Hiç üye olmadığınız hâlde kendinizi bir derneğe ait gibi hissettiniz mi?
Mesela:
Estetik Marksistler Derneği.
Bu derneğin tabelası yok, ama üyeleri her yerdedir.
Kıyafetten tanırsınız.
Tarzları politik ama duruşları ışıktan etkilenir.
Çünkü flaşsız mücadeleye girmeyen bir kuşaktır bu.
Bodrum Türkbükü’nde, bin liralık şezlongda yatarken, AirPods’undan “Çav Bella” dinler. Sonra denize karşı bir story çeker: “Halk için yaşamak zor ama çok güzel…” #ClassStruggle
Gittiği her kitapçıda “Marx’ın mezar taşı” gibi poz verir, ama Marx’ın en sevdiği kavramı hâlâ “aranıyorlar” listesinde.
Bir akşam ev partisi yapar, adını da koyar: “Kolektif Flört Gecesi”. Ama playlist hep Lou Reed ve kapitalizmi üzmeyen devrim müzikleri.
Sosyal medyada şöyle yazar: “Bu ülkenin en büyük sorunu sınıf atlama çabası.” Sonra “gizli hesap”tan yurt dışı yüksek lisans bursu paylaşır.
Kendi yazdığı şiiri kendisi okur, kendisi alkışlar. Adı da: “Burjuva Boğulmaları Arasında Bir Solcu Kadın”.
Panelde işçi sınıfı üzerine konuşur. Ama moderatör: Koç Üniversitesi’nde hocalık yapan biri. Panel sonrası kahveler 90 TL, ama olsun… “Vermek de bir direnç biçimidir” diye düşünür.
Evindeki kitaplıkta: Kapital, Toplumsal Cinsiyet ve Sınıf, Foucault’nun Tırnak Bakımı. Ama gerçekte en çok okunan şey: Kargo takip uygulaması.
Estetik Marksistler mücadeleye çağırmaz.
Sadece çekim yapar.
Yoksulluğa yaklaşmaz, sadece yakın plan alır.
Ve kapitalizme öfkelenmez, sadece filtresini beğenmez.
Instagram: @entelaktor.kitap


