Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, KRT’de 15 Temmuz ve güncel siyasi gelişmeler üzerine değerlendirmeler yaptı. Program Youtube kanalında var. Bu yüzden çok alıntı yapmadan Pekin’in konuşmasını özetleyerek yorumlayacağız.
İsmail Hakkı Pekin, “Fetöcülerin” TSK ve devlette güçlenmesinin 2011’e kadar siyasi sorumluluğunu bizzat Tayyip Erdoğan’a yüklüyor. Bunu dürüst bir şekilde açıklıyor. “AKP iktidara geldiğinde kadrosu yoktu, karşısında TSK gibi büyük bir güç vardı bu yüzden Fetöcüler ile çalıştılar.” Bu biraz meşrulaştırma gibi de gözükebilir, ancak en azından Pekin “uygulamada biz istihbaratçılar başarısız olduk” derken, “siyasi sorumluluk AKP’nindir” diyerek en azından bazı olguları yerli yerine oturtuyor.
Sonra MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkındaki soruşturma ve 17-25 Aralık olaylarından sonra, bu sefer Tayyip Erdoğan’ın yaptığı hatayı anladığını ve karşısında çok güçlenmiş olan yapıyı tasfiye etmek için yeni ittifaklar ve fırsatlar kolladığını belirtiyor.
Pekin ayrıca, 15 Temmuz’da “Fetöcüler vardı, ancak laiklik kaygısı olan veya ikbal peşinde koşanlar da vardı” gibi bir saptama yapıyor. Bütün Özel Kuvvetlerin “Fetöcü” olmasını mantıksız buluyor. O gece ile ilgili pek çok tutarsızlık olduğunu kabul ediyor ancak “Fetöcüler de darbe yapmak istiyordu” vurgusunu yineliyor.
Yine de ekliyor. TSK emir komuta zinciri içinde darbe yapmak istese kimse engel olamaz, diye. Tayyip Erdoğan’ın darbeyi önceden bilip, göz yumması olasılığı sorulunca da, bunu bir fırsata çevirip, hem büyük bir tasfiyeye girişmiş, hem de “darbeye direnen lider” olarak halkın karşısına çıkabilmeyi istemiş olabileceğini vurguluyor. “Allah’ın lütfu” sözünün bunun sonucu olduğunu, devlet aklı açısından “Fetöcülerin” tasfiyesinin anlaşılır bir durum olduğunu, ancak izlenen bu yöntemi asla tasvip etmediğini belirtiyor. Çünkü benimsenen yöntemin bedelinin çok büyük olduğunu, çok kan döküldüğünü ve TSK’nın çok yıpratıldığını savunuyor.
Pekin bir yerde dürüstlükten sapıyor. Yine de “bu tasfiye olmasaydı”, TSK’nın Hendek operasyonlarını yapamayacağını ileri sürüyor. Güneydoğuda üçüncü bir “Kürdistan” kurulabilirmiş. Birincisi kronolojik olarak bu yanlış. Hendek operasyonları 15 Temmuz operasyonundan önce oldu ve operasyonlarda gazi olan pek çok kişi bile hapiste şu anda. İkincisi hem Irak’ta hem de Suriye’de kurulan iki adet kukla “Kürdistan” varsa ikisinin de, Pekin’in ifadesiyle “siyasi sorumlusu” bizzat AKP’dir. AKP bölücüdür, milliyetçi, Ulus-Devletçi, üniter yapıcı değil. Pekin demek ki hâlâ AKP’den bir şeyler bekliyor.
Levent Göktaş ile de ilginç açıklamalar yapıyor Pekin. Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili iddianamede bir kanıt olmadığını ancak tartışmanın silah ticareti meselesi olabileceğini ipucu olarak açıklıyor. Yani Sezgin Baran Korkmazların, İnan Kıraçların ve belli ki AKP’deki bilindik isimlerin içinde olduğu Ukrayna’ya ile Türkiye arasındaki 100 milyonlarca dolarlık silah ticareti ve kara paranın konuşulduğu karışık bir mesele.
Bana inandırıcı geldi. Bilemeyiz çok karışık konu. Ancak Hablemitoğlu suikastı ile neden bağlantılı olmasın ki? Her ikisi aynı anda olabilir.
Son olarak Avrasyacılık meselesine giriyor Pekin. Tayyip Erdoğan’ı hem eleştiriyor hem övüyor. Tayyip Erdoğan “Fetöcü”lere ve onların destekçisi olduğunu düşündüğü Batı’ya karşı, “Ergenekon’da hapiste olan bizleri ve Avrasyacıları” dışarı çıkardı diyor.
Kendisinin bir dönem Vatan Partisi üyesi olması ve o partinin üyesi olarak Moskova’da temaslarda bulunmasına rağmen, kendini “Avrasyacı” olarak tanımlamaması ilginç. Hatta programda Moskova ziyaretinde, 15 Aralık 2015 tarihinde, “Çargrad” (bu arada aşırı sağcı Rusların İstanbul için kullandıkları tabir olduğunu belirtelim, İstanbul, Bizans’ın mirasçısı olan Rus Çarınındır tezinin jargonudur. Bir nevi Rus “Kızıl Elma”sı) isimli bir tv kanalında, kendilerine darbenin istihbaratını Rusların verdiğini dahi belirtiyor.
