Saray iktidarının doğrudan yönettiği Sabah gazetesinin bugünkü manşetinde ilginç bir haber var. Abdurrahman Şimşek imzalı habere göre, “geçtiğimiz günlerde” Türk ve İsrail vatandaşı işadamı Yair Geller’e suikast düzenlemeye hazırlanan İranlı bir hücre çökertilmiş. Buradaki “geçtiğimiz günler” vurgusuna döneceğim.
Son aylarda MİT operasyonlarını konu alan haberlerin görülme sıklığı arttı. Bu tür haberler öncelikle havuz medyaya servis ediliyor. Saray’ın siyasi dalgalanmalarını takip etmek için faydalı. Abdurrahman Şimşek’in, çoğu haber müdürü Nazif Karaman’la ortak imzalı haberlerini arşivden takip edince iktidarın genel dış politik söyleminin yakın mazisine de bir bakış atmış oluyorsunuz.
MİT, işadamı Geller’i aylardır takip eden ve öldürmeye hazırlanan biri İranlı, yedisi Türk, sekiz kişilik bir suikast hücresini çökertmiş. Hücreyi Tahran’dan yöneten kişi ise, diğerleri ile birlikte ismiyle cismiyle ifşa ediliyor.
İran suikast timi haberi öncelikle yandaş medyada süratli biçimde yayılırken ortak bir söylemle bir kaç önemli husus birlikte vurgulandı. İlk husus, İran’ın bu suikast ile 2020 yılında öldürülen nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade’nin intikamını hedeflediği ve İsrail’e savunma sanayi ürünleri ve yazılım satan Yair Geller’in bu yüzden hedef seçilmiş olduğu.
Yıllardır Türkiye’de at oynatan İran istihbaratı, muhalifler başta olmak üzere çok sayıda cinayete imza atarken MİT böyle bir konuda hemen uyanıp kusursuz bir şekilde müdahale etmiş. Hatta MOSSAD üst düzeyde gözlemci (belki daha fazlası) olarak operasyona dâhil edilmiş. Yair Geller’e bir “güvenli ev”de eşlik edenler de MOSSAD görevlileriymiş.
İkinci husus, İran’ın bu intikamı İstanbul’da alarak “yeniden ısınan” İsrail-Türkiye ilişkilerini baltalamayı amaçlamış olması. Bu, tüm iktidar medyasında “verilmiş sadakamız varmış” tadında anlatılıyor, hamlesi boşa çıkan İran’ın Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini baltalamaya çalışırken daha da güçlendirdiği vurgulanıyor.
Demek ki Erdoğan, İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten de öte, üst seviyelere çıkarmaya niyetli. Bu otomatik olarak İran ile anormal bir zıtlaşma anlamına geliyor. Tabi, Rusya ile de… Çavuşoğlu’nun dün F-35 meselesi ile ilgili “bu işlerde devran döner” sözünü de bu açıdan değerlendirmek gerekir.
Hücrenin çökertilmesi sürecinde MOSSAD’ın güvenlik amaçlı İsrail’e götürme teklifini Yair Geller’in reddedişi ve Türkiye sevgisinin vurgulanması ise işin medya operasyonu kapsamında göze çarpan üçüncü husus. Kronik Yahudi düşmanlığıyla bilinen iktidar medyası şimdi Türkiye’nin Yahudiler için ne kadar da güvenli olduğunu anlatıyor. İsrail Cumhurbaşkanı İshak Herzog’un ziyareti yaklaşırken bu baş döndürücü (malum “ümmet” açısından) manevra manidar.
İran suikast timi hikâyesi ile ilgili dikkat çeken kritik bir ayrıntı ise, öğlen saatlerinde A Haber kanalında göze çarptı. Abdrurahman Şimşek, gazetesinin haber müdürü Nazif Karaman ile birlikte haberi anlatmak üzerine canlı yayınlanan Ajans Bugün’e konuk oldu. (Tabi siz benim konuk dediğime bakmayın. Sabah’ın manşet haberi Sabah gazetesinin internet sitesine 7.48’de konurken A Haber’in internet sitesine tam 48 dakika önce, 7.00’de konmuş. Takvim’in internet sitesinde ise zaman damgası 6.59.)
Abdurrahman Şimşek burada heyecanına mı yenik düştü yoksa planlı bir ifşa mıydı bilinmez, haber metninde olmayan bir ayrıntı verdi. Sunumun sonlarına doğru, “Bu operasyonla birlikte İran gazı kesti” dedi. Oysa Sabah gazetesindeki zaman kavramı muğlâk haber metni okunduğunda, Türkiye’nin bu operasyonla gazı kesen İran’a da bir cevap vermiş olabileceği bile akla geliyordu. Şimşek’in canlı yayında ağzından çıkanlar doğruysa tam tersi olmuş.
O halde “geçtiğimiz günler”den kasıt 20 Ocak’ın hemen öncesi. Yani İran basitçe İsrail ile yakınlaşmaya tepki olarak değil, bu MİT-MOSSAD ortak operasyonuna acil bir tepki olarak gazı kesmiş demektir. Enerji altyapısının tamamen hazırlıksız yakalandığı 24 saatlik kesinti dağıtım aksaklığına sebep olmuş, sanayide milyarlarca dolar zarar ortaya çıkmıştı. Belli ki, bu şu anda Saray’dakilerin dert edindiği en son şey.