Ahmet Türk geçen hafta “aktif siyaseti” bıraktığını açıklamıştı. Dün ise bir baktık bu sefer pasifliği bırakmış yine aktif! DEM’in Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayı olarak sahnelerde.
Peki, nedir bu “aktif siyaset” meselesi? Geçen hafta bu konuyu ele almıştık. Ahmet Türk terör örgütü PKK’ya üye olduğu için hapisteydi. Kendini ülkücü ve bilge lider olarak tanıtan Devlet Bahçeli ise bu işe çok üzülüyordu. Tanıdıktır, yaşlıdır, hastadır yazıktır, günahtır gibi gerekçelerle “sayın cumhurbaşkanının” Ahmet Türk’ü salıvermesini istiyordu.
Devlet ister Tayyip ikiletir mi? Ahmet Türk “çok hasta ve yaşlı” olduğu için tahliye edildi. Vay be, tam bir hukuk devleti! Sağlık raporunu da MHP Genel Merkezi’nde hazırlasalardı.
Yasalarımıza göre sağlık durumundan dolayı tahliye edilmesi gerekenleri Cumhurbaşkanı’nın af hakkı var. Ancak burası Türkiye ve sahte sağlık raporu ile hapiste tutulmaya devam edilen TSK’nın şerefli komutanı Korgeneral Vural Avar, bu raporun üzerinden bir ay geçmeden hücresinde vefat etti. Aslında bu idare-doktor-iktidar eliyle bir cinayetti. Komutanımız şehit oldu. 28 Şubat hükümlüsü diğer paşalarımızın da olmasını istiyorlar, hücrede tutuyorlar.
RTE’nin ne kadar şefkatli olduğunun, Türkiye’de hukuk devleti ilkelerinin ne kadar uygulandığının çok basit bir göstergesi. Komutanlarımızın hükümleri cezaevinde adeta idam gibi infaz edilirken, belli ki “kullanışlı eleman” vasfına sahip Ahmet Türk dışarı salınıyor.
Ve dışarıda Ahmet hopluyor, zıplıyor, miting yapıyor ve hatta şimdi de seçimlere giriyor. Hapiste yatamayacak kadar hasta ve reislik yapmaya hazır. Ne büyük fedakarlık?!
Bay Bahçeli. Uyuma. Bak senin Ahmet turp gibi. Aktif mi aktif?! Hem de Kürt faşisti ağamız marabalarına arada sırada posta koyuyor, kızıyor, beni nasıl ilk turda seçmezsiniz diye “aktif siyaseti” bırakıyor. Ayakta çizme, elde kırbaç, yerel siyaset yapıyor.
Ey Tayyip. Ey Devlet. Ey yetkililer. Bu adam nasıl aktif olabiliyor ki?
MİT’in kullanışlı elemanı Selahattin de iki de bir “aktif siyaseti” bıraktım diyip duruyor. Aç kapa artema gibi. Bir aktif bir pasif!
Arkadaş, bu adam hem hükümlü hem tutuklu! Parmaklıkların arkasından nasıl aktif siyaset yapabilir ki? Hakaret davasıyla seçme seçilme hakkı elinden alınıyor insanların. Kaftancıoğlu, İmamoğlu davaları ortada.
Bunlar “hücreden” bile 7/24 tweet atıyor, parti listelerine müdahil oluyor, “beni İmralı ile görüştürsenize” diyor ağabeylerine. Eşini aday gösteriyor, pazarlık falan yapıyor. Gökçe Fırat Silivri’de ilk üç ay, değil mektup yazmak not almak için bile kağıt kalem bile alamamıştı idareden.
Kürtçü faşistlerin, kullanışlı etnik şovenistlerin şımarıklık rekorlarını zorluyor Ahmet Türk. Geçen hafta “aktif siyaseti” bıraktığında; nedenini yazmıştık. Derebeyimiz kızmış ön seçime sokulmasına, hele bir de ikinci tura kalmasına. Kemal Sunal filmindeki faşo ağa gibi; “ağanın bokunun üstüne bok mu olur looo” diyerek marabalarını bir güzel haşlamış.
Peki, nasıl döndü hemen Ahmet Türk “aktif siyasete.” Bunu da DEM değil, DBP yani Demokratik Bölgeler Partisi Eşbaşkanı Keskin Bayındır açıklıyor:
“Kürt siyasetinde ve yerel yönetimlerde önemli bir tecrübesi olan Sayın Ahmet Türk’ün yeniden aday olması için Mardin halkı, delegeler ve kent dinamikleri yoğun bir ısrar ve arayış içerisinde olmuştur. Öte yandan ön seçimlerde ikinci sırada yer alan Sayın Azad Yıldırım arkadaşımız kent dinamiklerinin, delegelerin ve halkımızın çağrısına uyarak demokratik bir olgunluk ve sorumlulukla aday adaylığından feragat ettiğini Mardin İl Seçim Koordinasyonumuza bildirmiştir.”
İyi de bu adam DEM adayı değil mi? DBP Başkanı niye açıklıyor Ahmet Türk’ün adaylığını? Bu dahi bir kör gözlere parmak olayı… DBP, doğrudan terör örgütü PKK’nın “Kürdistan” partisi olarak tanıtılıyor. “Bölge partisi” olarak sadece PKK’nın “Kürdistan” gösterdiği yerlerde örgütleniyorlar. Yasal seçimlerde aday gösterecekleri zaman da DEM’e bildiriyorlar. Yani bir “eşbaşkan” var “eşbakanın” üstünde, bir de Kandil var hepsinin üstünde. İşte bu DBP Azat Yıldırım’dan rica etmiş, o da adaylıktan çekilivermiş. “Faşo ağa” Ahmet’in de gönlü olmuş. Geri dönmeye lütfetmiş. Ağamız lehine raconu DBP kestiğine göre açıklamayı yapmak da DEM’e değil, DBP’ye düşer elbette.
Yani tam geçen hafta söylediğimiz gibi. DEM’in sahte demokrasi şovunun sonucunun ne olacağını aynen yazmıştık: “DEM dedikleri Kürt ırkçısı parti de kendince bir “demokrasi” denemesi yapıyor. İşlemeyeceği yerde infaz ederler, biter. PKK’nın iç infazlarında katlettikleri terör saldırılarında katlettikleri ile miktar olarak yarışır.”
Bu sefer Ahmet Türk’ün rakipleri şanslı çıktı. PKK’nın iç infazına kadar iş gitmeden, “abi parti” DBP’nin uyarısıyla iş halledildi. Faşo ağanın da marabalarına bir temiz sopa çekmesine gerek kalmadı. Derebeyimiz Kasro Kanco’daki şatosuna çekilip, nargilesini çekerek keyfine bakmaya devam edebilir. Belediye binasını da oraya taşısınlar.
“Yaşasın yerel, ekolojik, Jinist, demokratik birimler!” ve tabii Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan’a şükranlar. Giy çizmeni ağam. Aktif siyasete devam! Ağaya pasiflik yakışmaz!