Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’ya açıkça aykırı olmasına rağmen, 3. kez Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıklamasına itiraz eden Yargıç Ahmet Çakmak, HSK’nın yürüttüğü disiplin soruşturması ile meslekten ihraç edildi.
“Tuz koktu” diye bir deyim vardır. AKP döneminde toplumun her kurumu, her meslek tayfası ve her geleneği çürütüldü. Yargının da altı oyuldu ve adalet felç edildi. Bağımsız Türk Yargısı en çok saldırıya uğrayan güçlerden biriydi. Ancak şu da bir gerçektir ki; her zaman direnen, onurlu, cesur isimler oldu.
Böyle tarihsel anlarda direniş bazen sadece bir isimden ibarettir. Bir kişinin tavrı, onurlu duruşu, tüm kurumun itibarı ve geleneğinin yaşaması demektir. Türk hâkimlerinin arasında, sadece Türk Milleti adına hüküm veren onurlu pek çok yargıcımız var elbette. Ancak onların her birinin iradesi ve şerefi şu anda Yargıç Ahmet Çakmak’ta cisimleşmiştir. Öne çıkan odur, Hâkimin namusunu kurtaran da odur.
HSK’nın kararı ise kimseyi şaşırtmadı. “Tuz koktu” ifadesindeki, kokunun başladığı yerden bahsediyoruz. Ahmet Çakmak’ın yaşadıkları, 31 Mart 2017’de yaşananları birebir hatırlatıyor.
Gökçe Fırat, 8 aylık hukuksuz ve adaletsiz tutsaklığının ardından, ilk kez mahkeme heyetinin karşısına çıkmıştı. Tamamen düzmece ve uydurma bir kumpas iddianamesi vardı heyetin önünde. Ve 15 Temmuz’un o karanlık günlerinde, mahkeme Türk Milleti adına hüküm vermişti. Daha ilk celsede, Gökçe Fırat tahliye edilmişti. Bundan sonra yargının karanlık gecesi, Türk Hukuk tarihinin utanç verici 31 Mart Olayı’na tanıklık ettik.
O gece ayağa kalkan Ak-troller ve suçlular çetesi mahkeme heyetini hedef aldı. HSK anında bütün yargıçları açığa aldı ve meslekten ihraçları için soruşturma açtı. Ardından yepyeni bir heyet atandı.
Bu da yetmedi. Saatler içinde yepyeni ve daha da düzmece bir iddianame hazırlandı ve aynı gece Gökçe Fırat tekrar tutuklandı. Aylar sonra tahliye kararı veren hâkimler mesleğe döndü ancak hepsi başka illere sürülmüştü.
Hâkimler bedel ödediler ama onurlarını kurtardılar. HSK ise yine tarihe karanlık bir iz bıraktı.
Heyetler tarihin aktörleridir. Karar vardır ışık tutar insanlık geleneğine. Karar vardır kara delik gibidir. Yüzlerce yıl öncesinin hukuksuzluğuna, Ortaçağ’ın bataklığına açılan…
Şimdi de Yargıç Ahmet Çakmak kararıyla HSK aslında, Ahmet Çakmak’ın ismini anıtlaştırıyor, onun adını altın harflerle Türk Hukuk ve Demokrasi tarihine işliyor. Yargıç Çakmak, bir çakmak yakıp, zifiri karanlığı delip, Anayasa’yı gösteriyor 80 milyona.
Ahmet Çakmak olayının bir önemli dersi daha var. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığının Anayasa’ya açıkça aykırı olmasına rağmen, muhalefetin bu hukuksuzluğu görmezden gelmesi, halk da büyük bir infial yaratmıştı. Bizzat Kemal Kılıçdaroğlu da bu konuda eleştirilmişti.
Kılıçdaroğlu ise bu açık kanunsuzluğu YSK’ya götürmemek için “ne değişir ki” bahanesine sarılmıştı.
Şimdi de “ne yapsak seçimin sonucu değişmezdi” diyor. Seçimden hemen sonra yaptığı başka bir konuşmasında da “Bugün CHP lideri olmam ya da olmamam hiçbir şey değiştirmez” demişti.
Yani ne yapsan, hiçbir yararı yok. Hiçbir şey değişmez.
YSK’ya gitsen, “bir şey değişmez ki”. AYM’ye gitsen, “bir şey değişmez ki”. Başka bir aday göstersen, “bir şey değişmez ki”. Daha çok çalışsan, “bir şey değişmez ki.” Oylara sahip çıksan, “bir şey değişmez ki”.
İşin komik yanı, sabah akşam “değişim”den bahseden insanlar bunlar! Bir de vatandaşı “atalet” ile suçlayanlar… Şaka gibi!
Ahmet Çakmak ise “ne değişir ki” demeyi reddettiği için bugün bir umut yaratabiliyor. Zaten cesaret ve haysiyetin gereği “ne değişir ki” dememektir.
İki tip insan vardır hakikaten hayatta.
“Bir şey değişmez ki” diyen.
“Bir şeyler değişebilir” diyen.
Ve hatta “bir şeyler değişse de değişmese de, bu benim insanlık onurumun gereğidir, bu benim görevimdir, bu benim eylemimdir” diyen.
Ahmet Çakmak sadece meslek haysiyetine sahip çıkan Cesur Yargıç Çakmak olarak değil; hukukuna, Anayasa’sına, Cumhuriyeti’ne sahip çıkan Cesur Vatandaş Çakmak olarak da tarihe geçecek.
Çakmak hepimizin haysiyetini kurtardı. Tarih “onurlu Türk hâkimleri de vardı o dönemde. Herkesin tamamen sustuğu, muhalefetin tiyatro oynadığı, halkın elinin kolunun bağlandığı bir dönem değildi” diyecek sayesinde.
HSK kararıyla, Hâkim Çakmak’ın artık “Türk Milleti adına” hüküm veremeyeceğini ilan etti kendince. Çakmak, Türk Milleti adına hakiki bir adalet hükmü verdi çoktan. Er ya da geç uygulanır. Hepimiz müteşekkiriz.