Tayyip Erdoğan, geçen haftaki meclis grup konuşmasında “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” diyerek büyük bir tartışmanın fitilini ateşledi. Konuşmasında adeta bir sözde KCK mahkemesi tasvir ediyordu. TC mahkemelerinin içeride tuttuğu Selahattin Demirtaş, başkanı teröristbaşı Apo olan bir mahkemeye hesap vermekle, bedel ödemekle tehdit edilmişti.
Erdoğan bu sözde mahkemenin savcısı mı olmak istiyor yoksa mübaşiri mi, diye sorarken baktık bilirkişi ortaya çıkmış bilimsel (!) mütalaa veriyor.Apo’nun sosyoloğu ve ulağı Ali Kemal Özcan Mediascope’tan Ferit Aslan’a verdiği röportajla ortaya çıktı.
Neden Medyascope ve neden Ferit Aslan, bilemem. Ama neden Ali Kemal Özcan sorusunun cevabı ortada. Ali Kemal Özcan, 2019’da yenilenen İBB başkanlık seçimlerinin hemen öncesinde İmralı’da uzun uzun Apo ile görüştürülüp Apo’nun mektubunu okuyan kişi. Apo, Özcan aracılığıyla ilettiği mektubunda HDP tabanına boykot çağrısı yapıyordu.
Apo’nun planı, 31 Mart’ta İmamoğlu’na oy vermiş olan Kürtleri ikinci seçimde sandıktan çekmek ve böylece İBB’yi tekrar AKP’ye kazandırmaktı. Bilindiği gibi Apo’nun İBB Başkanı yapamadığı Binali Yıldırım’ı daha sonra Erdoğan “Türk Dünyası Aksakalı” yaptı.
Ferit Aslan, Erdoğan’ın “Edirne’deki İmralı’ya hesap verecek” çıkışı çerçevesinde Ali Kemal Özcan’ı konuşturmuş. Ali Kemal Özcan, o dönem İmralı’ya doğrudan Erdoğan’ın iradesi ile gittiğini yineliyor ve aynı Erdoğan gibi o da Selahattin Demirtaş’ı tehdit ediyor.
Çözüm sürecini baltalamakla suçladığı Demirtaş için Erdoğan’ın savurduğu tehdidin ötesine geçmiş ve aynen şunları ifade etmiş: “Demirtaş çıktığında, ben tahminimi söylüyorum, canını kurtarırsa eğer bırakın siyaseten iş yapmayı sadece Abdullah Öcalan kurtarabilir. Sadece Abdullah Öcalan Demirtaş’ın canını kurtarabilir.”
Demirtaş “Seni başkan yaptırmayacağız” derken Ali Kemal Özcan’ın deyimiyle “kimseye sormadan” hareket etmiş. Ne Apo’ya ne de Kürtlere danışmış. Burada Özcan’ın, sosyoloji ambalajıyla savunduğu klasik Apo-PKK ideolojisini analiz etmeye gerek yok. Fakat Demirtaş’ın o sloganıyla HDP’nin oy rekoru kırdığı bir gerçek.
Sanıyorum pek gündeme getirilmeyen ama bence çok önemli bir ayrıntı ise röportajın en son kısmında. Ali Kemal Özcan, 2019’daki mektubun işe yaramamasını Apo’nun iki avukatını iki yanına oturtamamasına bağlıyor. Kabul ettiremedik diye hayıflanıyor.
Bu noktada Ali Kemal Özcan konuya “devletle iş yapmak” isteyen bir “Apo” yatırımcısı, bir serbest girişimci gibi yaklaşıyor ve geçen hafta konuşan Erdoğan’a aslında mesaj gönderiyor. Bir dahaki “devlet” operasyonunda inandırıcılık faktörüne dikkat edilmesi konusunda uyarıyor.
Ali Kemal Özcan ve temsil ettiği “devlet içi” ve “devlet dışı” bir konsensüs, Apo’nun en azından büyükşehirlerdeki Kürtlerde artık hiçbir karşılığı olmadığı tezini test etmek istiyor. Bu mutabakat cephesi şimdi 2019’da işe yaramayan tasarıyı önümüzdeki genel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçiminde ama bu sefer daha dikkatli uygulamanın kapısını aralamak istiyor.
Erdoğan 20 Aralık’taki yüksek faizci – bol dövizci müdahaleden sonra kamuoyu desteğinde biraz toparlanma olsa bile tekrar zaferi garanti etmekten uzak. Yeniden ve çok daha güçlü bir çözüm süreci ile Kürtleri kazanma yoluna gitmek bir seçenek olarak duruyor. Diğer seçenek ise, yeniden ve çok daha güçlü bir yıldırma siyaseti ve sandıktan uzak tutma stratejisi sayesinde düşük katılımlı sandıkla zafer ilan etmek. Her iki yolun da fizibilitesi ve kâr zarar hesabı Saray’da uzun uzun çalışılıyordur.
Geçen hafta Erdoğan’ın Demirtaş üzerinden gönderdiği zarf ilk seçeneğin, Apocu tezin ihale duyurusuydu. Ali Kemal Özcan’ın Medyascope’a verdiği röportajı bu ihale teklifine verilmiş bir ön cevap olarak okuyabiliriz.
Fakat bu röportajın bir diğer sonucu da şudur: Ali Kemal Özcan şimdi daha açık konuşuyor ve 2019’daki Apo ile görüşme ve mektup iletme işini Erdoğan’ın bizzat organize ettiğini, kendisiyle bizzat konuştuğunu söylüyor. Fakat bağımsız bir cumhuriyet savcısı tarafından herhangi bir kovuşturmaya uğramıyor, hatta tekziple bile karşılaşmıyor. Aslında buradan bir soru daha çıkar: 31 Mart’taki seçimi iptal etmeyi de Erdoğan’a öneren Apo muydu?