Türkiye’nin son günlerde en çok tartışılan ismi, kuşkusuz Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan. Babası Erol Erkan’ın kurumda odası olduğu, çalışanları denetlediği ve hatta bazılarını kovdurduğu iddia edildi. İddiaların çıkış noktası ise CİMER’e yapılan bir şikayet. Tüm siyaset kamuoyu bu olayı konuşsa da AKP ve sadık ortağı MHP, konu hakkında halen sessiz. Bu sessizlik de akla bazı sorular getiriyor.
Hafize Gaye Erkan tartışmasına neden olan şikayetin arkasında AKP ile MHP arasındaki bir güç savaşının olduğu, ortalıkta dolaşan tezlerden sadece biri. Bu teze göre; taraflardan biri Erkan’ı tasfiye etmek istiyor. Diğer iddia ise olayın AKP içindeki başka bir kavganın yansıması olduğu. Aslında Mehmet Şimşek ve ekibinin Erkan’dan kurtulmak istediği, bu şikayetin de onlar tarafından sahneye konulduğu söyleniyor. Kim bilir… Elbette kendileri…
Son olarak Erk Acarer, Hafize Hanım’ın iddialara konu olan babası Erol Erkan’ın, Mehmet Ağar’la teyze çocuğu olduğunu yazdı. Sonrasında Ağar, bunun doğru olmadığını, aralarında sadece hemşerilik bağı olduğunu açıkladı. Fakat bu da hâlâ konuşulmaya devam ediyor.
Tüm bunların yanında konunun ayrı ve çok daha önemli bir boyutu da var: Hafize Gaye Erkan olayından bir nevi tarikatlar arası kavga sinyalleri de geliyor. Eh, zaten AKP’nin devletin her noktasına tarikat yerleştirdiği malum. En az son 10 yılımız da bunların kavgalarının verdiği zehirli sonuçlarla geçti. Burada da böyle bir tasfiye denemesi olma ihtimali yüksek…
Hafize Hanım’ın göreve getirildiği dönemde de epey konuşuldu. Söylenene göre kendisi; Turgut, Korkut ve Yusuf Bozkurt Özal kardeşlerin yeğeni ve eski ANAP’lı bakanlardan olan Hüsnü Doğan’ın kuzeniydi. Özalların akrabasıydı. Burada önemle altını çizmek gereken şey, bu ailenin fertlerinin istisnasız bir şekilde Nakşibendilerin İskenderpaşa kolunun müridi olması. İskenderpaşa Cemaatinin etkisi ise sadece Özallarla sınırlı değil. Cemaat, gerçekte tüm Millî Görüş menşeli siyasilerin de bir şekilde ilişkili olduğu odak. Tabii AKP kadrolarının da…
Tarikatın kökü, Kürt Nakşiliğinin kurucusu Halid’e kadar gidiyor. Buradan çıkan kolların içindeki ünlüleri, okurlarımız zaten hemen hatırlayacaktır. Şeyh Sait’ten Necip Fazıl’a, Said-i Kürdi’den Cübbeli Ahmet’e, Menzil şeyhlerine kadar geniş bir siyasal İslamcı ağın orijini burası. İskenderpaşa ise bu tarikatın İstanbul’daki en etkili koluydu. “Koluydu” diyorum çünkü artık muhtemelen tüm Türkiye çapında olduğu gibi İstanbul’da da mürit popülasyonu açısından Menzil’in gerisine düşmüştür.
İskenderpaşa’nın meşhur şeyhi Mehmet Zahit Kotku’ya en azından bir dönem bağlı olan siyasetçiler arasında Özalların yanı sıra, Necmettin Erbakan, Temel Karamollaoğlu, Süleyman Arif Emre, Tayyip Erdoğan gibi birçok önde geleni saymak mümkün. Kotku, 13 Kasım 1980’de öldüğünde, 12 Eylül rejiminin de kendisine ihtiramı ortaya çıkmıştı. Kenan Evren’in ve Bakanlar Kurulu’nun özel izniyle cenazesi, Süleymaniye Camii’nin haziresine gömüldü. Daha sonra kendisinin yakın müritleri olan Özalların annesi Hafize Hanım da onun yanına, yine özel izinle gömüldü. Sonra oğlu Yusuf Bozkurt Özal da… Şimdi MB Başkanı bulunan Hafize Hanım’ın adını bu ilk Hafize Hanım’dan aldığı da iddialar arasında.
İskenderpaşa Nakşilerinin son yıllarda epey geriye düştüğünü söyledik. Tanınmışlıkta, devlete sızmakta, mensup sayısında, ekonomik alanda kendilerinin düşman kardeşleri olan Menzilcilerin, İsmailağacıların, Erenköycülerin ardında kaldılar. Siyasi etkileri de öyle…
Şimdi ihtimaldir ki bir tasfiyeye de Merkez Bankası çevresinde, Hafize Gaye Erkan şahsında uğrasınlar.
Kesin olan şu: Devletin her alanına sıçramış bulunan tarikatlar kavgasından MB’nin hâlî kalması zaten mümkün değildir. Ve tarikatın olduğu yerde sadece Cumhuriyet ve demokrasi değil devlet de kalmaz. Böyle teokratik feodal odakların kavga alanı haline gelir…