Yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “kızlar için ayrı okul” çıkışıyla AKP’nin yeni döneme dair planlarının işaretini verdi. Cinsiyet ayrımcılığıyla insanlıktan çıkmayı ilkokul sıralarına kadar indirerek, Taliban sapkınlığını Türk milletine kabul ettirmek istiyorlar.
Meclis dışı kalarak bir anlamda ligden düşen Cumhur İttifakı eklentisi Mustafa Destici ise, biraz Saray’ın gözüne girmek için olsa gerek, sosyal medyadan bu topa da girdi. Tayyip Erdoğan’ın muhatap bulamadığı dış gezilerde konu mankeni işlevi gören Destici, yeniden değerlendirilir mi bilinmez. Ama Destici gibi dört dörtlük bir gericinin dedikleri öğretici.
Mustafa Destici, ilk twitinde Yusuf Tekin’in önerisine destek sunuyor. Hiç vakit kaybetmeden kız öğrencilere ayrı okullar açılmalıymış, laiklik adına buna karşı gelenler de inanç ve din düşmanıymış.
Destici’nin korkusundan açık açık söyleyemediği ama gerçekte din düşmanı bellediği, Atatürk ve Cumhuriyet. Laiklik, 7’den 70’e herkese önce insan olarak bakmanın ahlakıdır, yani adam olmaktır. Gericilerin asla olmaya niyet etmediği şey de bu zaten.
Ama bakın bu iş daha nereye varacak, Destici ikinci twitinde anlatıyor:
“Japonya’daki gibi kadın üniversiteleri de açmalıyız.
Şehir hastanelerinden başlayarak her ile en az bir kadın hastanesi de planlamalıyız.
Hayatımızı, eğitim sistemimizi, üniversitelerimizi ya da hastanelerimizi emperyalist batıya ya da sola göre dizayn etmek zorunda değiliz.
İlim nerede ise gidip alırız.
Lâkin, yöntemi kendi inanç ve kültür değerlerimize göre kurgulayıp uygulamalıyız.”
Nereden başlasak bilemedim. Her türlü elinde kalıyor.
Öncelikle Destici’deki bu toksik Batı düşmanlığı çok komik. Japonya’daki kadın üniversiteleri modeli, en az iki-üç yıldır Saray’daki paralel devlet idaresinin gündeminde olduğu için o da konuya oradan yanaşmış.
Fakat Türkiye’de Destici’nin de dâhil olduğu gericilik zaten bir Batı kurgusu. Ve zaten kafayı taktıkları Japon kadın üniversiteleri de özünde Batıcı kurumlar. Japonya’daki kadın üniversiteleri, oradaki Batılılaşma/Modernleşme çabasına, bizdeki Tanzimat sürecini andıran Meiji Restorasyonu’na dayanıyor. Kaynağı ise bire bir İngiliz leydilik okullarıdır.
Aslında o dönem, Meiji döneminde istenen şey, bizdeki sapık kafanın istediği tarzda bir segregasyon değildi. Ama tıpkı dönemin İngiliz sermaye sınıfı gibi yeni gelişen Japon sermayesinin de kadınlara bakışı bellidir. Kadın erkek eşitliğine inanmamakla birlikte kadınların da bir ölçüde eğitilmesi gerektiğini düşünürlerdi. En varlıklı sınıfta da olsa kadın yerini bilmeli. Eğitimi de buna göre olmalı. Görgü, oturma kalkma, sofra adabı, ev düzeni, konuk ağırlama, çay partisi, bahçe düzenleme vs…
Bugün dahi Japon kadın üniversitelerinin akademik(!) yelpazesi, kadına toplumda kısıtlı rol bahşeden 19. yy sanayi toplumunun karakterinden izler taşıyor. İngilizce Dil ve İletişim, Muhasebe ve Finans, Japon Dili ve Edebiyatı, Tarih ve Kültür, Psikoloji, Sosyal Refah, Kreş Öğretmenliği, Çağdaş Sanatlar, Sağlık Bilimi, Gıda ve Beslenme, vb.
Bu bölümlerden mezun olan kadın ne yapacak? Eskinin taassubunu halen yaşatan geleneksel Japon patronun mirasını devralacak oğluna yakışan ve onu kaldıran iyi bir eşlikçi olacak. Aile vakfının çalışmalarını yönlendirebilir, aile şirketinin sanat dostu imajını güçlendirebilir ve örnek bir gelin olarak şirkete örnek mirasçılar yetiştirebilir…
Fakat Japon taassubu da bir yere kadar. AKP’lilerin gıptayla baktığı Japon kadın üniversitelerinin modası geçiyor. Bazıları karma eğitime geçip akademik yelpazeyi genişleterek sıradan üniversitelere evriliyor, bazıları da basitçe kapanıyor. İlki 1901’de açılan ve 2000’lerin başında sayısı 90’ı geçen Japon kadın üniversiteleri, geçen yıl 75 taneydi ve bu yıl iki tanesi daha kapandı.
Biliyoruz ki gericilerin derdi eğitim hakkı falan değil. Kadını yok etmeye götürecek yolları arıyorlar o kadar. Destici’nin “kadın hastanesi” zırvasına sarılması da bu yüzden.
Düşünsenize kadın hastanesi açıldı diyelim. Yani hastalar kadın, tüm personel kadın. Peki. Şimdi bu kadın doktorları da kadın tıp fakültesinden mezun etmek gerek. Kadın tıp fakültesi açtık. Kadın tıp hocaları da tamam. Bitti mi? Bunların literatür takip edip tıp kongrelerine gitmesi gerekecek? Nasıl olacak? Kadın tıp kongresi var mı dünyada? Yok. Hadi oldu diyelim. Nerede olacak? Kadın ülkesi de lazım.
Pardon ya! Kadın gezegeni de lazım şimdi… Kemalist galaksinin karma gezegeninde yaşıyorduk biz değil mi? Laiklik adına kadınları ve erkekleri aynı gezegene kim attıysa çok pis din iman düşmanı olmalı!
Ama bunun dinle alakası da pek sınırlı. Müslümanlar 1400 yıldır Kâbe’yi kadın erkek omuz omuza tavaf ediyor. 1400 yıldır Müslümanlar Batı emperyalizminin ve solun dizayn ettiği gibi mi ibadet ediyor? Kadın Kâbesi mi açalım şimdi? Elbette açmazlar. Ama günü geldiğinde kadınları Kâbe’den de dışlamak, herhalde gerici kafayı tatmin etmeye daha uygun bir çözüm olur.
Kafa yamuk çünkü… Hasta. Ama işte bu yamuk kafa iktidarda. Söyleyince kara mizah gibi güldüren şeyleri yapmaya koyuldukları zaman önce trajedi başlıyor, ardından sonsuz bir drama dönüşüyor.
Türklerin kadını erkekten ayrı koyma, çocukları cinsiyetine göre birbirini görmeden yetiştirme gibi bir değeri de yok, kültürü de. Atatürk’ün Cumhuriyeti, kadını erkeğe köle veya eşlikçi değil eş gören Türk ahlakına uygun kuruldu. Destici’nin temsil ettiği gericiliğin hayalinde işte bu Cumhuriyeti yıkmak var.