Ahmet Bey,
Bir süredir muhalif pozlarında takılıyorsun.
6’lı Masa’da kendine yer bulduğun için büyük aktör pozlarında sürekli demeçler veriyorsun. Tayyip Erdoğan’ın atama başbakanı olduğun günlerdeki gibi herkese ayar veriyor, hesap soruyor, parmak sallıyorsun.
Ama artık haddini aşıyorsun…
Fox Tv’de İlker Karagöz’ün programında, sizin için Truva Atı benzetmesi yapan gazeteci Mehmet Tezkan’a sert çıkmış ve şunları söylemişsiniz:
“Bizi kimse hesaba çekemez, suçluluk psikolojisine itemez. Bunlarla da mücadele ederiz. Biz bedel ödeme pahasına bu yola girdik. Siz ne bedel ödediniz?”
Hiç değişmiyorsun Küçük Enişte: Hep kibir, saf kibir, sıfır vicdan…
…
Ahmet Bey,
Anladım, hala suçluluk hissetmiyorsunuz.
Sizin döneminizde sadece siz Başbakan olasınız diye bu ülkede 114 asker, 87 polis, 182 sivil vatandaşımız toplam 382 insanımız yaşamını yitirdi.
Siz o kanlı dönemin Başbakanıydınız ama anlaşılan bunca insanın ölümü sizi suçlu hissettirmiyor.
Ankara’da Gar’da katledilen 103 kişi, Suruç’ta öldürülen 34 genç, sizin vicdanınızı hiç rahatsız etmiyor.
Eh, kendi “Stratejik Derinlik” kitabındaki hezeyanlar doğrulansın diye Suriye’de iç savaş kışkırtan, örgütleyen, finanse eden birisinden, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu olan birisinden suçluluk duymasını beklemek biraz saflık değil mi?
Ahmet Bey, farkında mısınız elleriniz kan içinde.
Ve tıpkı Pınar Gültekin’in katilinin mahkemede dediği gibi siz de “vicdanım rahat” diyorsunuz.
Söyler misiniz sizin suçlu hissetmeniz için dünyanın daha ne kadar yanması, daha ne kadar insanın ölmesi gerekiyor?
Hem suçlu hem güçlü ama hem de mağdursunuz!
Üstelik bedel ödediğini söylemekle kalmıyor bize soruyorsun siz ne bedel ödediniz diye.
…
Ahmet Bey,
Ben ilk tutuklandığımda yıl 2015’ti ve bu ülkenin başbakanı sizdiniz. Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanmıştım.
Hani şimdilerde çok demokrat geçiniyorsunuz, basın özgürlüğünden dem vuruyorsunuz ya bu ülkede cumhurbaşkanına hakaret davaları sizin Başbakanlığınız döneminde başladı ve gazeteciler de sizin başbakanlığınız döneminizde tutuklanmaya başlandı. Tutuklanan ilk gazeteci de bendim.
Gazetem Türk Solu, senin Başbakanlığın döneminde fiili bir sansürle bayide satılamıyordu, PTT bile gazetemizi abonelere postalamıyordu, internet sitemizin de erişimi engellenmişti.
Senin özgürlük ve demokrasi sicilin bu Ahmet Bey.
Bu ülkede hukuku da, huzuru da reisin ile birlikte elele, kolkola, güle oynaya, sırıta sırıta yok eden Başbakansınız siz Ahmet Bey.
27 Ağustos 2014 ile 22 Mayıs 2016 yılları arasındaki 2 yıl boyunca Başbakandın ve bu dönemde işlenen her suçun da baş failisin.
Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz diye övünüyordun ya zamanında, Ortadoğu’da ve Türkiye’de kımıldayan her yapraktan sen sorumlusun.
Ve bunların hesabı elbette senden sorulacak, elbette hesaba çekileceksin!
Ayrıca 15 Temmuz sonrası Başbakan olmasan dahi, AKP’liydin, o dönemde işlenen tüm suçlara da tabi ki ortaksın.
6’lı Masa’daki ortağın Kemal Kılıçdaroğlu o dönemi “20 Temmuz Darbesi” olarak adlandırıyor ve sen de o dönemin iktidar milletvekilisin.
Hadi diyelim yetkin yoktu bir şeye müdahale edemedin, iyi de dilin de mi yoktu hiç itiraz edemedin?
Binlerce insan hapsedildi, Harp Okulu öğrencileri 6 yıl sonra ancak tahliye edildi, KHK’yla binlerce kişi işten atıldı…
Şimdi bize karşı pabuç gibi açılan o dilin o dönemlerde hiç ağzından çıkmadı Ahmet Bey!
Ben hapisteyken sen Meclis’teydin Ahmet Bey!
Ama bedel ödeyen sensin öyle mi Bay Uyanık Ahmet?
…
Tabi sen hiç suçlu hissetmezsin değil mi Ahmet Bey…
Hemen 28 Şubat diyerek de savunmaya geçiyor, olayı din iman meselesine getirerek tipik bir AKP’li gibi davranıyorsun.
Şunu cevaplasana: Neden kimse Saadet Partisi lideri Karamaollaoğlu’na Truva Atı demiyor da sana diyor?
Hatta Ali Babacan’a bile insanlar neden sadece ekonomik uygulamalardan dolayı eleştiri yöneltiyor da sana dediklerini demiyorlar?
Ne o, yoksa Karamollaoğlu ya da Babacan senin kadar dindar değil mi?
Sana ve tüm Şeriatçılara şunu söyleyelim: Laikler, AKP’ye karşı gerekirse Şeriatçılarla da ittifak yapabilir.
Ama eli kanlı olan biriyle asla!
Seni bunun için eleştiriyoruz, 6’lı Masa’da da görmek istemiyoruz.
Şahsen benim seni görmek istediğim tek yer var: Mahkemedeki sanık kürsüsü.
Partinin adını Gelecek Partisi koymuşsun ama şunu şimdiden aklına sok, Türkiye’nin geleceğinde senin bir yerin yok!
Senin gelecekteki yerin, Başbakanken inşa ettiğin hapishaneler olacak Ahmet Bey…