri kazandığı için rahatlamışmış, geçin bunları. Kendinizi de Türk milletini de kandırmayı bırakın artık.
Yeni kabine Batı’ya ılımlı mesaj verecekmiş öyle mi?
Batı’ya en önemli mesaj, göreve başlama töreninde verildi zaten. NATO Genel Sekreteri dışında hiçbir Batılı ülkenin temsilcisinin törene gelmemesi, Batı’nın da Erdoğan’ın bir süredir verdiği bu Batı karşıtı mesajı aldıklarını gösteriyor.
Yeni kabine ılımlı mesaj falan vermeyecek, olsa olsa tüm dünyanın ve bizlerin beklentilerine karşı oyalama görevi görecek.
Mehmet Şimşek ekonomiyi mi düzeltecek? Daha düne kadar görevi almaktan kaçan Şimşek, belli ki Erdoğan’ın “ısrarına” dayanamamış ve görevi kabul etmiş. Bir süre Erdoğan’a rasyonalite falan diyecektir, sonrasında da görevden alınacaktır. Kendisinin dediği gibi “bu şekilde ne kadar giderse gidecek.” Hem hani bu “muhalifler” neoliberalizme karşıydı? AKP’nin ilk dönemindeki neoliberal politikalara dönerek mi ekonomi kurtulacak?
Yeni kabineyle rahatlayan biri varsa o da Erdoğan’dır. Soylu, Akar, Fidan üçlüsünü tasfiye edip kendisini vesayetten kurtardı. Türk milleti açısından yeni kabine ile birlikte bir rahatlama, yumuşama, ılımlılaşma olmayacaktır. Hiç kimse kendini de Türk milletini de kandırmasın!