Başlıktaki söz bana ait değil. Bizzat İmamoğlu’na ait.
Erdoğan’ın özellikle seçim dönemlerinde tekrarladığı bir söz vardır: “Ben gidersem devlet yıkılır”. Seçmeni korkutarak, beka söylemiyle kendisine oy vermeye çağıran bu sözler, her gündeme geldiğinde de muhalefet tarafından eleştirilir.
Son zamanlarda söylemleri ve hali, tavrıyla her geçen gün Erdoğan’ı andıran biri var: Ekrem İmamoğlu!
Bakıyorsunuz, AKP’nin 10 yıl önce kaybettiren strateji olduğu için bıraktığı Kürtçülüğe sarılıyor. Kendince açılımlar getiriyor. Çift dilli belediyeciliğin sinyallerini veriyor. Bir bakıyorsunuz, Erdoğan gibi kürsüden Kürtçe pankartlar okuyor, “Kürtçeye kurban” oluyor.
Seçim yaklaştıkça tüm tuşlara basan İmamoğlu, bu kez de Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için kendisine oy istedi.
Dünkü Cumhuriyet gazetesinde İklim Öngel’in İmamoğlu ile yaptığı bir röportaj vardı. Ben buraya röportajın spotundan konu ile ilgili cümleyi alayım:
“İmamoğlu, ‘Riski görmeniz gerek. İstanbul kaybedilirse bu tüm Türkiye’nin direncinin çökmesi anlamına gelecek’ dedi.”
İmamoğlu, Erdoğan’ın söylemlerine sarılacak kadar mı zor durumda?
“İstanbul’u kaybedersem tüm Türkiye’nin direnci çöker” ne demek?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Erdoğan’ın seçildiği 1994 yılından, İmamoğlu’nun seçildiği 2019 yılına kadar 25 yıl Erdoğan ve partisinin elinde kaldı. Ne Türkiye çöktü ne de muhalefetin direnci. Tam tersine katlanarak arttı ki, İmamoğlu İBB Başkanı seçildi.
Erdoğan’ın “ben gidersem devlet yıkılır” sözüne nasıl itiraz ettiysek, bugün de İmamoğlu’nun “ben kaybedersem Türkiye’nin direnci çöker” sözüne öyle itiraz ediyoruz. Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası tek bir kişiye bağlı değilse, muhalefetin direnci de tek bir kişiye bağlı değildir. Kişiler geçicidir ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet bakidir.
Ama bakıyoruz, Erdoğan aynı lafı ettiğinde eleştirenler, İmamoğlu’nu eleştiremiyorlar. İşte tam da bu tavır yüzünden İmamoğlu, kendi koltuğunu ülkenin geleceğiyle bir tutabiliyor. AKP kitlesine Erdoğan’a itiraz edemiyorlar diye demediğimizi bırakmıyoruz ama İmamoğlu aynı şeyi söylediğinde muhalefet AKP tabanıyla aynı şeyi yapıyor.
Kimse kendi kaderini, kendi koltuğunu ülkenin geleceğiyle bir tutacak kadar kibirlenmesin!
İmamoğlu, Kürt oylarını kazanacağım diye ultra Kürtçülük yaparken, bu ülkenin asli kurucu unsuru Türkleri yok saydı. Şimdi AKP adayı karşısında artık ne kadar zor duruma düştüyse, kendi koltuğuyla ülkenin geleceğini bir tutuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kazanılması muhalefet açısından önemli mi, önemli. İBB’nin yeniden kazanılması muhalefetin moralini yükseltirken AKP’nin moralini bozar mı, bozar.
Ancak İBB kaybedilirse Türkiye’nin direnci düşer mi, pek bilemedim. Elbet moral bozukluğu olur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yerel seçimlerde de başarısız olursa, muhalif insanlar CHP dışında bir alternatif aramaya girişirler. Bu da İmamoğlu için Cumhurbaşkanlığı hayallerinin sonu demek olacaktır.
İmamoğlu, daha Erdoğan’ın makamına gelmeden Erdoğanlaşmaya başladı. Gelirse ne olur, onu hiç bilmiyorum.
Son olarak İmamoğlu “oylar bölünmesin” çağrısı yapmış. Anlaşılan “Kürt oylarını kazanmak” stratejisi ve yapılan Kürtçülük ters tepmiş. Kürt oylarını kazanıyorlar belki ama çok daha büyük bir potansiyeli, Türk oylarını kaybediyorlar. Oyları bölmeyelim çıkışlarının sebebi de kaçan Türk oylarını toparlamak.
Onu da milleti bölmeden önce düşüneceklerdi.