Geçen hafta “Dünya Müslüman Topluluklar Konseyi” diye bir oluşumun varlığından haberdar olduk. Türklüğe ve İslâm’a topyekûn savaş açan Çin’e yaptıkları methiye ziyaretiyle tüm dünyayı tiksindiren bu grup kimdir, necidir merak ettik.
Baktık ki kendilerini âlim, dinî otorite, toplum lideri diye tanıtan sakallı entarili bir grup tip, Doğu Türkistan’ın şehirlerinde Çinliler tarafından ağırlanıyor ve dünya medyasına Çin propagandası yapıyor. Daha doğrusu, Çin’in ezberlettiği metinleri papağan gibi tekrar ediyorlar.
Ziyaretçi heyette, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus gibi toplam 14 ülkeden müftüler, ilahiyatçılar, akademisyenler var. Bu ulema takımına Bosna Hersek’in eski müftüsü ve Sırbistan’dan bir isim de dâhil.
Söz konusu “konsey” (TWMCC) 2018’de kurulmuş, Abu Dabi merkezli bir Think-Tank kuruluşu. Tüm dünyadan bine yakın Müslüman STK ile işbirliği yapıyorlarmış.
Kurucu başkanları, emirlik aristokrasisinden (HE, yani ekselansları ünvanını kullandırtmaktan çekinmiyor) Ali Rashid El-Nuaimi. BAE’nin meclisimsi yasama organı Federal Ulusal Konseyi üyesi ve bu konseyin Savunma, İç ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanı. Yani ülkenin önemli siyasî aktörlerinden. Daha önce de 2014’te “Müslüman Aksakallılar Konseyi” (Muslim Elders Council) adıyla kurulan bir başka STK’ya başkanlık etmiş.
Anlayacağınız, Al-Nuaimi liderliğindeki heyetin Doğu Türkistan’da Çin Komünist Partisinin film setine çevirdiği kent meydanlarında boy göstermesi daha da anlam kazanıyor.
BAE, diğer Körfez ülkeleriyle aynı yolda ilerliyor. Şuursuzca petro-dolar harcadıkları dönemi arkada bırakıp yatırıma ve tüm dünya ile güç ilişkilerini geliştirmeye bakıyorlar. İlişki geliştirmenin yolu da böyle afili Think-Tank isimleriyle siyaset alışverişi yapmaktan geçiyor.
Tabi karşılaştığınız herkes, AKP gibi üçe beşe Uzungöl’ü, Salda’yı, dağı taşı satmaya razı değil. Çin gibi kollarını her yana salmış, büyük oynayan emperyalist ahtapotlar da var. Onlarla dans edip yatırımına ortak olmak için onların suyuna gitmeniz ve niyet göstermeniz gerekiyor.
Nitekim bu sözüm ona Müslüman âlimler ve liderler heyetinin mizansen gezisi, Çin’in Doğu Türkistan’daki korkunç soykırım politikasını “terörle mücadele” adı altında övme olarak öne çıktı. Ama satır aralarına bakınca asıl gündemi gizleme ihtiyacı duymadıklarını fark ediyorsunuz.
Ziyareti güle oynaya haberleştiren Aydınlıkçıların bile alıntıladığı gibi;
“Heyet, Sinciang’da kar ve buz sporlarının gelişimini incelemek ve kar ve buz turizminde işbirliği için iş fırsatlarını araştırmak için Altay Dağı Kayak Merkezi’ni ziyaret etti.”
Anakara Çin’e ve dünyanın herhangi bir ekonomik merkezine epey uzakta kalan Altay bölgesi, kış turizmi açısından nasıl bir potansiyel vaat edebilir, diye sorabilirsiniz. Demek ki Körfez sermayesi, Pekin’in vahşiyane küresel hegemonya hırsıyla öne sürdüğü Kuşak-Yol’da inisiyatif sahibi olma şansını değerlendiriyor. O olmasa zaten çok çeşitli farklı iş birliği alanları var.
“Ekselansları” Al-Nuaimi ve ücret mukabili yanında gezdirdiği din bezirgânları Çin’in İslam’a hizmetlerini (!) sayadursun. Aushwitz’ler, Gulag’lar, milyonlarca Müslüman Uygur Türkü’nün kaderi haline gelmiş olsun. Kimin umurunda?
Namaz kıldığı için, Kur’an öğrettiği için, Türk bayraklı tişört giydiği için, çocuklarına Muhammed, Mustafa, Kemal adlarını verdiği için fişlenip sülalesi kurutulan Uygurlar, böyle büyük yatırımları vaat edebilir miydi? Yine de belki ölmeden önce bu Müslüman (!) liderlere “helal organ” vaat edebilirler.
İşin trajikomik tarafı, bu sözde Dünya Müslüman Topluluklar Konseyi, kuruluş amacını “dünyada Müslümanlar aleyhindeki basmakalıp algılarla mücadele etmek” olarak ilan etmiş. Çin’de yaptıkları ise tam tersiydi. Çin’in büyük bir hırsla çeyrek asırdır sürdürdüğü İslamofobi konseptini aynen kabul ediyorlar ve utanmadan bunu terörizm ve aşırıcılıkla mücadele diye sunuyorlar. Siyasal İslâmcılığın ihaneti hiç şaşırtmıyor.