Kemal Kılıçdaroğlu’nun elektrik faturalarıyla ilgili olarak “yapılan zamlar geri çekilinceye kadar fatura ödemeyeceğini” duyurması kamuoyunda epeyce ses getirdi.
AKP cephesi bunun “isyana teşvik” olduğunu ve suç olduğunu dile getirerek, büyük tepki gösterdi. Elektrik şirketleri yerine AKP’lilerin cevap vermesi sistemin nasıl işlediğini çok güzel anlatan bir örnek aslında.
Abdülkadir Selvi ise, Doğu’daki eylemleri işaret ederek, “elektrik faturalarına karşı eylemleri HDP’nin organize ettiğini, Kılıçdaroğlu’nun da HDP’nin peşine takıldığını” söyleyerek yandaşlığa yeni bir soluk getirdi.
Dünyanın neresinde olursanız olun bu kadar yüksek bir zamma itiraz etmek sizi “terörist” yapmaz, ancak sorumlu bir vatandaş yapar. Tuzunuz kuruysa, faturanıza bakmayacak konumdaysanız elbette sizin için sorun yok demektir. Faturaların “abartıldığını”, HDP’nin bu işi kullandığını söyleyen yandaşlar aslında faturalara kimsenin itiraz etmemesini istiyor.
HDP tepki gösteriyor diye elektrik faturalarımıza ses çıkarmayalım. Süper fikir(!) Ama daha güzel bir önerim var. Madem HDP’liler elektrik kullanıyor, Selvi gibiler elektrik kullanmayı tümden bıraksın. Bu daha radikal bir tavır olur, hep beraber alkışlarız.
Kılıçdaroğlu’na muhalefet cephesinden de tepki gösterenler var. “Eylemin uygulanabilir olmadığını, bir şekilde o faturaların ödeneceğini” dile getirilerek, Kılıçdaroğlu’nu gereksiz bir çıkış yapmakla suçluyorlar.
İnsanın aklına 5’li çete tartışmalarında Erdoğan’ın açıklamaları geliyor. Kılıçdaroğlu, devletin garantili ücretleri ödemeyeceğini söylediğinde, Erdoğan epeyce kızıp, “Sen neyi ödemiyorsun, söke söke alırlar o parayı senden” demişti.
Elektrik şirketlerinin bazılarının Cengiz’e ait olduğu düşünüldüğünde, Kılıçdaroğlu’nun söylemi tutarlı.
Peki başarılı olur mu? Olur ya da olmaz, bu tepkinin verilmesi gerekiyordu. Kılıçdaroğlu’na karşı çıkılabilecek tek şey, bu işi “elektrik faturasıyla” sınırlı tutması. Oysa doğalgazda da çok büyük bir vurgun var ve bunun da dile getirilmesi gerekiyor.
Kılıçdaroğlu, Ankara’dan İstanbul’a yürümeye başladığında da kimseyi davet etmemiş ancak kitlesel bir katılım olmuştu. CHP gibi Türkiye’nin her il ve ilçesinde örgütlü bir partinin sadece yöneticilerinin evlerinin bile “karanlığa boğulması”, tarihe geçer ve tahmin edilenden çok daha fazla ses getirir.
CHP Genel Merkezi’nde el feneriyle ya da lüks lambasıyla çalışan bir Kılıçdaroğlu düşünün. Aklınıza kuşatma altında yaşayan ve karargahı ile tüm bağlantılar kesik olan Filistin Lideri Yaser Arafat’ın mum ışığında çekilmiş meşhur fotoğrafı gelmez mi?
Kılıçdaroğlu’nun evindeki karanlık, Türkiye’yi aydınlığa taşıyacak bir sembol olabilir. AKP’nin böyle bir fotoğrafa izin vereceğini düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu’nu düşündükleri için değil, kendi siyasi gelecekleri için.