AKP’li işadamı Ethem Sancak’ın dün Marmara Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü’nde yaptığı açıklamalar epeyce tartışıldı.
2000 yılında Marmara Üniversitesi’nde öğrenciyken kuruluş dilekçesini verdiğimizde büyük engellerle karşılaştığımız ve en sonunda çok uzun bir mücadele sonucunda kurabildiğimiz Atatürkçü Düşünce Kulübü’nde bugün AKP’li bir vatandaşın söyleşi yapması, Türkiye’nin büyük dönüşümün sıradan bir göstergesi.
Başka bir yazı konusu ancak üniversitelerde Atatürkçü gençlerden engellenmesi, onların boşluğunu Perinçek’in kadrolu memurlarıyla doldurması daha o dönemde planlanmış, 2002 yılında iktidara gelen AKP daha ilk senelerinde Aydınlıkçıların önünü açmaya başlamıştı. Daha sonra bu şebeke üniversitelere kadrolu akademisyen olarak sokuldu ve dönüşüm tamamlandı. Bugün de Ethem Sancak’ı konuşmacı yaparak Atatürkçülüğün üzerinde tepiniyorlar.
Sancak ve Perinçek’in yoldaşlıkları ise çok uzun senelere dayanıyor. Ethem Sancak; Perinçek’in Genel Başkanı olduğu; “Kürdistan’a özgürlük” diyen, “Atatürk’ün burjuva diktatörü olduğunu” savunan Türkiye İhtilalci Köylü Partisi’nin Diyarbakır il başkanıydı. O dönemde Türkiye’nin baş düşmanı olarak Sovyetleri gösterip, NATO’ya teşekkür ediyorlar, diğer taraftan da bağımsız bir Kürdistan kurulması için mücadele veriyorlardı.
Ethem Sancak’ın dün yaptığı konuşması basına “AKP iktidara gelirken ABD destek oldu” başlığıyla yansıdı. Elbette muhalefetin işine yarayacak bir argüman olarak bunun öne çıkarılması doğal. Sonuçta AKP, Türkiye’de Amerikancılığın kurumsallaşmış hali olarak iktidara geldi. Erdoğan daha o dönemde “BOP eş başkanı olacağım” diyerek yapacaklarının sözünü veriyordu.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken diğer bir önemli nokta Sancak’ın son dönemde yaptığı konuşmaların, Türkiye’yi Rusya-Çin bloğuna bağlayacak köklü bir eksen değişikliğini işaret etmesi. Sancak konuşmasında NATO’yu bir “kanser”e benzetiyor. Türkiye’nin NATO ve Batı ile sürekli savaş halinde olduğunu ve 70 yıldır NATO’nun bekçiliğini yaptığını söyleyerek NATO’dan çıkmanın Türkiye’nin “iyileşmesi” açısından bir zorunluluk olduğunu dile getiriyor.
Sancak’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “Liberalizm bir beladır ve devletin de bu beladan kurtulması gerekiyor.” açıklaması hatırlandığında, Sancak’ın NATO karşıtlığını “paket programın” bir parçası olarak yaptığı, istediği modelin dışa tamamen kapalı ve dünyadan kopmuş bir Türkiye olduğu ortaya çıkıyor. Ve elbette otoriter bir anlayışla yönetilen, Putin (ve elbette Erdoğan) tarzı bir liderin olduğu, demokrasinin tamamen yok edildiği bir ülke. NATO karşıtlığı bağımsız bir ülkeye giden yol olmaktan çıkarak, baskıcı bir düzenin “kılıfı” haline geliveriyor.
Geçmişte NATO’yu savunan tek parti olmakla ve SSCB düşmanı olmakla övünen Perinçek’in TİKP’sinin Diyarbakır il başkanı Ethem Sancak; bugün “işadamı” kimliğiyle liberalizm eleştirisi yapıp, NATO’dan çıkmayı öneriyor.
Sancak bunları sıradan bir AKP’li işadamı olarak söylemiyor; bu açıklamalar AKP içinde etkin olan Avrasyacı bir ekibin söylemleri. Bu ekibin etkisi tartışma programlarına çıkan Avrasyacı isimlerin sayısına bakıldığında açıkça görülüyor. Gazetecilerden, akademisyenlerden, aydınlardan, siyasetçilerden oluşan; AKP’sinden TKP’sine kadar her kesimden paydaşı bulunan geniş bir ağ kurulmuş durumda.
Ukrayna işgali konusunda, aynı anda Ukrayna’yı suçlayan MHP ve TKP’yi yan yana getiren şey de işte bu “network”. Bu şebekenin önerdiği Rusya-Çin ekseninin sonucu ise bağımsız bir ülkenin kurulması değil; üçüncü dünyaya mahkum edilecek, diktatörlükte yönetilen, işgale açık Venezuela tarzı bir ülke olmak.
Sancak ve Perinçek’in böyle bir şebekeye “eş başkan” olmaları son derece doğal. İkili arasında “kazan kazan”a dayalı mutualist bir ilişki var. Doğu Perinçek hayatı boyunca ilk defa iktidara bu kadar yakın olma duygusunu tatmin ederken, Sancak ise bir işadamı olarak Perinçek üzerinden Çin Komünist Partisi’nin bürokratik engellerini aşacak siyasi ilişkiler yakalamanın peşinde. Perinçek’in en yakın memurlarının şu anda Çin’de aracı olarak görevlendirilmiş olmaları bir tesadüf değil.
Geçtiğimiz günlerde Vaziyet haber sitesinin bu konuda yaptığı ayrıntılı haber kurulan bu “duygusal” ilişkinin boyutlarını gözler önüne seriyor. “Aydınlık imparatorluk” başlığı taşıyan haber, “hayatını devrime adamış” Perinçekçi profesyonel devrimcilerin, Çin’in Türkiye bağlantılarını sağlayan “başarılı işadamlarına” nasıl dönüştüğünü anlatıyor.
“Asya Çağı Üniversitesi Projesi ve Huzurevi Projesi bulunuyor. Vakfın Kasım 2021 yılında yaptığı açıklamaya göre ‘Türkiye’nin temel problemlerini çözecek ve Türkiye’yi Asya Çağı’na ulaştıracak nitelikli insanları yetiştirmek amacıyla Asya Çağı Üniversitesinin en kısa sürede kurulması’ planlanıyor. Şule Perinçek’in OdaTV’ye verdiği röportajda, Ethem Sancak’ın bu üniversiteye destek verdiğini; Çin, Rusya ve İran Devletlerinin devlet yetkilileriyle üniversite konusunda en üst düzeyde görüştüklerini ve bu devletlerin de üniversiteye destek vereceği açıklandı. Şule Perinçek aynı yayında, vakıf üniversitesi kurmak için 225 milyon TL civarı bir para gerektiğini ve bunu yakın zamanda toplayacaklarını söyledi. Üniversitenin mütevelli heyetinde ise Rusya, Çin ve İran’dan yabancı uyruklu isimlerin de bulunacağını bildirdi.”
Haberdeki bu bölüm bile, kurulan şebekenin hangi boyutlara vardığını çarpıcı biçimde sergiliyor. Gazetecileri AB’den “fon almakla” suçlayan Aydınlık’ın, çok daha büyük paralarla Çin ve Rusya’dan fonlanması ayrıca “komik” bir durum. Sancak ve Perinçek’in Avrasya mücadelesine “solculuk adına” gönüllü olarak dahil olmak ise olsa olsa acınılacak…