Pekin yine de “Avrasyacı” dememekte kendine haklı mı? Haklı olabilir. Çünkü Vatan Partisi’nden ayrıldıktan sonra, özellikle Şam ve Moskova’ya gönderilen heyetlerde, bir nevi başıboşluk yaşanmaması için kendisinin vatanperver bir görev bilinci ile VP üyesi olduğunu ima etmişti.
Pekin’in böyle içten, samimi ifşaatları daha önce de var. Örneğin Ergenekon’dan tahliye olduktan sonra Zaman gazetesine çok uzun bir röportaj vermiş. Hakan Fidan bizim öğrencimizdir, kefilim minvalinde açıklamalar yapmıştı.
Şimdi de kendince samimi açıklamalar yapıyor. Programın sunucusu İnan Demirel, “yani Tayyip Erdoğan Avrasyacılar ile birlik mi oldu” diye sorduğunda çok net yanıt veriyor. “Hayır” diyor. “Tayyip Erdoğan pragmatisttir, ilkeleri yoktur, sadece Batı’ya karşı Avrasyacıları kullandı” yorumunu yapıyor. Spikerin “şu anda kendini daha emin hissettiği için mi tekrar Atlantikçi oldu” sorusuna da, olumsuz yanıt veriyor. “Aslında İhvancı ama artık İhvancılık çok zayıfladığı için mecburen Batı’ya yanaşıyor” şeklinde yorum yapıyor.
Pekin, bir dönem üyesi olduğu “Vatan” Partisi ve Doğu Perinçek için de ilginç yorumlar yapıyor. Onların da ilkesiz olduğunu, kimsenin ilkesi olmadığını, Atatürk’ün Altı Ok’u şudur diye kimsenin kendi çizgisini savunmadığını, Türkiye’de siyasetin ilkesiz, çıkarcı ve ideolojik olduğunu belirtiyor. Spikerin sorusu üzerine, AKP’nin Hüda-Par’ı seçip, Vatan Partisi’ni neden dışladığı konusunu da, Avrasya-Atlantik meselesine hiç bağlamadan açıklıyor. Hüda-Par’ın oyu var, Kürt seçmen üzerinde etkisi var, Vatan Partisi ise geçmişinden dolayı çok tecrit, oy getirmez, kaybettirebilir, yorumu yapıyor.
İsmail Hakkı Pekin açıkça Tayyip Erdoğan aslında İhvancı olduğunu vurguluyor. Asıl hedefinin İslami bir rejim olduğunu ima ediyor. Önce “Fetöcüleri kullandı” sonra da “Avrasyacıları” diyor. Artık Avrasyacılar ile de işinin bittiğini ve onları da bir köşeye bıraktığını belirtiyor.
Peki, ama “Cumhuriyetçi”,”Atatürkçü” İsmail Hakkı Pekin tüm bu süreçlerin neresinde? Yeri geldiğinde asker, yeri geldiğinde istihbaratçı, yeri geldiğinde siyasetçi gibi konuşması onun sorumluğunu ortadan kaldırmaz. Nihayetinde koskoca bir Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti devleti neredeyse tasfiye edildi. Farklı farklı “beşinci kollar” bazen ittifak, bazen çatışma halinde yönetiyor artık Türkiye’yi.
İsmail Paşa, biz de sorumluyuz diyorsunuz ama hâlâ AKP karşıtı olmaya cesaret edemiyorsunuz. Demek ki sorumluluğunuz 31 Temmuz 2023 itibariyle artarak devam ediyor.
İsmail Hakkı Pekin’e yine de teşekkür etmek lâzım. Zaman zaman çok önemli ifşaatlarda bulunuyor. Belki de, o da böyle “sorumluluğunu” yerine getiriyordur. Açıkça kendine “Avrasyacı” diyen sözde ulusalcı ve sahte Atatürkçü isimlerin kime ve neye hizmet ettiklerini anlatmış.
AKP’ye hizmet eden yetmez ama evetçiler, liberaller, Kürtçüler ve “solcu”lar için yerleşmiş bir deyim var artık siyasi literatürümüzde: Kullanışlı aptal!
Kendine Avrasyacı diyen saray işbirlikçileri için de aynı ifade geçerlidir. En büyük “bilge stratejistleri” İsmail Hakkı Pekin bizzat bunu itiraf ediyor.
Biz yine de şerh koyuyoruz. İsmail Hakkı Pekin, Aydınlıkçılar için, “kullanıldılar” tabirini kullansa da, “kullanışlı aptal” ile “bilinçli ajan” arasında büyük fark vardır.
İsmail Paşa! İstihbaratçı olan sensin. Ergenekon-Balyoz kumpasının tezgâhında “içeriden” çalışan hiç mi kimse yoktu? Bu insanlar Avrasyacı mı, Amerikancı mı, İngilizci mi? İddianame okumayı seviyorsunuz belli ki. Kendi yargılandığınız Ergenekon, Balyoz davalarının iddianamelerinde, Aydınlıkçıların evlerinden, parti binalarından çıkan tonla garip belgenin Fethullahçı savcılar için nasıl “kullanışlı” olduğu, gözünüzden kaçmamıştır herhalde.
Madem sizin tabirinizle “halkın bilgilendirilmeye ihtiyacı var”, bilgileri kuşa yem atar gibi parça parça, bütünden koparılmış, “kullanılmaya” ve yönlendirmeye müsait bir şekilde atmayın. Ayıp oluyor.