Tüm dünya Ukrayna’ya odaklanmışken, Suriye’de 3 yıl sonra ilk kez IŞİD, ABD-PKK işgal güçlerine karşı büyük bir taarruza geçti.
20 Ocak günü Suriye’nin kuzeyindeki Haseke (Hasiçi) şehrindeki büyük cezaevine patlayıcılı araçla saldırı düzenlendi. Saldırıdan sonra 3500 kişinin tutulduğu toplama kampında isyan başladı. İsyana dışarıdan destek veren silahlı güçlerle birlikte önce cezaevi ele geçirildi, sonra da şehrin önemli bir kısmı.
Bir haftadır devam eden çatışmalarda PKK/YPG tamamen aciz kaldı. Her zamanki gibi İncirlik’ten kalkan ABD uçakları ve helikopterleri yardıma koştu. Şehre bombalar yağdırdı. PKK’lı terör lejyonlarının yetersiz kalması üzerine bizzat ABD ve İngiltere özel birlikleri de çatışmalara dâhil oldu. Uluslararası ajanslar yaklaşık 50 bin kişinin çatışmalar yüzünden şehri terk ettiğini açıkladılar.
Dün PKK/YPG’nin Suriye’deki paravan ismi SDG çatışmaların bittiğini, IŞİD’in püskürtüldüğünü ve cezaevinin geri alındığını açıkladı. Ancak çatışmanın ilk gününden beri benzer açıklamalar yapılıyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre baskını düzenleyen IŞİD safında 130 militan öldü. PKK-ABD-İngiltere işgal güçleri ise 50 kayıp verdi. SDG’ye göre 170 IŞİD militanı, IŞİD’e göre ise 212 işgalci öldürüldü.
Diğer yandan cüretkâr baskının askeri bir başarı olduğu kesin çünkü 3500 kişilik toplama kampındakilerin çoğu kaçtı. SDG’nin abartılı sayılarına göre bile sadece 1100 tutsak tekrar yakalandı.
Bu olay iki gerçeği gösterdi. Birincisi, Afganistan’dan sonra Suriye ve Irak’ta da ABD işbirlikçileri çok zor durumda. PKK’nın Rusya ve esas olarak ABD desteğiyle işgal etiği, Suriye’nin üçte birine denk düşen bölgenin en kuzeyindeki 350 bin kişilik bir şehirde, sadece 100 IŞİD militanı cezaevini basıp, içeridekilere silah dağıtıp, bir hafta boyunca şehri fiilen ele geçirebiliyor. İncirlik’ten kalkan bombardıman uçakları olmasa PKK’nın o meşhur “Jinist-Ekolojisit Rojava” güçleri yine çil yavrusu gibi dağılıyor. Benzer bir durum Irak’ta da yaşanmıştı. Ansızın taarruza geçen birkaç bin silahlı Arap militan Musul, Kerkük ve Sencar’da ABD tarafından yıllardır eğitilen ve silahlandırılan on binlerce kişilik Peşmerge ve PKK birliklerini önlerine katıp, Erbil’e kadar kovalamıştı. AKP döneminde ve AKP işbirliğiyle ABD’nin Irak’ta ve Suriye’de kurduğu iki “kukla Kürt” devletçiğinin temellerinin ne kadar zayıf olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
İkinci gerçek ise şu: ABD-İngiltere ile Suriye’nin üçte birini işgal eden Kürt ırkçısı işgal birlikleri, Kürtlerin nüfusunun %5 bile olmadığı bir bölgede Arap ve Türkmenlere karşı yıllardır bir etnik temizlik yürütüyor. Ancak bölgenin gerçek halkı hâlâ PKK ırkçılarına ve ABD işgalcilerine direniyor.
Rakka’daki zengin petrol yataklarıyla beslenen teröristler sivil halka karşı sürekli savaş suçu işliyor. Uzunca süre Batı medyasının “kadın savaşçılar var, ekolojistlermiş hem de” diye propaganda yapmasına rağmen, özellikle son yıllarda Batı’daki insan hakları örgütleri de açıkça PKK işgal gücünü “etnik temizlik” yapmakla ve özellikle Arap çocukları zorla “askere” almakla, çocuk askerleri cepheye sürmekle suçlamaya başladı. Uluslararası Af Örgütü sayısız kez bu yönde raporlar yayınladı. Ayrıca “IŞİD militanı” adı altında on binlerce Arap toplama kamplarında ve cezaevlerinde tutuluyor. Bazı kamplarda sadece kadınlar ve çocuklar var. Bağımsız insan hakları örgütleri bölgede ABD’nin PKK/YPG ile birlikte yönettiği gizli işkence ve sorgu merkezleri olduğunu, burada tutulanların sayısının belli bile olmadığını iddia ediyor.
Haseke de uzun süredir tartışılan bir şehirdi. Çünkü şehrin nüfusunun ezici çoğunluğu Arap. Ve Kürt ırkçılığına karşı defalarca protestolar yapıldı. Ancak ABD destekli silahlı işgalciler bu protestoları şiddetle bastırdı.
Şu açıkça ortaya konmalıdır ki; bir yerde işgal, etnik temizlik ve soykırım varsa, o toprakların halkı mutlaka fiili olarak direnecek ve Ulusal Kurtuluş Savaşı verecektir. Emperyalist basın, PKK ve AKP olayı “PKK ile IŞİD çatışması” olarak yansıtmaya çalışıyor. Oysa mesele Araplara ve Türkmenlere karşı etnik temizlik meselesidir. Yok edilmek istenen halkların ise direnme hakkı vardır. Her fırsatı değerlendirirler. Haseke gibi IŞİD’in hiçbir gücünün olmadığı bir şehirde bile, zulümden bıkan Arap halk PKK’ya karşı kim olursa destek veriyor.
Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde toplam nüfusun içinde mutlak azınlık olan Kürt etnik unsuruyla dev bir “Kürdistan” yaratma çılgınlığı er ya da geç hezimetle sonuçlanacaktır. Özellikle Afganistan’dan sonra emperyalizmin bu tür silahlı “çılgın mega projelerinin” akıbeti çok daha açık ortaya çıkmıştır. Haseke taarruzu, “Rojava” çılgınlığı için adeta erken bir uyarı. ABD işbirlikçileri, ABD’nin nasıl çekip gittiğini, uşaklarını ortada bıraktığını, kaçmak isteyenleri uçaklarına bile almadığını Afganistan’da gördü. Barzani bile ders aldı son Musul hezimetinden. Hâla aklı ve sağduyusu olan Kürtler de bunu görecektir.
Gerçek şu ki; 2003’ten beri elde silah ABD emperyalizmine ve uşaklarına karşı direnen bir halk var Ortadoğu’da. Aslında Türkiye’yi de korumuş oldular, düşmanı Irak’ta ve Suriye’de tutarak. Etnik temizliğe direnen ve tarihsel vatanlarını savunan Araplar ve Türkmenler mutlaka muzaffer olacaklar. Bu halkın direnişinin adı değişebilir, yöntemleri eleştirilebilir. Ancak elbette ki safımız Kürt ırkçılarına ve onları destekleyen emperyalistlere karşı elde silah direnen Arapların ve Türkmenlerin safıdır.