Dün geceki Antalyaspor-Trabzonspor maçından sonra yaşananlar, AKP rejiminin nasıl bir kaynayan zehir kazanına dönüştüğünün açık ifşası niteliğinde.
Antalyaspor, iki İsrailli futbolcusundan biri Sagiv Jehezkel sayesinde Trabzon karşısında beraberliği yakalıyor ama ne oluyorsa bundan sonra oluyor.
İsrailli futbolcu, bilek sargısına keçeli kalemle “100 days”, “7.10” ibarelerini yazmış ve bir de Davut yıldızı çizmiş. 66. dakikada golü attıktan sonra bilekliğini göstererek golü kutluyor.
Hamas, bundan tam 100 gün önce 7 Ekim 2023’te Gazze dışına çıkıp İsrail yerleşim yerlerine saldırarak 1200’e yakın İsrailli’yi katletti, 3400’ünü yaraladı.
7 Ekim’de Hamas’ın öldürdüklerinin sadece 400’e yakını asker ve polisti. Kalanlar ise 36’sı çocuk olmak üzere sivildi. 7 Ekim saldırısının terör kabul edilmesinin sebebi budur. Tıpkı PKK gibi Hamas da sivilleri hedef almıştı. Üstelik sabahın erken saatlerinde ilk saldırdıkları yer, Filistin yanlısı gençlerin toplandığı barış temalı bir müzik festivaliydi. 7 Ekim’e damgasını vuran katliam ve tecavüzlerin önemli bir kısmı burada gerçekleşti.
Bundan başka, İsrailli oyuncunun bandajında işaret edildiği üzere Hamas, asker sivil ayırt etmeden 250’ye yakın İsrailliyi de rehin almış, bir kısmını halen elinde tutmakta.
Ayrıca 7 Ekim 2023, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bir günde en çok sayıda Yahudi’nin öldürüldüğü gün oldu. Hamas olsun olmasın, terör olsun, kaza olsun, karşılıklı öldürme (mukatele) olsun, fark etmez. Bunun İsrail’de ve tüm dünyadaki Yahudilerde yarattığı travma çok büyük.
Peki, 7 Ekim’den sonra İsrail devletinin Gazze’ye uyguladığı saldırı? Bu bambaşka bir konu.
Yani bu gezegende yaşayan 46 kromozomlu sıradan bir insan evladı şunu hemen anlar ve teslim eder:
Antalyaspor’un İsrailli futbolcusu, attığı golü 7 Ekim’de can veren, yaralanan ve rehin alınan yurttaşlarına ithaf etmiştir. Bu da anasının ak sütü gibi helaldir.
Peki, dün gece Türkiye’de ne oldu?
İsrailli oyuncuya karşı “Adalet” Bakanı sıfatını taşıyan Yılmaz Tunç’un da dâhil olduğu görülmedik bir saldırı kampanyası başlatıldı. Jehezkel, maç sonunu takip eden saatlerde takım kadrosundan çıkarıldı.
O işaretler Gazze’deki katliama destekmiş, İsrail propagandasıymış, milli değerlerimize saldırıymış.
İnsaf!
Adam, basit ve sade bir anlatımla katledilen ve rehin tutulan yurttaşlarını anmış. Bunun bir başka katliama destek vermekle ne alakası var?
Ortada bir İsrail propagandası da yok. Ama hadi diyelim, İsrail propagandası. Hayırdır, TBMM, İsrail’le savaş kararı mı aldı? Veya Türkiye’de İsral propagandası yapılamaz diye bir kanun mu var? Hem sabahtan akşama yapılan Filistin, İran, Rus, Çin propagandaları ne olacak?
TRT Haber, geçen yıl “Pekin’de Ramazan heyecanı” diye haber geçti, “Müslüman Türk” milletinin gözüne soka soka! Uygur Türklerine küfür ede ede! O vakit niye ayaklanmadınız ey ümmet?!
Peki, bizim millî değerimiz ne? İsrail’in yaptıklarını kınayıp Hamas’ın yaptıklarını meşru ilan etmek mi? Bizler ikiyüzlü, zalim ve gaddar bir millet miyiz? Haksızlık bizim bizim millî değerimiz midir?
Ama Filistin meselesiyle kudurtulmuş Arapçılar, şeriatçılar, hilafetçi yobazlar tatmin olmuyordu. Jehezkel sınırdışı edilmeliydi.
Sonuçta Jehezkel, bu sabah itibarıyla “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gibi AKP düzeninde maymuncuk gibi kullanılan yersiz bir suçlamayla gözaltına alındı! Çıkarıldığı mahkemede ise serbest bırakıldı. Son gelen haberlere göre ülkesine dönüyor. Zira Antalyaspor, sözleşmesini feshetme kararı aldı bile.
Oyuncu daha önce de bir maçta Filistin için saygı duruşunda bulunmak istemediği için kadro dışı bırakılmış. Hadi çok çok bunu yaparsınız. Ama adli soruşturma nedir? Gözaltı nedir? Adamı en üst siyasetten hedef göstermek nedir?
Düpedüz barbarlıktır.
Onu da geçtim.
Tüm bunlar hak ise, reva ise, o zaman 2019’da Fransa’da ve Arnavutluk’ta asker selamı vererek Mehmetçiğe desteğini gösteren Türk Millî Futbol takımını nereye koyacaksınız? Bu bakış açısıyla UEFA’nın verdiği kınama ve 50 bin euro para cezasını adil mi kabul edeceğiz? Mehmetçiğe selam vermek katliamcılık mıdır? Türk askeri katliamcı mıdır? İşte dünkü İslamcı histerinin varacağı yer zaten bu sapık bakış açısı.
Gerçi UEFA’nın soruşturma gerekçesi bu değil “olası kışkırtıcı siyasi davranış” olarak geçiyordu. Ama biliyoruz ki verilen ceza, özünde UEFA yönetiminin “kışkırtıcı siyasi davranış”ıydı. Yine de Fransa’da olsun, Arnavutluk’ta olsun Türk sporcular için adli soruşturma açılmadı. Şakası bile komik değil.
Kaldı ki Sagiv Jehezkel asker selamı da vermedi. Mahkemedeki ifadesinde açık açık belirtmiş:
“Ben kimseyi kışkırtmak veya provoke etmek için bir hareket yapmadım. Savaş yanlısı bir insan değilim. Ve sonuçta İsrail askerleri de var Gazze’de esir düşmüş durumda. Ben bu 100 günlük sürecin artık son bulması gerektiğine inanan biriyim. Savaşın bitmesini istiyorum. O yüzden buradaki işareti gösterdim. Politikayla işi olmayan birisiyim. Geldiğimden beri bugüne kadar politikayla alakalı hiçbir şey yapmadım. Geldiğim günden beri de hiçbir zaman kimseye bir saygısızlık yapmadım. Dikkat çekmek istediğim nokta savaşın son bulmasıydı.”
Bakın, bu ülkeyi 20 yılı aşkın süredir eli kanlı bebek katiline “Sayın”, mübarek Türk şehitlerine “kelle” demiş, sonra da PKK’lı teröristler elini kolunu sallayarak dolaşsın diye valilere talimat vermiş bir tip yönetiyor.
Bu devletin resmi haber ajansı, Apo denen pislik torbasının mektubunu yayınladı, resmi haber kanalı da onun gibi pislik bir terörist olan kardeşinin röportajını yayınladı. Her iki kurumun yöneticileri hakkında “ifade özgürlüğü” ve “basın özgürlüğü” gerekçesiyle soruşturmaya yer yok kararı verildi.
Samimiyetle soruyoruz, Sagiv Jehezkel, kime ne yapmış? Ama bu sorunun cevabı önemsiz. Yılmaz Tunç’un geçen ay dediği gibi: “Gündem Filistin.” Yerel seçimlerin sonuna kadar da öyle olacak gibi.
Jehezkel, iktidarın mal bulmuş mağribi gibi üstüne atlayıp kendi siyasi gündemine kurban ettiği bir mağdur olarak ülkesinin yolunu tutuyor. Bir Somali Cumhurbaşkanının oğlu değil sonuçta.
Önemli bir not ekleyelim. Ölmüş ve rehine tutulan Yahudileri anmayı Gazze katliamına destek kabul eden İslamcı bakış, Tayyip Erdoğan’ın her 24 Nisan’da 1915 olaylarını anmasına da ışık tutuyor. Demek ki Erdoğan, Ermenilerin “trajedisini” anarken Türk milletine de “soykırımcı” yaftasını lâyık görüyor. Sadece söylemeye cesareti yok. Bunun bir de sağlamasını yapalım: Erdoğan, bu olaylarda Türklerin trajedisini hiç anmış mı? Tabi ki hayır!